İngiltere’den Batı Avrupa’ya SANAYİ İNKILÂBI’NIN YAYILMASI

YAZAR : Ahmet MERAL ahmetmeral61@gmail.com

17. ve 18. yüzyıldaki batı dünyasında meydana gelen bilim sahasındaki gelişme ve Sanayi İnkılâbı (Industrial Revolution); insan ve hayvan gücüne dayalı üretim tarzından, makine gücünün hâkim olduğu üretim tarzına geçiş olarak kabul edilmektedir. Bu yeni üretim tarzı; 1750’li yıllardan itibaren, ilk defa İngiltere’de dokuma sektöründe ortaya çıktı ve daha sonra diğer sahalara yayıldı. Kol gücünden makineye dayalı üretime geçişle birlikte, sanayileşen ülkelerde; imalâtın şekli ve hacmi, geçmişle kıyaslanamayacak boyutta artmıştı. Üretim artışı, ister istemez iktisadî hayatta büyük bir yarış ve rekabeti beraberinde getirdi. Arnold Toynbee’nin diliyle;

“Sanayi inkılâbının özü; daha önce servetin üretimi ve bölüşülmesini denetleyen Orta Çağ düzenlemeleri yerine, rekabetin ikāme edilmesidir.”

Endüstri devrimi diye de tanımlanan bu inkılâbı, birdenbire İngiltere’de zuhur etmiş bir inkılâp olarak görmek doğru değildir. Sanayi inkılâbını, 16. ve 17. asırlardan itibaren Batı Avrupa’da meydana gelen; dînî, siyasî, ilmî ve felsefî değişim ve gelişimin bir sonucu olarak görmek daha doğru bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Özellikle 17. ve 18. yüzyıl «Aydınlanma filozofları»; bilim yöntemini takip etme ve hayatın matematiğini kurmada büyük çabalar göstererek, rasyonel düşünmenin önünü açtılar ve kültürel hayata yön vermeye başladılar. Kısacası bu asırlardaki bilimle ilgili gelişmeler sanayi inkılâbının fitilini ateşledi. A. Smith (1723-1790) modern ekonominin, Descartes (1596-1650) modern felsefenin, Galileo (1564-1642) ve Newton (1642-1727) modern bilimin temel ilkelerini ortaya koymuşlardı.

1765’te J. Watt’ın, Newcomen’in atmosferik buhar makinesini geliştirerek daha verimli bir makine yapmasıyla; İngiltere’de sanayi devriminin felsefî, bilimle ilgili, teknik (henüz teknoloji değil) ve ekonomik alanlarda teorik çerçeveleri kurulmuş ve modern sanayinin bütün şartları hazırlanmıştı.2

Öte yandan bilim ve teknik sahasındaki bu baş döndürücü gelişmelere reformcu Protestanlar büyük destek vermişti. Nitekim Reform Hareketleri sonrasında Batı Avrupa hıristiyan dünyasında, özellikle yüzü dünyaya dönük Protestan anlayışının yaygınlık kazanmasıyla yeni bir toplum yapısı ortaya çıktı. Bu yeni anlayışı benimseyen Protestan topluluklarının bağlıları; “Bugün çok çalışıp yarını düşünme.” anlayışını taşımakta, yeni hayat ölçülerinde inzivâya dayalı mistik hayattan uzaklaşma ve dünyevî kaygılara ağırlık verme önemli bir yer tutmaktaydı. Bir başka ifadeyle Max Weber’in «Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Rûhu» kitabında ısrarla vurguladığı Protestan topluluklar, yeni Avrupa’nın çalışkan ve üretken yüzünü ortaya koymaktaydı. Sanayi inkılâbının öncelikle İngiltere’de başlamasını; özgür dînî ortama, din ve mezhep hürriyetine bağlayan bir diğer kişi de Amerikalı İktisat Tarihi profesörü Prof. Walt W. Rostow’dur. Nitekim Walt W. Rostow, sanayileşmenin Fransa yerine İngiltere’de başlamış olmasını şöyle değerlendiriyor:

“Fransız bilimi, en azından İngiliz bilimi kadar iyiydi. Fransız kadınları pamuklu dokumalardan en az İngiliz kadınları kadar hoşlanıyordu. Fransa’nın pamuklu dokuma pazarı, İngiliz pazarından daha büyüktü. Fransızlar İngilizlerin üç katı bir nüfusa sahipti. Kırsal topraklara sahip Fransa’nın kişi başı geliri % 20 daha azdı; fakat Fransızların sadece iktisadî açıdan bakıldığında daha önce sanayileşmemesi için sebep yoktu. «Sanayi inkılâbı neden Fransa değil de İngiltere’de başlamıştır?» sorusunun cevabını dinde ve dîne yönelik politikada aramak lâzım. Kısmen dînî problem üzerinde toplanmış olan kanlı bir iç savaştan sonra İngilizler 1688 Anlaşması’nı sağladılar. Din ve mezhep serbestliği sağlandığı gibi kralın desteklediği kiliseye zorunlu bağımlılık ortadan kalktı. Püritenlerin, Konformist* olmayanların İngiltere kilisesine girmeleri yasaklanmıştı. Bunlar devlette, hükûmette görev alamazlardı. Ama ibâdet edebilir, çocuklarını kendi okullarında okutabilir ve dışarıya gidip para kazanabilirlerdi. İngilizler; vatandaşlarının önemli bir kısmını, iç çatışmadan uzak tutmayı başararak modern gelişmelerin önünü açtılar. Ve sanayi devrimi sırasındaki icatların, sanayideki yeniliklerin; çok yüksek bir kısmı Konformist olmayanlar tarafından, İskoçlar, Quakerler, Presbiteryanlar tarafından yapıldı.”3

Sanayi inkılâbı, insanlık tarihinin toprağı işlemeye başlamasından sonraki ikinci önemli dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Bu gelişmeye dayalı olarak batı insanının hayat tarzı köklü bir biçimde değişime uğradı. Hayat standartlarında; beslenmeden barınmaya kadar bir dizi iyileşme görüldüğü gibi, ciddî bir nüfus artışı da meydana geldi. Şüphesiz en güçlü ve tetikleyici değişim, mekanik gücün insan hayatına girmesiyle üretim alanında yaşandı. İmalât alanında, geçmişle kıyaslanamayacak boyutta büyük artışlar oluştu. Üretimin artmasıyla daha fazla hammadde ihtiyacı ortaya çıkarken; üretilen bu malların pazarlanması, ulaşımının karşılanması, üretimin devamlılığı için enerji ihtiyacı ve nihayet daha fazla işgücü ve çalışanların üretim merkezlerine yakın yerlerde yerleştirilmesi meselelerini beraberinde getirdi. Yeni yerleşim merkezleri oluşurken, şehir nüfusları süratle artış gösterdi. Sanayi inkılâbıyla boy gösteren yeni işletmelerle beraber, üretilen malları pazarlayarak büyük kârlar elde eden yeni bir tüccar sınıfı meydana geldi. İngiltere, sanayi inkılâbında diğer bütün Batı Avrupa ülkelerine öncülük etmiştir.

Sanayileşmenin ilk kez İngiltere’de görülmesinin belli başlı sebepleri arasında şunlar sayılmaktadır:

İngiltere’nin;

•Donanma gücünün büyüklüğüyle, güneş batmayan bir sömürge imparatorluğu kurması; bu hinterlandından yararlanarak, hammadde ve pazar problemini çözmesi,

•Ticarî bir yapının yöneticiler tarafından korunması,

•İcatları tespit eden ve koruyan millî bir patent sisteminin kurulmuş olması,

•18. yüzyıldan itibaren, tarım arazilerinin özel mülkiyete dönüşümüne yönelik çeşitli kanunların çıkarılması,

•İngilizlerin finansa ve finans yapılanmasına önem vermesi,

•Kömür ve demir yönünden (temel enerji kaynakları) zengin olması,

•Coğrafî yönden Britanya Adası’nın Avrupa’daki siyasî karmaşanın dışında kalması…

Bu sebeplerin yanında sanayi inkılâbını hazırlayan birçok ekonomik faktör de bulunmaktaydı. Hollanda’nın 17. asırdan itibaren tarım alanında geliştirdiği teknikler başarıyla ve hızla İngiltere’ye aktarıldı. Öte yandan, sığır besiciliğinde kullanılan şalgam, İngiltere’de önemli bir ürün hâline geldi.4 Bataklıklar kurutularak, tarım için yeni araziler oluşturuldu. Tarım dergileri yayımlanarak çiftçilere dağıtıldı.

Sanayi inkılâbının itici gücünü tekstil sektörü oluşturmaktaydı. İpliğin eğirme tekniğinin gelişmesi 1716 yılında iplik bükmek için çıkrığın bulunması sayesinde gerçekleşti. 1733 yılında dokuyan mekiğin bulunması, 1767’de iplik eğiren tezgâhın bulunması İngilizleri tekstilde öne çıkardı.

Yeni süreçteki teknik değişim ve ilerlemenin bir diğer öncüsü de, su pompası tekniğinin kullanılmasıydı. Madenlerde biriken suların pompalar yardımıyla dışarı atılması, maden işletmelerinin daha verimli hâle gelmesine yol açtı.

1763 yılında İskoçyalı James Watt’ın geliştirdiği buhar makinesi; hem tekstil sanayisinde, hem de buharlı gemi-tren taşımacılığında büyük bir atılıma yol açtı. 1807 yılında Amerikalı Robert Fulton buharlı makineyi gemilere uyguladı ve ardından buharlı gemiyle ilk düzenli okyanus ötesi seferleri 1840 yılında başlamış oldu. 1825 yılından itibaren buharlı makine lokomotiflerde de kullanılmaya başladı. Bu teknik gelişmelerin yardımıyla hız kazanan ve bir asır süren keşifler, esir ticaretinin sağladığı ekonomik rant, korsanlık, sömürgelere yönelik ticaretin artması; İngiltere’yi bu dönemde dünyanın en zengin ülkesi yaptı.

1844’te Samuel Morse, Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk ticarî amaçlı telgraf servisini hizmete soktu. 1876 yılında Alexsander Graham Bell telefonu buldu. Öte yandan tarım teknolojisinde birbiri ardına büyük gelişmelere Almanlar öncülük etti. Pancardan şeker üretilmeye başlandığı gibi sun‘î gübre de ilk kez Almanya’da üretildi. 1834 yılında Amerikalı bir mühendisin biçerdöveri icadıyla zirâî gelişme çok önemli bir eşiğe ulaştı. Ayrıca 1830 yılından itibaren madencilik alanındaki gelişmelere paralel olarak kömür üretimi hızla arttı. Kömürün artışıyla demir ve çelik üretimi de hız kazandı. Böylece önce İngiltere’de, ardından tüm Batı Avrupa’da; köprüler, kanallar, demiryolu ve kamu binaları yapımı da hız kazandı.

Sanayi devriminin ilk yıllarında Avrupa ülkeleri arasındaki ticaret, 1750 yılından itibaren çok arttı, ama ürünler yetersizdi. İhracat kapasitesi en yüksek ülke İngiltere idi ve tekstil en çok talep edilen üründü. Tekstil, gıda ve diğer tüketim malları köylerde ailelerce üretilir ve tüccarlarca kentlerde satılırdı. Bazı ürünler ise kentlerde atölyelerde yapılırdı. Ürünler pahalıydı ve talebi karşılamıyordu. Bazı tüccarlar, koyun yetiştirenlerden yün toplayıp köylü kadınlara iplik yaptırıyordu. Sonra iplikler, köylerde kumaş olarak dokutulup boyatılıyordu. Bu işler köylülerin boş zamanında yapıldığı için maliyet düşüktü. Bazı tüccarlar ise, büyük binalar yaptırıp orada kadın ve çocuklara iplik ve kumaş ürettirirdi. Tekstil tüccarlarının bu sistemini diğer sektörler de benimsedi. Uçan mekik ve yeni çıkrık, üretim hızını artırdı. Bazı tüccarlar, buhar gücü kullanan büyük fabrikalar kurdu. Ürünlerini buharlı gemilerle ihraç eden tüccarlar, milletler arası şirket sahibi oldu. Buhar makinesi, buharlı tren ve buharlı gemiler geri kalmış ülkelere ihraç edildi. İngiltere, sömürgeleri ve sanayi ürün ihracı sayesinde büyük bir imparatorluk hâline geldi.

_________________

1 İngiliz tarihçi ve ansiklopedist Sanayi İnkılâbı kitabının yazarı.
2 Prof. Dr. Durmuş GÜNAY, Sanayi ve Sanayi Tarihi, Mimar ve Mühendis Dergisi, sa. 31, s. 8-14, 2002, İstanbul.
3 W. W. ROSTOW, Sanayi Devrimi Nasıl Başladı?, Journals.istanbul.edu.tr/iuifm/artice/download/
4 Bu etli pancar, birçok ülkede yemeklik veya hayvan yemi şeklinde kullanılır. Diğer kültür bitkilerinin çoğunda olduğu gibi, şalgam da eski Yunanlılar ve Romalılar tarafından kullanılmıştır.