GENÇLİK ve POPÜLER KÜLTÜR

YAZAR : Enver Osman KAAN enoskaan@hotmail.com

enver-osman-kaan-yuzakidergisi-haziran2015

İnsanoğlunun yaratılma gerekçesi kul olmaktır. Kul olmak; insanın yerini, değerini, haddini bilmesidir. Allâh’ı bilmesi de buna bağlıdır. Kendini bilmeyen Yaratan’ını ne bilsin. Zaten Yaratan’ını bilmeyenler hep kendini bilmeyenlerdir. O hâlde insan; kendini bilmeli, fizikî ve rûhî özelliklerini tanımalıdır.

İnsanoğlu dünyaya bebek olarak gelir ve yaşadığı sürece, farklı merhalelerden geçer. İnsanın geçirdiği merhaleler; tufûlet (çocukluk dönemi), şebâbet (gençlik dönemi), kühûlet (olgunluk dönemi) ve şeyhûhet (yaşlılık dönemi) olarak sayılabilir. Konu gençlik olduğu için; ilk iki merhale hakkında bilgi vereceğim, sonra asıl konuya geçeceğim.

ÇOCUKLUK DÖNEMİ

0-2 yaş arası çağ, insanın bebeklik veya süt çocukluğu çağıdır. Bu dönem; çocukların büyüme ve konuşma gibi iki önemli kabiliyeti kazanıp, kendisini ispata çalıştığı saâdet dönemidir.

3-6 yaş arası ise, ilk çocukluk veya okul öncesi çağdır. Bu dönemde çocuklar; dînî nitelikli sözlerle, heyecanlarla, sevgi veya korkularla ilgilenmeye başlarlar. Çocuklar, bu dönemde telkin almaya çok müsaittirler. Özellikle 4. yaşta hayaller güçlenmeye başlar. Bazen hayaller ile gerçekleri birbirlerine de karıştırabilirler. Yine bu dönemde dînî duygu ve düşünce uyanır ve konu ile ilgili sorular sormaya başlarlar.

6-12 yaş arası ise son çocukluk veya temel eğitim çağıdır. Bu dönemde beş duyu dediğimiz; görme, işitme, dokunma, tat ve koku alma duyuları tamamlanmış, okuma ve öğrenmeye hazır hâle gelmiştir. Bu arada bedenî, zihnî, sosyal, rûhî, harekî (psikomotor) gelişimi de yeterince tamamlanmıştır. Artık kendilerine verilecek birtakım bilgileri almaya ve öğrenerek benimsemeye hazır vaziyete gelmişler demektir.

Özellikle 7 yaşındaki çocuk ferdî farklar da göstermeye başlar. 7 ile 10 yaş arası ise ahlâkın istikrarlı bir hâl almasına yardım edecek dînî gelişmenin meydana geldiği yıllardır. Onun için Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Çocuklarınız yedi yaşına gelince onlara namazı öğretin, on yaşına gelince ise namaz konusunda onları eğitin.”1 buyurmuştur.

On yaşından önce çocuklara namaz alışkanlığının kazandırılması gerektiği hususu, çocukların on yaşına kadar telkine açık olmasındandır. Bu yaştan sonra çocuklara; “Yap!” veya; “Yapma!” demek itici gelebilir.

GENÇLİK DÖNEMİ

Ergenlik çağı da denilen bu çağ, 13-19 yaş2 arasıdır. Bu dönemde gençler; somut, soyut hemen her işi rahatlıkla kavrama, zihnî ve bedenî birçok işi kendi kendilerine yapabilme seviyesine gelmişlerdir. Onlar yeterince sosyalleşmiş ve toplumun birçok değerlerini benimseyerek kendilerine mal etmişlerdir. Onların hissî gelişimleri de yeterince gelişmiş ve olgunlaşmıştır.

Bu dönemdeki en önemli gelişme, cinsî yöndendir. Bu bülûğ devresidir. Kızlarda 13, erkeklerde ise 14-15 arasıdır. Hassas olan bu dönemde gençler; sadece fizikî açıdan değil aynı zamanda rûhî ve hissî açıdan da çok etkilenirler ve hızlı bir değişime uğrarlar.

Nihayet; ortalama olarak kızlar 18, erkekler ise 19 yaşlarına geldiklerinde, cinsî gelişimlerini tamamlayarak olgunluğa ilk adımlarını atmış olurlar. Bedenî, rûhî, sosyal ve harekî yönlerden de gelişmelerini yeterince tamamlamış olan gençler, artık yetişkin birer insan görünümündedirler.

GENÇLİĞİ TEHDİT EDEN POPÜLER KÜLTÜR

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)3 verilerine göre 2012 yılı sonu itibarıyla Türkiye nüfusunun yüzde 16,6’sını gençler oluşturuyor. Buna göre 75 milyon 627 bin 384 kişi olan nüfusun 12 milyon 591 bin 641 kişisi gençtir.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA)4 aynı yılda 10 bin 174 gencin katılımıyla yaptığı araştırmada, % 56,8 oranında gençlerin boş zamanlarında en sık yaptıkları faaliyetin, televizyon izlemek olduğunu tespit etmiştir. Gençlerin % 35,7’si sigara içtiğini belirtmiştir. Alkollü içki kullanma oranı ise, % 21,7 olarak verilmektedir. Şans oyunu oynayanların oranının da bu civarda olduğu görülmüştür.

Uluslararası Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezinin (UPSAM)5 2006 yılının Haziran ayında Lise I-II-III. sınıfların katıldığı 1850 denek üzerinde yapmış olduğu anketin sonuçları ise şöyleydi. Gençlerin % 72’si sigara içiyor, % 66’sı alkol kullanıyor ve % 26’sı uyuşturucu madde kullanıyor.

İstatistiklerde verilen bilgiler, gençlerin gerçek durumunu ne kadar yansıtıyor bilmiyorum ama tablo fena gözükmüyor. Hattâ eskiye nazaran gençlerin durumunun daha iyi olduğu söylenebilir.

Bu sonuçlarda; millet olarak öze dönme irademizi, kararlı olarak ortaya koymamızın etkisi büyüktür. Ancak kitle iletişim araçlarının çoğalması, internet yoluyla sosyal medya ortamlarının artması; öz değerlerimizi ve kültür kodlarımızı savunmasız bırakmakta ve yabancı kültürün tehdidi altına sokmaktadır. Bu tehditlerden korunmanın çaresi şuurlanmak ve gençlerimizi şuurlandırmaktır.

Bu bağlamda bizi bağlı olduğumuz kök değerlerimizden uzaklaştıracak en büyük tehdit popüler kültürdür. Popüler kültürün ne olduğunu anlayabilmemiz için önce kültürün ne olduğunu hatırlamakta fayda vardır.

Kültür; çok kısa ifadesiyle bir halkın yaşama tarzıdır. Maksadı daha rahat anlatma bakımından Arapça karşılığı olan hars (حرث) kelimesinden yola çıkmak istiyorum. “Hars” ekin anlamına gelmektedir. Dolayısıyla kültüre ekin diyebiliriz. Popüler kültür ise, bu ekinin arasında çıkan yabancı ve hattâ istenmeyen otlardır. Bu bakımdan kültürde yerlilik, popüler kültürde ise yabancılık vardır.

Kültürü yerli yapan; o toplumun dilinin, tarihinin ve dîninin buluşma yeri olmasıdır. Popüler kültür ise ithaldir, batıdan bize gelmektedir ve batıda hâkim olan kapitalist ve materyalist hayat felsefelerinin özelliklerini taşımaktadır. Batı tarzı hayat felsefeleri ise şehvete dayalı cinsîlik ve eğlenceye dayalı şiddet unsurlarını içermektedir.

Popüler kültür dediğimiz yabancı kültürün, yerli kültüre sızmak için kullandığı en önemli vasıtalarından biri müzik, diğeri ise futboldur.

Müzik ve futbol, insanların iyi vakit geçirmelerini sağlar ama aynı zamanda onları bağımlı yapar. Bu iki araçta düşünme, değerlendirme ve seçme değil; hoşlanma, iyi vakit geçirme söz konusudur. Bu ise kişiyi kendisine ve etrafına yabancılaştırır, gerçek dünyadan uzaklaştırır.

Müzik; gençlerin estetik zevklerini geliştirme ve rûhî yönden yücelmelerine hizmet etmek gayesi güder, fakat manzara her zaman da bu kadar iyimser değildir. Günümüzde yapılan müziklerin çoğu; gençlerin iştah ve arzularına seslenmekte (hedonizm), çoğu zaman -maalesef- karamsar, kaderci, isyankâr, bencil bir dünya görüşü telkin etmektedir.

Araştırmalar; bu tür müzik dinleyen gençlerin uyuşturucu ve alkol kullanımının arttığını, menfî duygularının harekete geçtiğini, saldırganlık düzeyinin yükseldiğini ve yine bazılarını depresyona soktuğunu göstermektedir.

Bu tür müzik yapanlar ise; gençlerin bağlandıkları birer model, hayranlıkla benzemeye çalıştıkları ufuk şahsiyet konumundadır. Gençler; bu kimselerin konserlerinde mistik vecd içinde kendilerinden geçiyor, çılgınca sevgi gösterilerinde bulunuyor hattâ marazî bir coşku ile kendilerini tahrip edenler bile çıkıyor.

Futbol ise, centilmenlik ve kardeşçe yarışma duygusunu geliştirme iddiası taşır ama çoğu zaman derin düşmanlıklar ve fanatizmler üretebilir.

Popüler kültür, sanal gerçeklik üzerinden hayali bir dünya sunar. Geçici mutluluklar kurar. Bu mutlulukları; televizyon, internet gibi modern iletişim araçları ile pazarlar. Diğer araçlar ise markalar, imajlardır.

Gerçekte bu araçların hedefi; insanları aynı şeylerden zevk alan bir kitle hâline dönüştürüp, ürünlerin rahatça sunulacağı bir pazar hâline getirmek, tüketim ve israf ekonomisini körüklemektir.

Yemek kültürümüze sızmaya çalışan hızlı yeme (fast-food) alışkanlıkları da popüler kültürün bize bir “armağanıdır”. Hızlı yaşamak (fast-life) için bu gereklidir denir. Hâlbuki hızlı yemek, beraberinde beslenme bozukluğunu, hızlı yaşamak ise dikkat eksikliğini getirir. Her ikisi de sağlıksız bir hayat demektir. Yerli kültürde ise yemeğin iyisi yavaş yavaş pişenidir. Çayın iyisi âheste âheste kaynayanıdır. Nitekim kahveyi de biz, ağır ağır içeriz.

Popüler kültürün malzemesi hayal, yöntemi ise sansasyon ve manipülâsyondur. Popüler kültürün servis edildiği paparazzi programlarında; gençlerin rüyalarını süsleyen kadın ve erkek sanatçıların, mankenlerin, sporcuların, ünlülerin özel hayatları en mahrem yerleri ile sunulurken; aşk, evlilik, dostluk, sadâkat, iffet, namus, hayâ gibi değerlerin önemi gözden düşürülmektedir.

Kısacası popüler kültür; ergenlikteki kimlik ve kişilik arayışına kaynak olan, genç insanın yücelmesine ve olgunlaşmasına hizmet eden yerli kültürün tam karşıtıdır. Medeniyetimizin içine sızmaya çalışan bir mikrop gibidir.

Bu kültürün olumsuz yüzü, ortalama günde 3-5 saatini televizyon veya internet başında geçiren gençleri etkilemektedir. Çünkü gençler; öğrenmeye, değişikliklere açıktır. Ancak uzun süre televizyon veya bilgisayar başında kalan genç; edilgen, hayattan kopuk bir duruma gelmekte, bu süreyi kısa tutanların ise daha hareketli ve fizikî olarak daha uyumlu oldukları gözlemlenmektedir.

Sonuç olarak, Kur’ân’ın lehv ve lağv yani beyhude oyun ve eğlence olarak nitelediği popüler kültür dalgaları; dindar bir kişiliğin sahih ölçüler içinde gelişiminin veya devamının belki de en önemli tehdidi olmaktadır. Peynirin meydana gelmesi için nasıl süt ve maya gerekiyorsa, kimlik ve kişiliğin oluşması için de insan ve kültür gerekiyor. Bozuk maya ile mayalanan sütten bozuk peynir ortaya çıkarsa, popüler kültür ile mayalanan insanın da kişiliği bozuk olacaktır.

______________________

1 Ebû Dâvûd, Salât, 26, h. no: 495.
2 Bazıları 15-29 arası yaş olarak da tarif etmektedirler.
3 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16055.
4http://arsiv.setav.org/public/HaberDetay.aspx?Dil=tr&hid=111670&q=turkiye-nin-en-buyuk-genclik-arastirmasi.
5 http://camilerhaftasi.diyanet.gov.tr/Dosya/Dok/Makaleler.