KAFKASLARDAN BİR YILDIZ KAYDI

YAZAR : Ahmed SADIK

a_s_tecim_yuzakidergisi_kasım2015

Tarihî akış içerisinde Türk-İslâm coğrafyası 20. yüzyılın başlarında elemli ve kederli günler yaşadı. Hem Anadolu’da, hem de Osmanlı coğrafyasından kopan topraklarda; derin hüzünler ve hasretler oluştu. Anadolu o kadîm coğrafyamıza hasretle bakarken; birçoğunda SSCB’nin hüküm sürdüğü bu topraklarda da Türkiye için kalbi hicranla dolu, can vermeye hazır binlerce yürek vardı.

Her zorluğun ardından bir kolaylığın, her gecenin ardından bir aydınlığın geldiği mutlaktı. İşte o gün geldi. Demirperdeler yıkıldı. Bu kardeş coğrafyamız özgürlüğüne kavuştu. O yiğit yüreklerdeki hasret vuslata dönüştü. İşte bu aslan yürekli insanlardan biri de Can Azerbaycan’ın millî şairi Memmed ASLAN’dır.

Memmed ASLAN’ın hayat yolculuğu 1939 yılında Kelbecer’in Laçin Köyü’nde başlamıştır. Çocukluğu ve ilk olarak edebiyata yakınlığı, âşık ve söz edebiyatının meskeni sayılan bu güzel coğrafyadan ve halkın yüksek rûhundan beslenmiştir.

Memmed ASLAN’ın babası Muhtar Muallim de âşıklık ve halk edebiyatında söz sahibi idi. Küçük yaşta babasını kaybeden şairin gerçek muallimi, hayatın elem ve kederleri ile kendisi oldu. Burada çocukluk ve gençlik yıllarında ilk şiirlerini yazan şair; edebiyat tahsili aldıktan sonra tekrar bu topraklara dönerek, hem edebiyat muallimliği, hem de gazetelerde edebiyat-sanat sayfalarının editörlüğünü yaptı.

Memmed ASLAN hem klâsik, hem de halk edebiyatında geniş ve zengin bir dil hazinesine sahipti. Şairin en büyük meziyetlerinden biri de, onun edebiyat dilinin sade ve halkın öz dili olmasıdır.

Memmed ASLAN’ı sadece bir şair olarak görmek doğru değildir. O; uzun yıllar edebiyat dünyasında, özüne mahsus ustalık ile kalemini kullanan, dirâyetli bir gazeteci ve yazardır. Şair, içinde yaşadığı cemiyetin dertlerini çok iyi dile getirmektedir. Onun kaleme aldığı yazılarında, şiirlerinde ve yer yer ortaya koyduğu tüm eserlerinde bunu çok iyi görmemiz mümkündür.

1980’li yılların başında kaleme aldığı «Erzurum’un Gediğine Varanda» isimli kitabı buna en güzel örnektir. Bu eseri ile Memmed ASLAN; hem bir güzel yazı örneği ortaya koyarken, hem de yılların hasretinden sonra yüreğinde bir volkan gibi kaynayan Anadolu sevdasını dile getirmiştir. Hem de Türkiye’nin adının anılmasının bile yasak ve suç olduğu bir dönemde; bu eseri ortaya koyması, onun cesaretinin de ne kadar yüksek olduğunu göstermektedir.

Hem bu kitabı ile hem de ömür boyu yazdığı yazı ve şiirler ile Memmed ASLAN’ın yüreği, Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin daha da muhkemleşmesi ve Türk dünyasının birlikteliği için çarpmıştır. Bunun için kendisi de hayatı boyunca âdeta bir mânevî köprü vazifesi görmüştür. Onun gönlü, sürekli Türk-İslâm coğrafyasının dertleri ve kederleri ile dolu olmuştur. Kırım, Bosna, Kosova, Doğu Türkistan ve bütün mazlum diyarlardaki yangın; şairi büsbütün kuşatmıştır. «Bosna Alevler İçinde» şiirinde yanan sanki Bosna değil şairin yüreğidir.

Yine Azerbaycan’ın, bağımsızlığını kazandığı; en çetin günleri olan 20 Ocak Hâdiseleri’nde Memmed ASLAN’ın kalemi, âdeta yüreğinden kan çekerek dile getirir acılı günleri. Şehidler için yazdığı «Ağla Karanfil Ağla» şiiri şehidlerin ölümsüzlüğünü ortaya koyarken, Memmed Muallim’in de yüreğindeki sevdayı gün yüzüne çıkarmaktadır. Bu şiir daha sonra Türkiye’de bestelenmiştir ve uzun yıllardır dillerden düşmemektedir.

Memmed ASLAN’ın şiirleri; vatan, bayrak, toprak, Allah ve Peygamber sevgisi ile doludur. Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığının 1994 yılında düzenlediği Uluslararası Na‘t-ı Şerif müsabakasında birinci olması ve dönemin Başbakanı tarafından ödülünü alması bunun bâriz nümûnesidir.

Memmed ASLAN’ın kalemi; hem yaşadığı topraklardan, hem de irfan coğrafyamızdaki gönül erlerinden beslenmiştir. Medeniyetimizin kandilleri olan Hak dostları, daima onun yolunu aydınlatmış ve onların ışığı ile yoluna devam etmiştir. Muhammed Fuzûlî, Mevlânâ, Nizâmî, Yûnus Emre ve Aziz Mahmud Hüdâyîlerin âşığı; Dede Şimşir, Âşık Veysel, Mehmed Âkif, Necip Fazılların hayranıdır.

Bizim Memmed ASLAN ile tanışmamız da yine bir irfan ehlinin gönül bahçesinde, Hüdâyî’nin gül bahçesinde olmuştu. Uzun yıllardan sonra, Hazret-i Hüdâyî’nin; ilim, irfan, mârifet kandili yeniden yanıyor ve fazîlet ışığı her yeri aydınlatıyordu. Yanık gönüller, ezelden ışığa hasret dolu pervâneler gibi gönül coğrafyamızın her yerinden buraya akıyordu. Onun İstanbul’a, Hüdâyî’ye her gelişi ayrı bir güzellikti. Onun iştirak ettiği edebiyat meclislerinde; Türk-İslâm dünyasının dertlerini, kederlerini, çilelerinin aşkını ilmek ilmek yüreğimize dokuyuverdiğini hissederdik. Onun yüreği, çok sevdiği Ağrı Dağı kadar yüksekti. O her gelişinde sadece İstanbul’u değil; Ankara, Bursa, Bandırma, Ağrı, Sakarya, Konya, Karaman başta olmak üzere, tüm Anadolu’yu karış karış gezerdi. Bu yolculuklarına her zaman; «Mânevî oğlum» dediği Necmeddin Bey iştirak ederdi.

Memmed ASLAN Muallim, Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Üstâdımız ile derin bir gönül bağı kurmuştu. Onun vesilesi ile Merhum Musa TOPBAŞ Efendimiz ile de derin bir muhabbet bağı olmuştu. Merhum Musa Efendi ile saatler süren gönül sohbetleri oldu. Bunları görüntülü olarak kaydedebilen -belki de tek insan- o oldu.

«Hakka Uzanan Yolda» isimli şiirini;

“Kıldığım namazın sevabı, bu ulu ibâdeti bana aşılamış Osman Nûri TOPBAŞ Hazretleri’nin ipek gönlüne ferahlık getirsin.” diyerek ithaf etmektedir.

Merhum Musa TOPBAŞ Efendi’nin vefatından sonra kaleme aldığı; «Bir Sultan Yaşardı, Sultantepe’de» isimli şiiri ise onun, mânâ âleminin engin gönüllerini anlamaktaki zarâfetini ortaya koymaktadır. Bu şiir de daha sonra sevenleri tarafından bestenmiş ve bugün de zevkle dinlenmekte ve hicranlı gönülleri ferahlatmaktadır.

Memmed ASLAN Muallim de hızla akan hayat ırmağının sonuna geldi. Ömür takviminin son yaprağına ulaştı. Ağaçların yapraklarını dökmeye başladığı bir sonbahar vaktinde, sessiz ve sakince uzun bir yolculuğa çıktı.

Vefatından kısa bir süre önce yazdığı son şiiri olan «Son Nazlama» ise âdeta vedâ mektubudur:

Bakma, her yazdığım destan olmadı,
Kalbim; şen düğünden, yastan olmadı.
Gam etme ki: Memmed ASLAN olmadı,
Ararsan bulursun varak üstünde.

Ümit ediyoruz ki, Memmed ASLAN Muallim’in bu ayrılışı; çok sevdiği ve sık sık anlattığı Hazret-i Mevlânâ’nın Şeb-i Arûs / düğün gecesi misali gibi onun «Şeb-i Arûs»u ve kavuşma bayramıdır.

Bu kutlu seferin mübârek olsun Mehmet Abi…