Balkan Ziyareti -1- VARDAR’IN İKİ TARAFI

YAZAR : Mehmet Ali VAR varoglu5@gmail.com

m_a_var-yuzakidergisi-eylul2015

19-28 Temmuz tarihleri arasında İstanbul Öncü Eğitimciler Derneği ile Balkanlarda, 8 ülkeye 9 günlük verimli bir ziyaret gerçekleştirdik. 45 kişilik otobüsümüz, sabah saat 05.30’da sefere başladı. Kapıkule Sınır Kapısı’nda küçük bir kontrolün ardından gümrükçüler, otobüsten rahat hareketlerle yiyecek ve içeceklerini aldıktan sonra Bulgaristan’a giriş yaptık.

BULGARİSTAN

İstanbul-Sofya arası 550 kilometre. Otobüsümüz, çift şerit dar yollardan ilerlerken etrafı seyredince ikliminin bize yakın; ekilen buğday, ayçiçeği, fasulye, mısır gibi ürünlerin bizimkilerden daha zayıf olduğunu görüyoruz. Bulgaristan’ın para birimi leva, başkenti Sofya. Nüfusu 7-7,5 milyon civarında. Zenginler buraya kumar oynamaya gelirmiş. Bogomillerin olduğu bölgelerden geçerek ilerledik. Bunlar, teslise inanmayan hıristiyanlar. Müslüman olmaları daha kolay olmuş. Öğle saatlerinde Sofya’ya vardık. Rehberimiz dâhî insan İsmail CAMBAZOV, bizi karşıladıktan sonra hayli acıkmış olduğumuzdan, hemen Türklerin çalıştığı Soup House «Çorba Evi»ne daldık. Yemekten sonra güneşte pişmemek için koşar adım 1567 tarihinde Kadı Seyfullah Efendi tarafından yaptırılan, TİKA’nın restore çalışmalarını devam ettirdiği camiye geldik. Öğle namazını burada kıldık.

1638’de Evliyâ Çelebi’nin 83 cami ve tarihî eser saydığı, 1878’de Rusya’nın tespit ettiği 138 cami ve mescidden; 1909 yılında Bulgaristan komiserinin 348 birim tarihî eser belirlediği Sofya’da bugün Osmanlı’ya ait 7 adet tarihî eser kalmış. Kitâbesinde Mimar Sinan tarafından yaptırıldığı söylenen bu camii, Sofya’nın tek ayakta duran camii. Yabancı topraklarda camiler kendi evimiz gibi geliyor. Tek minareli güzel bir eser olan bu camiden başka, şimdilerde müze olarak kullanılan ve fetihten sonra camiye çevrilen ilk eser Gül Camii’ni, Azize Theodosia Kilisesini, Alexander Nevski Katedralini, Sokullu Mehmed Paşa Kütüphanesi’ni, Cumhurbaşkanlığı, Bakanlıklar ve Parlâmento binaları ile Aziz Sofia Kilisesi’ni ve Müftülük binasını gördük.

Türklerin Avrupa kapısı olan Bulgaristan’ın ilk sakinleri Traklardır. Romalılar tarafından kurulan bu ülkeye daha sonra Türkler de yerleşmiş. 1386’da Murad Hudâvendigâr tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, 1683’deki Kara Mustafa Paşa’nın Viyana yenilgisinden sonra Balkanlar ile birlikte yavaş yavaş elden çıkmış.

Bulgaristan; genç nüfusun pek kalmadığı, bolca eğlence ve içki hayatının olduğu, ticaretinin durgun, sıcağına rağmen soğuk bir ülke geldi bana. Elbette müslümanları hariç…

Öğle saatlerinde Makedonya’nın Üsküp şehrine hareket ettik. Dere kenarından giden yolumuz ilk olarak Kriva Palanka‘ya uğruyor. Yeşillik içinde bir şehir. Bulgaristan’dan devam eden yeşilliklere bakarak, dar ve kıvrımlı yollardan Üsküp’e ulaştık.

MAKEDONYA

Makedonya, Balkanların en güzel ülkelerinden biri. Müslüman nüfusu nisbeten daha fazla. 1991 yılında Sırplar Bosna’yla savaşırken, zamanın Cumhurbaşkanının bölgedeki Sırplara;

“Halka dokunmamak şartıyla ne isterseniz alın ve gidin!” demesiyle bağımsızlığa kavuşmuş. Sırplar da elektrik direklerindeki lâmbalara kadar almış. Türklerin hayli çok olduğu bir yer. Başkenti Üsküp, para birimi denar. 1 avro 62 denar. Türkiye’den ucuz ve insanı sıcak. İki milyonluk nüfusun, 600 bini Üsküp’te yaşıyor. Ülkenin % 60’ı Ortodoks Makedonlar, % 24’ü Arnavut ve Türklerden oluşan müslümanlar. Belki daha çok, ama son yapılan nüfus sayımı açıklanmadığı için bilinmiyor. Burada Üsküp, Kalkandelen ve Ohri şehirlerini ziyaret ettik.

İçinden Vardar Nehri’nin aktığı Üsküp’ün bir tarafı müslüman, diğer tarafı hıristiyan Makedonlar. Şar Dağlarının eteklerindeki şehre yaklaşırken yüksek bir dağın başındaki 70 metrelik milenyum haçı dikkatimizi çekiyor. Daha sonra da birçok ülkede aynı manzarayla karşılaştık. Akşamüzeri vardığımız Üsküp’te Mustafa Paşa Camii’nde ikindi namazlarımızı edâ ettik. Üsküp Kalesi’nin yakınında olan camiden şehri seyredip, rehberimizden bilgiler aldık.

Üsküp; 1392’de ilk olarak Yıldırım Bâyezîd döneminde Yiğit Paşa tarafından fethedilmiş, 1912’de Balkan Savaşları ile kaybedilmiş. Cami 1402 senesinde Mustafa Paşa eliyle yaptırılmış, 2011’de TİKA tarafından restore edilmiş. Balkan Savaşları zamanında askerî depo olarak kullanılmış. Minaresinin boyu 47 metre. Caminin arka köşesinde Mustafa Paşa’nın türbesi var. Rehberimiz değerli öğretmen Ercan LAMA; Makedonya’da üzüm bağları, tütün, elma; Ohri’de Ohri incisi bulunduğunu ve burada Ensar, Köprü, Doğruyol adlarında üç müslüman derneğinin faaliyet gösterdiğini söyledi. Daha sonra Yahya Kemal’in, bahçesinde çocukken oynadığı ve annesi Nakiye Hanım’ın kabrinin bulunduğu İsa Bey Camii’ni ziyaret edip akşam namazlarımızı edâ ettik. Ne diyordu şair memleketi hakkında:

Üsküp ki Yıldırım Beyazıd Han diyârıdır,
Evlâd-ı Fâtihâna onun yâdigârıdır…

Üsküp ki Şar Dağı’nda devâmıydı Bursa’nın,
Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın.

Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir,
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir.

Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile sen bizdesin gene. (Yahya Kemal)

Karanlığın bastırdığı anlardan itibaren Türkçe vaaz ve hutbelerin okunduğu Türk Çarşısı’nda bulunan Murad Paşa Camii’ni görüp, suyunu içtik. En büyük ve en değerli olan Kurşunlu Han şu an kapalı. Suluhan güzel sanatkârların ve folklorik çalışmaların bulunduğu merkez, ama karanlıktan göremedik. Kapan Han faaliyette. Alt katında dükkânlar var. Üst katında kızlar için medrese-okul oluşturulmuş. Şehirde Üsküp’ü fetheden ordu komutanının torunu İsa Bey’in yaptırdığı Çifte Hamam (kadın-erkek için) ile son paşalardan biri olan Davud Paşa Hamamı mevcut. Daha birçok eser var ama vakitsizlikten göremedik.
Şehri ikiye ayıran Vardar Nehri üzerindeki Taş Köprü mühim eserlerden biri. Köprü 15. yüzyılda Fatih zamanında inşa edilmiş. 12 kemerli köprü, 214 metre uzunluğunda ve 6 metre genişliğinde. Üstünde hıristiyanlarca bir ara kaybedilip, tekrar konulan İslâm’ın mührü mihrap da bulunmakta. Köprünün öte tarafında Makedonya meydanı, Büyük İskender heykeli, arkeoloji müzesi, Kiril Alfabesi’ni bulan din adamlarının heykelleri var. Bir tarafta İslâm’ın sembolü cami ve minareler, öte tarafta heykeller ve yüksek binalar… Gece geç saatlerde TİKA destekli Ensar Derneği’ne varıp, konakladık. (Devam edecek.)