İRŞAD MEKTEBİ

Ali AĞIR aliagir70@gmail.com   -Yüzakı Dergisi’nin 200. sayısına- Hakikat yolunda yükü sevdadır, Güzelliğin kervanıdır Yüzakı! Huzura çağıran hoş bir sedâdır, Gönüllerin Lokmân’ıdır Yüzakı! Fazîlet yurduna kurulan saray, İstikbal burcunda parlak dolunay, İrşad mektebinden emânet her ay; Hânelerin mihmânıdır Yüzakı! Şiir semâsında sözden tuğralar, Gülistanı saklar közden sahrâlar, Bin bir mânâ taşır özden mısralar; Şairlerin cânânıdır Yüzakı! Hakk’ın rızâsına dönük emekler, […]

Continue reading »

ÇİĞDEM DER Kİ!..

Servet YÜKSEL servety@t-online.de Osmanlıca hâlini okumak için tıklayınız…   Kar içinde doğmuşum, baharın eşiğiyim. Uykusundan uyanan, toprağın ışığıyım. Çocukların elinde, ben bir sarı inciyim. Kuzuların müjdesi, kuşların sevinciyim. Bozkırların süsüyüm, yaylaların kızıyım. Boyun büker beklerim, bir incecik sızıyım. Beni gören çobanlar, havada cemre arar. Bulutlar coşar gelir, rüzgâr saçımı tarar. Bilmem, kim bilir kimin sevda yarasındayım. Ey yâr gel oku […]

Continue reading »

GAZEL

ŞAİR : SEFERÎ (M. Nejat SEFERCİOĞLU) nejatsefercioglu@hotmail.com Biz gonca gülün hüsnine hem ânına düştük. Gaflette kalıp serv-i hırâmânına düştük. Câhil idik ammâ kara sevdâ dediler hep, Candan geçerek gözleri ummânına düştük. Bir kutlu oyun zannederek gûy ile çevgân, Serden geçerek saçları çevgânına düştük. Terketmez idik sevgilinin kûyunu ammâ, Baştan verilen sözlerin isyânına düştük. Cânan bulur ancak dediler derdine dermân, Lokman […]

Continue reading »

YAKAZA

ŞAİR : FECRÎ (İbrahim BAZ) ibrahim.baz@hotmail.com Cân’ım tenimden geçti, Yolum yâredir benim. Şarâb-ı aşkı içti, Yolum yâredir benim. Yârem var yârdan yana, İstemem Lokman ona, Menziller kona kona, Yolum yâredir benim. Yandım yandım kavruldum, Nice yelde savruldum, Yola girdim doğruldum, Yolum yâredir benim. İçtim ben âb-ı hayat, Yok artık bana memât, Yoklukta buldum necât, Yolum yâredir benim. Yûnus ile yoldaşım, […]

Continue reading »

ÇİLELERE TEBESSÜM

YAZAR : Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi DOSTLUĞUN ŞARTI «el-Vedûd» ismiyle muhabbetin menbaı ve menşei olan Cenâb-ı Hak, kuluyla dost olmak ister. Kalb-i selîme kavuşarak dostluğuna erebilen bahtiyarları; cennet-i âlâya davet eder, ona ebedî ikramlar hazırlar. Bu dünya hayatında kulun gayesi, Cenâb-ı Hakk’ın dostluğuna erme yolunda gayret etmek olmalıdır. Ancak dostluk ve muhabbetin şartı; dosttan gelen ezâ ve cefâyı dahî hoş […]

Continue reading »