MAĞFİRET İKLİMİ RAMAZAN

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

mustafa_canli-yuzakidergisi-haziran2015
BİR HADİS:

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ: مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا، غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ten rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân, 28)

BİR MESAJ: Ramazan ayının kıymetini bil!

Tam hatırlattı yarım tevbemizi,
Affa yükseldi mübârek Ramazan!
On bir ay yaksa da hasretle bizi,
Çok şükür geldi mübârek Ramazan! (Seyrî)

Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bize öğrettiği;

“Allah’ım! Receb ve Şaban aylarını hakkımızda mübârek eyle ve bizi (hayırlısıyla) Ramazan ayına ulaştır.” (Taberânî, el-Mucemu’l-evsat, IV, 189) duâsını yaparak geldik bu günlere. Sonunda kavuştuk elhamdülillâh. Rabbim bizleri, bu mübârek ayın kıymetini bilenlerden eylesin.

Zira Ramazan ayı öyle mübârek bir aydır ki, Receb ve Şaban ayları şeref ve izzetini ağırlıklı olarak bu mübârek aydan alırlar.

Yüce kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’in nâzil olmaya başladığı Ramazan ayı ne yüce ne mübârek bir aydır. O Kur’ân ki rehberimiz, baş tâcımızdır.

Onun için Ramazan Kur’ân’dır. Bu ayda nâzil olmaya başlayan Kur’ân; hatimler edilerek, tilâvet olunarak mü’min gönüllerde ayrı bir yer edinir, neredeyse gündemden hiç düşmez. Bu ayda Kur’ân’la daha sarmaş dolaş olmalı, Kur’ân’ın ummanlar gibi feyz ve bereketinden olabildiğince istifade etmeli. Kur’ân bilmeyen mü’min kardeşlerimiz; özellikle bu ayı fırsat bilip Kur’ân okumasını öğrenmeli, bilen kardeşlerimiz de Kur’ân’ın ince mânâları üzerinde tefekkür edip, onları hayatına yansıtmalı.

Ramazan ibâdettir. Hem de özel bir ibâdet. Kudsî bir hadîs-i şerifte geçtiğine göre yüce Rabbimiz;

“Oruç Ben’im içindir. Onun mükâfatını Ben vereceğim.” buyurmaktadır. (Buhârî, Savm, 2)

Ramazan kurbettir. Mü’min, kâmil bir oruçla birlikte Cenâb-ı Hakk’a yakınlaşır.

Ramazan oruçtur. Bu ayda mü’minler, yüce Rabbimiz’in emri gereği oruç tutarlar.

Oruç ise takvâdır. Yüce Rabbimiz, orucun farz kılınmasını insanlara ilân ederken şöyle buyurmaktadır:

“Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınasınız diye size de sayılı günlerde farz kılındı… ” (el-Bakara, 2/183)

Oruç kalkandır. İçeriden ve dışarıdan gelebilecek her türlü saldırıdan seni koruyan bir kalkan… Oruç, kötülükleri emreden nefsinin bitmek tükenmek bilmeyen, sınır tanımayan arzu ve isteklerine karşı kalkan olduğu gibi; şeytanın vesveselerine, şeytanımsı insanların kötülüklerine karşı da kalkandır.

Oruç sağlıktır. Az yemenin bedenimize birçok faydası vardır. Az yemekle beraber rûhumuz rakîkleşir, düşüncemiz berraklaşır. Akıl sağlığı açısından da oruç, önemli bir ibâdettir.

Oruç sabırdır. Oruçluyken sabredeceksin, iftar vaktine kadar bir şey yemeyecek ve içmeyeceksin. Oruçluyken sabredeceksin; eline, diline, beline dikkat edeceksin. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; oruçlu kimsenin insanlara saygısızlık yapmamasını, kötü konuşmamasını, eğer biri kendisiyle dövüşmeye veya sövüşmeye kalkışırsa, iki defa; “Ben oruçluyum.” demesini tavsiye etmektedir. (Buhârî, Savm, 2)

Onun için oruç bir sabır imtihanıdır. Sabrın zirvesinde olan Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Oruç, sabrın yarısıdır.” (İbn-i Mâce, Sıyâm, 44) buyurarak bu durumu ne kadar veciz bir şekilde ortaya koymuştur.

Allah korusun, aksi takdirde emekler boşa gider. Nitekim Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:

“Oruç tutan nice kimseler vardır ki oruçtan nasibi sadece aç kalmaktır. Geceyi ibâdetle geçiren nice kimseler vardır ki kıyamdan nasibi sadece uykusuz kalmaktır.” (İbn-i Mâce, Sıyâm, 21)

Onun için elde ettiği sevabın zayi olmasını istemeyen oruçlu mü’min; yalan söylememeli, gıybet yapmamalı, mü’min kardeşinin gönlünü kırmamalı, her türlü kötü söz ve davranıştan uzak durmalıdır. Midesine oruç tutturduğu gibi; göz ve kulaklarına, el ve ayaklarına, tabir câizse bütün vücuduna oruç tutturmalıdır.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bildirdiğine göre böyle oruç tutanlar; Rabbimiz Teâlâ’nın izniyle sadece oruç tutanların girebilecekleri Reyyân Kapısı’ndan cennete giriş yapacaklardır. (Tirmizî, Savm, 55)

Ramazan sahurdur. Sahur, seherden gelir. Seher ise günün en kıymetli, en bereketli vaktidir. Onun için sahurda bereket vardır. Nitekim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Sahura kalkın! Çünkü sahurda bereket vardır.” (Müslim, Sıyâm, 45) buyuruyor. Yine bir sözünde;

“Sahur yemeği yiyin. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.” buyurmaktadır. (Müslim, Sıyâm, 45) Onun için elden geldiği kadar sahursuz oruç tutmamalı ve sahurun bereketinden istifade etmeli.

Ramazan imsaktır. İmsak tutmak demektir. Yani imsak vakti ile birlikte; her türlü yiyecek ve içeceğe karşı, şehvete karşı, kötü söz ve davranışlara karşı kendini tutarsın.

Bu sebeple Ramazan nefis terbiyesidir. Oruç vesilesiyle nefsini kontrol eder, terbiye ve tezkiye edersin. Zira nefsi terbiye eden en etkili husus, açlıktır.

Ramazan iftardır. Ramazân’ın gelmesiyle birlikte her yerde iftar çadırları açılır, evlerde iftar hazırlıkları yapılır, her yerde bir iftar neşesi yaşanır. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:

“Mü’minin iki sevinci vardır. Birisi iftar vaktinde orucunu açtığı andaki sevinci, diğeri Rabbine kavuştuğu zaman orucunun (mükâfatından kaynaklanan) sevincidir.” (Müslim, Sıyâm, 163) Bu bakımdan oruçluya iftar vermekte büyük sevap vardır. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Bir oruçluya iftar veren, o kişinin sevabı kadar sevap elde eder. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” buyurmaktadır. (Tirmizî, Savm, 82)

Ramazan teravihtir. Ramazan geceleri bir başkadır. Sevgili Peygamberimiz’in tavsiyesi üzerine Ramazan gecelerinde teravih neşesi yaşanır. Gündüzünü oruçla geçiren mü’min, tâatini teravih ile taçlandırır. Ramazan günlerinden arzu edilen sevaba nâil olmak istiyorsak; teravih namazını, yasak savma kabîlinden değil, sindire sindire, tâdil-i erkâna uyarak, huşû içerisinde kılmamız gerekmektedir.

Ramazan itikâftır. Hazret-i Âişe Vâlidemiz’in bildirdiğine göre, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz vefat edinceye kadar Ramazân’ın son on gününde itikâfa girerdi. (Buhârî, İ‘tikâf, 1) İtikâf; kendini Allâh’a vermek, O’nda yoğunlaşmak demektir.

Onun için Ramazan tefekkürdür. Açlık, zikir ve fikirle birlikte; mü’minin tefekkür boyutu derinlik kazanır, düşüncesi durulaşır. Onun için Ramazan seyr-i sülûktur. İç âleme yapılan bir yolculuktur.

Ramazan fıtırdır. Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anh-, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in erkek-kadın ve küçük-büyük bütün müslümanlara, insanlar bayram namazına çıkmadan önce fıtır zekâtının verilmesini emrettiğini nakletmiştir. (Buhârî, Zekât, 70)

Bir hadîs-i şerifte fıtır zekâtının hikmeti açıklanmaktadır. Buna göre fıtır zekâtı; oruçluyu faydasız fiillerden ve söylediği kötü sözlerden temizler, hem de fakirlere gıda temin eder. (Ebû Dâvûd, Zekât, 18) Yine Abdullah bin Abbâs -radıyallâhu anh-; Basra’da vali iken Ramazân’ın sonunda yaptığı bir konuşmasında sadaka-i fıtrın, orucun zekâtı olduğunu ifade etmiştir. (Nesâî, Zekât, 36) Demek ki fıtır, bir nevi orucun mütemmimidir. Verilmezse, oruçtan elde edeceğimiz sevap eksik kalır.

Ramazan tevbedir, günahlardan arınmadır. Ramazan, hem bedenen hem de rûhen bir arınmadır. Bu ayda yapılan tevbe ve istiğfarları yüce Rabbimiz daha çok kabul eder.

Ramazan berekettir. Sahuruyla, imsâkıyla, iftarıyla, teravihi ile bir berekettir. Bu ayda yapılan hayır ve hasenâta Cenâb-ı Hak, bereketler ihsan eder. Ramazân’ın geldiği bir günde Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştu:

“Ramazan ayı size bereketiyle geldi; Allah o ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmetini indirir, hataları yok eder, o ayda duâları kabul eder… ” (Heysemî, Mecmau’z-zevâid, III, 344)

Ramazan bağışlanmadır. Zira Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; serlevha hadîsimizde belirtildiği üzere, inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutan bir mü’minin geçmiş günahlarının bağışlanacağı müjdesini vermektedir.

Ramazan hayır kapısıdır. Mü’minlerin hayır damarları bu mübârek ay vesilesiyle açıldıkça açılır. Fakir ve muhtaçlar bu hayırlardan mesrur olurlar. Yoksul ve düşkünler, aç ve kimsesizler Ramazan günlerinde daha çok hatırlanırlar. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir yolculuk esnasında Muaz bin Cebel -radıyallâhu anh-’a şöyle seslenmiştir:

“Sana hayır kapılarını bildireyim mi? Oruç bir kalkandır. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları söndürür. Hayır kapılarından biri de kişinin gece kalkıp namaz kılmasıdır.” (Tirmizî, Îmân, 8) Ramazan ayında oruç var, sadaka var, gece namazı da var. Bunların her biri, mü’min için bir hayır kapısıdır.

Ramazan cennet kapısıdır. Zira Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir sözünde Ramazan geldiğinde cennet kapılarının açıldığını ifade buyurmuştur. (Nesâî, Sıyâm, 5)

Ramazan cömertliktir. Abdullah bin Abbas -radıyallâhu anh- şöyle demektedir:

“Allah Rasûlü insanların en cömerdi idi. Cömertliğinin zirvesinde olduğu zaman ise Cibrîl ile çokça buluştuğu Ramazan ayı idi… ” (Buhârî, Bed’ül-vahy, 1)

Ramazan kardeşliktir, Ramazan dayanışmadır, Ramazan paylaşmaktır.

Ramazan hilâldir, hilâli gözlemedir. Fahr-i Kâinât Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“(Ramazan ayına ait) hilâli görmedikçe oruç tutmayın, yine (Şevval ayına ait) hilâli görmedikçe de bayram yapmayın.” buyurmuş (Müslim, Sıyâm, 6), hilâli gördüğünde de tekbir getirip Allâh’a hamdetmiştir. (İbn-i Ebû Şeybe, Musannef, Sıyâm, 106)

Ramazan fırsattır. Bağışlanmak için, duâlarımızın kabul edilmesi için, maddî ve mânevî olarak arınmak için bir fırsattır. Ramazan, insanın kendisini yenilemesi için büyük bir fırsattır.

Ramazan evveli rahmet, sonu cehennemden âzâd olmaktır. Zira Güzeller Güzeli Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Ramazân-ı şerîfin evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzâd olmaktır.” buyurmaktadır. (İbn-i Huzeyme, Sahîh, III, 191)

Ramazan neşedir. Ramazan ayında; Ramazan topuyla, Ramazan mahyasıyla, Ramazan pidesiyle, hattâ Ramazan davulu, Ramazan eğlencesiyle ayrı bir neşe hâkimdir.

Ramazan bayramdır. Ramazan ayında hayır ve hasenâtlarla fakirler bayram ederler. Ramazan ayında; zikir, fikir, feyz ve bereket ile gönüller bayram eder. Ramazan ayında bedenler açlık ile bayram eder. Ramazan ayında, bütün mü’minler, iftar ile bayram eder; Ramazân’ın sonunda, ibâdet ve tâatle yorulan bedenini dinlendirerek dünyada bayram eder; âhirette de cehennemden âzâd olarak bayram eder.

Ramazan duâdır, duâların kabul edildiği anlardır;

Cenâb-ı Hak, bizleri Ramazan ayının kıymetini bilip hakkıyla değerlendirenlerden eylesin. Cenâb-ı Hak; cümlemizi Ramazan ayının sonunda, sağlık sıhhat içerisinde bayrama erişenlerden, günahlarından arınıp cehennemden âzâd olan kullarından eylesin.

Ne mutlu Ramazan fırsatını değerlendirebilenlere…