NESİL DERDİNDE BİR DÂVÂ ADAMI

YAZAR : Mücahid BULUT mucahidbulut@yandex.com

mucahit_bulut_yuzakidergisi_ekim2015

“Kendini Allah ve Rasûlü’nün dâvâsına adamış, sırf Allah rızâsı için; canını, malını ve mevkiini, din ve devleti, vatan ve milleti için fedâya hazır, şanlı, mukaddes ay yıldızlı bayrağın gölgesinde dövüşen, nefsini düşünmeyen ve ülküsünde fânî olmuş yiğitlerdir. Onlar büyük ve şanlı tarihimizin doğurduğu; Allah ve Rasûlü’nün hizmetine sunulmuş ve küfrün bütün oyunlarını bozan, cesaretini kıran, yolunu kesen kadrolardır. Bunlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı şerefli ve zorlu, Allah yolunda savaşanları kınayanların kınamasına aldırmayan yiğitlerdir. Bu nesil Allâh’ın İslâm âlemine ihsanıdır.”

Seyyid Ahmed ARVÂSÎ gelen bir soruya cevaben; hayalini kurduğu ve ömrü boyunca yetiştirmeye çalıştığı Türk ve İslâm şuuruna sahip nesli bu şekilde tarif etmiştir.

Mütefekkir, eğitimci, sosyolog, yazar Seyyid Ahmed ARVÂSÎ, 1932 senesinde Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde doğmuştur. Ailesi Van Bahçesaraylıdır. Necip Fazıl KISAKÜREK’in mânevî hocası Abdülhakim ARVÂSÎ’nin de dâhil olduğu aile köklerini;

“Ailem «Arvâsî» adı ile bilinir. 650 yıldan beri Anadolu’da yaşar. Orhan Gazi ile tanışan ceddim, Hacı Kāsım-ı Bağdâdî adında bir zâttır. Onun oğullarından biri Van Gölü’nün güneyine (Arvas Köyü’ne) yerleşmiştir. Biz ondan türemiş ve çoğalmışız. Çok geniş bir aileyiz. Şanlı Peygamber’e «ümmet» olmak nimetlerin en büyüğü iken, bir de «evlât» olarak şereflenmişiz.” diyerek anlatmıştır.

Ahmed ARVÂSÎ; ilk tahsiline Doğubayazıt’ta başlamış, ortaokula Erzurum’da devam edip Erzurum Erkek Öğretmen Okulunu bitirerek öğretmen olmuştur. Yurdun çeşitli illerinde öğretmenlik vazifesini yürüttükten sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümüne kaydoldu.

Eğitim Enstitüsünde okurken, Anadolu’dan gelen saf, temiz gençlerin enstitüdeki menfî propagandalarla dinlerini, îmanlarını kaybettiklerine şahit olan yazar; çok üzülerek ilk kitabı olan «Kendini Arayan İnsan»ı yazmıştır.

Gazi Eğitim Enstitüsünü 1958 yılında bitirdikten sonra; Balıkesir, Bursa ve İstanbul’daki eğitim enstitülerinde, 1979 senesinde siyasî sebeplerle emekliliğe zorlanana kadar hocalık yapmıştır. Emeklilikten sonra aktif siyasete atılmış, 1980 darbesinde tutuklanmıştır. Tahliye olduktan sonra başta Türkiye Gazetesi’nde Hasbihâl başlığı altında köşe yazıları; ayrıca birçok gazete ve dergide daha sonra kitaplaştırılacak olan makaleler yazdı.

Seyyid Ahmed ARVÂSÎ’nin yazılarında öne çıkan konu, millî his ve değerlerdir. Arvâsî, Türk milletinin gerilemesinin sebebini; sığ düşünceli, kendi değerlerini hakir gören, batıdan gelen her şeyin üstün olduğunu düşünen taklitçi mütefekkirlerin, ilim ve irfan coğrafyamızda birkaç asırdır hâkim olmasına bağlar. Çünkü ona göre; kültürler, medeniyetlerin ham maddesidir. Medeniyetler, kültürlerden bağımsız düşünülemez. Her medeniyetin ham maddesi, milletin asırlar içinden süzüp getirdiği, tarihî kültürel birikimidir. Medeniyetler de millîdir ve millî kültür değerlerinin geliştirilmesi, inceltilmesi, zenginleştirilmesi ve asrı hayran bırakacak bir terkibe ulaştırılması ile bir mânâ kazanır. Kendi millî değerlerinden kopmuş bir milletin, taklitçi gelişmelerle ulaşabileceği yerin muâsır medeniyetler seviyesinin çok uzağında olacağı kanaatindedir. Bu bakımdan, cumhuriyet sonrası oluşturulan eğitim sistemini;

“Çok defa beynelminelci sloganlara yapışarak vatan çocuklarını kendi öz tarihlerine millî ve mukaddes kültür ve medeniyetlerine, millî ülkülerine yabancılaştırmaya; dinlerine, dillerine, bayrağına ve tarihine düşman etmeye çalışıyorlar.” diyerek eleştirmiştir.

İslâm’a, vatanına ve milletine bağlılığıyla bilinen yazar; yazılarında da bu mevzuları sıklıkla işlemiş çok defa, çeşitli taraflarca kavmiyetçilikle suçlanmıştır. Lâkin Hoca, milliyetçilik anlayışının ırkî temelli olmadığını anlatmak için;

“Ben İslâm, îman ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saâdet bilen, Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece Îslâm’ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim. Benim milliyetçilik anlayışımda; asla ırkçılığa, bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuuruna yer yoktur. İster azınlıktan gelsin, ister çoğunluktan gelsin her türlü ırkçılığa karşıyım.” demiştir.

Onun milliyetçilik anlayışının temelinde; “Kişi, kavmini sevmekle suçlanamaz.” (bkz. Ahmed bin Hanbel, 4/107; Mecmau’z-zevâid, 6/244) hadîsinin çerçevesi vardır.

“Ben, bir Türk milliyetçisiyim. Ama bu, sadece Türk olduğum için değildir. Eğer, bir başka millete mensup olsaydım dahî yine Türk milliyetçisi olurdum. Zira tarihte Türk milleti kadar İslâmiyet’in temel hissiyatını kavrayarak onunla bütünleşmiş başka bir millet yoktur.” diyerek Türk milletinin İslâm’a yaptığı hizmetleriyle değer kazandığını ve kazanabileceğini anlatmıştır.

Özellikle batılıların, Türk milletinin Kur’ân ve Peygamber’e olan bağlılığını yok etmedikçe huzura kavuşamayacağını vurgulayan Arvâsî; hâinlerin İslâm dînine, bilhassa da ehl-i sünnet çizgisine yönelik çok büyük tahrip çalışmaları olduğunu ifade etmiştir. İslâm toplumlarındaki Hazret-i Peygamber sevgisini yok etme çalışmalarının bariz olarak bazı kitaplarda yer aldığına dikkat çekerek;

“Eğer, müslümanların kafasında ve gönlünde bu sevgi azalır ve Allâh’ın Rasûlü hakkında şüphe ve istifhamlar oluşturulursa, o zaman İslâm’ın yaşanır olmaktan çıkacağı plânları yapılmaktadır.” demiştir. Türk gençliğinin bu konuda uyarılmasının hayatî bir ehemmiyette olduğunu ve İslâm’dan asla taviz verilmemesinin gerekliliğini sıklıkla dile getirmiştir.

Türk-İslâm Ülküsü, Hasbihâl ve Eğitim Sosyolojisi başta olmak üzere toplam 9 eseri yayınlanmıştır. Ehemmiyetli olanın Türk-İslâm şuuruna sahip nesiller yetiştirmek olduğunu savunmuş ve ömrünü bu nesil için mücadele ederek geçirmiştir. Kalp rahatsızlığı olan yazar; 31 Aralık 1988 tarihinde, günlük makalesini yazarken, daktilosunun başında kalp krizinden vefat etti. 1 Ocak 1989 tarihinde, Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra kalabalık bir cemaat tarafından, İstanbul-Edirnekapı Kabristanlığı’na defnedilmiştir.