İnsanlığa Kurtuluş Çağrısı: TEVHÎDE GEL TEVHÎDE…

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

BİR HADİS:
أَسْعَدُ النَّاسِ بِشَفَاعَتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَنْ
قَالَ لاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ ، خَالِصًا مِنْ قَلْبِهِ أَوْ نَفْسِهِ

“…Kıyâmet gününde şefaatimle en fazla mesut olacak kişi, tüm kalbiyle veya gönülden; «Lâ ilâhe illâllah: Allah’tan başka ilâh yoktur.» diyen kişidir.”
(Buhârî, İlim, 33)

BİR MESAJ:

Tevhîdi hayatının merkezine al.

Kitaplarda yazılıdır,
Gönüllerde gizlidir,
Söylenecek söz budur:
Lâ ilâhe illâllah!.. (Yûnus Emre)

Bütün ilâhî dinlerin ve son din İslâm’ın özü ve özeti; «Lâ ilâhe illâllah» cümlesidir. «Lâ ilâhe illâllah»; mü’minin dünya hayatının dengesi ve ana merkezidir, âhirette de mutluluk sebebidir. Türkçesi;

«Allah’tan başka ilâh yoktur.» Yani O’ndan başka tapılmaya lâyık varlık, O’ndan başka gerçek güç sahibi yoktur. Mutlak güç, mutlak ilâh O’dur.

Lâ ilâhe illâllah; her şeyi yaratanın, her şeye gücü yetenin Allah -celle celâlühû- olduğunu haykıran güçlü bir nidâdır.

Lâ ilâhe illâllah; bir mü’minin yemesine, içmesine, giyinmesine, onun sosyal yaşantısına, nefes alıp vermesine, kısacası bütün hayatına hâkim olan ana unsurdur. Ümmetin kalbi; «Lâ ilâhe illâllah» sadâlarıyla çarpar.

Lâ ilâhe illâllah; Cenâb-ı Hakk’ın yer ve gök arasına, kâinâta vurduğu bir damgadır. Yapraklar bu sözle kımıldar, kuşlar bu sözün câzibesiyle kanat vurur. Bulutlar sanki bu sözle gürler. «Lâ ilâhe illâllah!.. Lâ ilâhe illâllah!..» der…

«Lâ ilâhe illâllah» çağrıdır.

İnsanlığa yapılmış bir çağrı. Sanki bu kutsî ifade;

“Ey insanlık! «Lâ ilâhe illâllah!» deyin ve kurtuluşa erin!” diye haykırmaktadır. Dolayısıyla İnsanlığın kurtuluşu; «Lâ ilâhe illâllah» sözündedir.

«Lâ ilâhe illâllah» fenâ fillâhtır.

Allah’ta fânî olmaktır. Her zaman ve her yerde O’nu görmek, O’nunla beraber olmaktır. O’nda fânî olarak aslında ihyâ olmak, dirilmektir.

«Lâ ilâhe illâllah» tenzîhtir.

Her türlü noksanlıktan, eksiklikten O’nu tenzîh edip, yaratılmış olan her şeyden O’nu ayrı tutmaktır.

«Lâ ilâhe illâllah» îmânın zirvesidir.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ten rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte; Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:

“Îmânın yetmiş küsur şubesi vardır. Bunların en üstünü; «Lâ ilâhe illâllah» sözüdür.” (Nesâî, Îmân, 16)

«Lâ ilâhe illallah» şefaattir.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; «Lâ ilâhe illâllah» sözünün şuurunda olanlara şefaatini va‘detmiştir. (Müslim, Îmân, 316)

«Lâ ilâhe illâllah» ile cennet hak olur.

Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; Allâh’ı Rab edinip, O’na gönülden bağlanan kimsenin, cenneti hak ettiğini, böyle bir kimseye cennetin vâcip olduğunu ifade etmiştir. (Müslim, İmâre, 116)

Hattâ bir seferinde ashâbıyla birlikte; «Lâ ilâhe illâllah» zikrini yaptıktan sonra şöyle duâ etmiştir:

“Elhamdülillâh! Allâh’ım, beni bu cümle ile gönderdin. Onu (söylemeyi ve gereğini yerine getirmeyi) bana emrettin. Buna karşılık cenneti va‘dettin. Sen va‘dinden asla dönmezsin!” Bu duâyı yaptıktan sonra ashâbına dönmüş ve şöyle buyurmuştur:

“Müjdeler olsun size! Muhakkak ki Allah -celle celâlühû- sizi mağfiret etti.” (Ahmed bin Hanbel, IV, 124)

«Lâ ilâhe illâllah» cehennemi haram kılar.

Zira Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ifade ettiğine göre;

“Kim kalbiyle tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allâh’ın Rasûlü olduğuna şahâdet ederse Allah ona cehennemi haram kılar.” (Buhârî, İlim, 49)

Yine O; kalben tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığını haykıran bir mü’mine, cehennemin azap etmeyeceğini bize haber vermektedir. (İbn-i Mâce, Zühd, 35)

«Lâ ilâhe illâllah» medeniyettir.

İlk peygamber Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’dan son peygamber Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e kadar gelen bütün peygamberlerin, insanlığa sunmuş oldukları medeniyetin özünde; «Lâ ilâhe illâllah» vardır. Bu bakımdan İslâm medeniyet hamurunun öz mayası tevhiddir. Çünkü birlik (vahdet) olmadan hiçbir medeniyet bina edilemez.

«Lâ ilâhe illâllah» tasfiyedir.

Bir gönül tasfiyesidir… Her türlü kiri, pası, kirli düşünceyi, tanrılık iddiası ve görünümünde olan her şeyi gönülden uzak tutmak ve temizlemektir. Onun için bu kelâm-ı şerîfi iyi anlamak ve yaşamak gerek. Bu mübârek kelâmda önce nefy vardır. Yani önce; «Lâ ilâhe!» diyorsun; gönlündeki şehvet, para, makam gibi sahte mabudları, kısacası mâsivâya ait her şeyi çıkarıyorsun. Gönül sarayın, padişahın gelmesine hazır olduğunda isbât geliyor arkasından ve; «İllâllah!» diyerek Rabbini buyur ediyorsun ve;

“Buyur Allâh’ım! Gönlümü Sen’in tecellî edeceğin kıvâma getirdim Allâh’ım! Gir gönlüme ve tecellî et!” diyorsun. Artık bütün varlığında tek ve gür bir ses var: «Lâ ilâhe illâllah!.. Lâ ilâhe illâllah!.. »

«Lâ ilâhe illâllah» vahdettir.

«Bir»de birleşme, «Bir» ile kuvvet bulmadır. Bu sebeple bu kelâma «Bir»de birleşen, «Bir»de birleştiren anlamında kelime-i tevhîd denmiş. «Lâ ilâhe illâllah»; birleştirir, bütünleştirir. Mü’minler; tevhîdin sırları etrafında birleşip kenetlenirler ve bir olurlar. Sanki bütün bir kâinat, bu ilâhî sırrın etrafında yumak olup bir ve bütün olarak, tek yürek; «Lâ ilâhe illâllah!.. Lâ ilâhe illâllah!..» der.

«Lâ ilâhe illâllah» fedâ etmedir.

Malı, evlâdı ve canı «Lâ ilâhe illâllah» için fedâ etmedir. Tıpkı bütün malını Allah yoluna adayan Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh- gibi. Tıpkı Hazret-i İbrahim -aleyhisselâm-’ın oğlu İsmail -aleyhisselâm-’ın boynuna büyük bir teslîmiyetle bıçağı dayaması gibi…

«Lâ ilâhe illâllah» dâvâdır.

O’ndan başka ilâh olmadığını yeryüzüne ilân etmektir. İ‘lâ-yı kelimetullah diyoruz buna. Zira «Lâ ilâhe illâllah», «kelimetullah»tır. Ecdâdımızın bir misyonu vardı: İ‘lâ-yı kelimetullah, «Lâ ilâhe illâllah» kelimesini bütün insanlığa yaymak. Onlar gittikleri yerlerde bunu söylüyor, bunu yaşıyorlardı. Bu bir anlamda insanlık için kurtuluşa davetti. Ve bu davet mâkes buldu, kılıcın yapamayacağı etkiyi; «Lâ ilâhe illâllah» gerçekleştirdi, insanlar gönül rızâlarıyla İslâm’a geldiler.

«Lâ ilâhe illâllah» kelime-i tayyibedir.

Kur’ân-ı Kerim’de; «Lâ ilâhe illâllah», kelime-i tayyibe olarak tavsif ediliyor. (İbrahim, 14/24) Yani güzel ve hoş kelime anlamında… Bu bakımdan «Lâ ilâhe illâllah»; mutlak güzel olanın, O olduğunu ilân eder.

«Lâ ilâhe illâllah» en fazîletli ameldir.

Fahr-i Kâinât Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; hiçbir amelin fazîlet bakımından; «Lâ ilâhe illâllah» kelimesini geçemeyeceğini bildirmiştir. (İbn-i Mâce, Edeb, 54)

«Lâ ilâhe illâllah» zikirdir.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bildirdiğine göre en fazîletli zikir; «Lâ ilâhe illâllah» zikridir. (İbn-i Mâce, Edeb, 55) Dağlar, taşlar bu zikrin haşmetiyle titrer, okyanuslar dalga dalga bu zikri vird hâline getirir ve; «Lâ ilâhe illâllah!.. Lâ ilâhe illâllah!..» der.

«Lâ ilâhe illâllah» kemâle erdirir.

«Lâ ilâhe illâllah!..» dedikçe ham gönüller bu zikrin letâfeti ve feyziyle pişer pişer ve olgunlaşır Allâh’ın izniyle. Âşıkların seyr-i sülûkunda önemli bir köşe taşıdır «Lâ ilâhe illâllah». Âşık, Sevgili’sini bu zikirle anar ve bağrı yanık bir hâlde; «Lâ ilâhe illâllah!.. Lâ ilâhe illâllah!..» der, andıkça yanar, yandıkça yanar.

Hiç Allah -celle celâlühû-, Sevgili Habîbi Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i yanından ayırır mı? Onun için; «Lâ ilâhe illâllah!» sözünün mütemmimi; «Muhammedün Rasûlullah!» ifadesidir.

Tevhid, Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile tamam olur ve devamını getirmesek bile; «Lâ ilâhe illâllah!» sözünde zımnen; «Muhammedün Rasûlullah!» vardır.

Özetle; «Lâ ilâhe illâllah» öyle yüce bir sözdür ki şairin diliyle;

Gönülleri yol eder,
Dağı-taşı kül eder,
Sultanları kul eder;
Lâ ilâhe illâllah!..

Rabbimiz Teâlâ, dünya ve âhirette bu kelime-i tevhidden bizleri ayırmasın. Âmîn…

Lâ ilâhe illâllah!.. Lâ ilâhe illâllah!.. Lâ ilâhe illâllah!..