ZİNÂYA GÖTÜREN MODERN YOLLAR

YAZAR : Sami BÜYÜKKAYNAK skaynak48@hotmail.com

Zinâ çukuruna düşen nice genç var ülkemizde. Göz zinâsı, ayak zinâsı, el zinâsı, adına zinâ denilecek bütün zinâlar, gençliğin fikrini, aklını, fiiliyâtını bürümekte hattâ her yaştan müslüman da bu cendere içerisine girmektedir. Zinâ bütün dinler tarafından yasaklandığı gibi bizim dînimiz İslâm; bırakın zinâyı, zinâya götürecek her türlü davranış ve tavrı da yasaklamıştır. Nitekim yüce Mevlâmız, sonu zinâyla sonuçlanacak mecrâlara kullarının yönelmesini engellemek için;

“Sakın zinâya yaklaşmayın; doğrusu bu çirkindir, kötü bir yoldur.” (el-İsrâ, 32) buyurmaktadır.

Bizim için en güzel örnek olan Peygamberimiz’in bu konudaki yaklaşımını da bilmemiz gerekmektedir. Bu konuda Ebû Umâme isimli sahâbenin anlattığına göre; yeni müslüman olmuş bir genç Peygamberimiz’e gelir ve;

“–Ey Allâh’ın Peygamberi, zinâ etmeme izin ver, çünkü nefsime hâkim olamıyorum.” der. Orada bulunan sahâbîler gence döner ve;

“–Sus! Sus!” derler ve genci susturmaya çalışırlar. Peygamberimiz gence dönerek;

“–Yaklaş.” buyurur. Genç, Peygamberimiz’in yanına yaklaşır. Peygamberimiz;

“–Otur.” buyurur, genç de oturur. Peygamberimiz;

“–Birisi bu işi annenle yaparsa bundan hoşlanır mısın?” buyurur. Genç;

“–Hayır, vallâhi hoşlanmam.” der. Peygamberimiz;

“–İnsanlar da senin gibi anneleri ile birilerinin bu işi yapmasından hoşlanmazlar. Kızınla birisi bu işi yaparsa râzı olur musun?”

“–Hayır, vallâhi râzı olmam.”

“–İnsanlar da senin gibi, kızlarının başkalarıyla bu işi nikâh bağı olmadan yapmalarına râzı olmazlar. Kız kardeşin bir başkası ile bu işi yaparsa râzı olur musun?”

“–Hayır, vallâhi râzı olmam.”

“–İnsanlar da senin gibi kız kardeşlerinin böyle bir iş yapmalarına râzı olmazlar. Halan böyle bir iş yaparsa, hoş karşılar mısın?”

“–Hayır, vallâhi hoş karşılamam.”

“–İnsanlar da bunu halaları için hoş karşılamazlar. Teyzen bu işi yaparsa hoş karşılar mısın?”

“–Hayır, vallâhi hoş karşılamam.” der.

Peygamberimiz;

“–Kendin ve yakınların için râzı olmadığın bir şeye, başkaları için nasıl râzı olacaksın?” buyurur, elini gencin omzuna kor ve ona şöyle duâ eder:

“Allâh’ım, bu gencin günahını bağışla, kalbini bu gibi duygu ve düşüncelerden temizle ve iffetini koru.” Olayı rivâyet eden zât diyor ki;

«Genç, bundan sonra böyle meşrû olmayan bir işe iltifat etmemiştir.» (Ahmed bin Hanbel, Müsned, 5/256-257)

Şimdi gençleri zinâya doğru yaklaştıran o kadar çok unsur var ki! Sokaklar, caddeler, mahalleler; şuursuzca dolaşan gençlerle dolu. Televizyonlar fuhşiyat kusuyor. Bilgisayar, internet, belden aşağı unsurları oluk oluk yağdırıyor. İşte bu ortamda Allah;

“Zinâya yaklaşmayın, nefsinize sahip olun.” buyuruyor. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Sakın ha!” diye ikaz ediyor. Aynı zamanda hiçbir gölgenin olmayıp sadece Allâh’ın gölgesinin olduğu kıyâmet gününde Allâh’ın Arş’ı altında gölgelenme ayrıcalığını müjdeliyor.

Bizler, nefis imtihanıyla karşı karşıyayız. Savaştan dönen sahâbîlerine Peygamberimiz’in buyurduğu «büyük savaş» olarak kabul edilen nefisle mücadele etmeyi mühimsemezsek, bu mücadelede bize yardımcı olacak yerlerde bulunmazsak, o zaman nefis adlı düşmanımıza mağlûp olmamız an meselesi hâline gelir. Zira nefis mücadelesi aynı zamanda; «zinâya yaklaşmama» ilâhî düsturuna riâyet demektir. Hiç kimsenin nefsinden emin olması mümkün değildir. Peygamberimiz dahî her gün;

“Yâ Rabbî! Göz açıp kapayıncaya kadar dahî beni nefsimin elinde bırakma!” diye duâda bulunmuştur.

“Ben, ahlâksızlığın oluk oluk aktığı mekânlarda gezerim, tozarım, ben nefsime hâkim olurum…” demek; “Ben internetin karanlık dehlizlerinde dolaşırım, kalbim temizdir, kendime güvenirim, karşı cinsimle konuşurum, sadece arkadaşız, muhabbet ediyoruz…” tarzında bahane üretmek; sadece ve sadece kendini avutmaktan ibarettir. Nitekim sohbetle başlayan işler, daha sonra günaha doğru sürüklemekte, sonra insan artık günahı normal davranışmış gibi kabul etmekte; nihayetinde günah çukuruna doğru sürüklenip gitmektedir.

Meselâ; «İslâmî evlilik» diye yola çıkan siteler, bu işleri normalmiş gibi göstererek gençlerimize fetvâ verircesine günaha doğru sürüklemektedirler. Sosyal paylaşım sitelerinde rahatlıkla mahrem fotoğraflarını paylaşanların; «bir seferlik konuşmadan bir şey olmaz, bir defa bakmadan bir şey olmaz…» diye bahane üretenlerin kendilerini zinâ çukurunda buldukları, hattâ kendilerini iyice kaybederek zinâ işinin ticaretine doğru sürüklendikleri görülmektedir.

Bunun için genç, ihtiyar, orta yaşlı tüm müslüman fertlerin yani bizlerin, kendimizi zinâya doğru sürükleyen işlerden kendimize yakışır tarzda uzak durmamız gerekiyor. Aynı zamanda Yûsuf Peygamber’in;

“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü o kötülüğü emreder.” (Yûsuf, 53) düsturu aklımızın bir köşesinde durmalıdır. Nefsine güvenenlerin çukurlar içerisinde olduğu müşâhede edilmektedir. Öyle çukurlar ki içerisine bakmak bile insanın midesini altüst eder. Biz nefsimizi dizginlemenin yolları için gayret sarf edersek, yardımcımız Allah olacaktır. O zaman Allâh’ın eli bizim elimiz üzerinde olacaktır.

Ey insan, nefsine güvenme! O, sana kötülüğü emreder. Nefsini dizginle. İyilerle arkadaşlık yap. Yolun, gönlün, fiiliyatın güzel olsun. «Bir seferlik» deme! Bir kereler bin kere olur gider. Uzak dur fuhşiyattan, menhiyattan! Ki, gönlün pak, davranışın hâlis olsun!