İNSANIN MEYLİ

ECRÎ (Huzeyfe YÜKSEL)   Gāyeler türlü bu dünyâda, nasıl? Kimi hak der, kimi illâ bâtıl.   Kimi, tâlip olur üç-beş kuruşa, Kiminin gayreti en son yokuşa.   Kimi, deryâda susuzluktan ölür, Kimi bir damla bulur, dilde; şükür…   Kimi, altın ve gümüş mecnûnu, Kimi, makbûl amelin meftûnu.   Kimi, dünyâlığa daldıkça dalar, Kiminin menzili; ukbâda bahar.   Kimi kördür her […]

Continue reading »

MERHABÂ ŞEHR-İ SIYAM

ECRÎ (Huzeyfe YÜKSEL)   Ayların sultânı, Merhabâ şehr-i sıyam! Bereket ummânı, Merhabâ şehr-i sıyam!   Kula rahmet ocağı, İşte şefkat kucağı, Neşe, sevinç otağı; Merhabâ şehr-i sıyam!   Sıcacık bir aştır, Ebedî yoldaştır, Bırakır hoşça hatır; Merhabâ şehr-i sıyam!   Doğdu rahmet güneşi, Söndü şeytan ateşi, Bu ayın yoktur eşi; Merhabâ şehr-i sıyam!   Hâneler, pür heyecan, Çünkü mevsim; Ramazan! […]

Continue reading »

TÖVBEYE GEL TÖVBEYE!

ECRÎ (Huzeyfe YÜKSEL)   Her gelen, elbet göçecek şüphesiz, Durma gönül, tövbeye gel tövbeye! Rabbime kul olmak için tertemiz, Durma gönül, tövbeye gel tövbeye! Gün gelecek, kul girecek toprağa, Yâni bu âlemdeki son uğrağa, Dolmadan ömrün, verilen bardağa; Durma gönül, tövbeye gel tövbeye! Ah! Nice gaflet sarıyor insanı, Şeytana bak! Yol boyu bekler seni, Yalvarıp; «Af!.. Af!..» diye kurtar canı; […]

Continue reading »

GELEN GÖÇER

ECRÎ (Huzeyfe YÜKSEL) Bu dünyâya elbet, gelen kul göçer. Göçen kul ya zengin ya yoksul göçer. Kazancın kalır burda, bâkî yere, İbâdet denen kârlı mahsul göçer. Riyâkâr ameller ulaşmaz göğe, Gönülden amellerse makbul göçer. Düşün! Onca ekranların yıldızı, Ölüm vakti bîkes ve meçhul göçer. Gör Ecrî! «Param, her şeyimdir.» diyen, Ölürken de saymakla meşgul göçer. vezni: feûlün / feûlün / […]

Continue reading »

SÖZ ve ÖZ

ECRÎ (Huzeyfe YÜKSEL)   Hasta kalpten dile kem laf gelir elbet. Tatlı söz söyleyenin kalbini seyret. Bil ki Ecrî sözünün harcı özündür, Söz, özün muhteviyâtından ibâret. vezni: feilâtün / feilâtün / feilâtün (fâilâtün)

Continue reading »

KUR’ÂN’A HİZMET

ECRÎ (Huzeyfe YÜKSEL)   Hak’tan bu dâvet; Kur’ân’a hizmet… Ukbâ da servet; Kur’ân’a hizmet… Dünyada miğfer, Cennette Kevser, Nurlandıran fer; Kur’ân’a hizmet… Şandır, şereftir, Ulvî hedeftir, Parlak sedeftir; Kur’ân’a hizmet… Yollar da çengel, Çoktur yutan sel, Nusret veren el; Kur’ân’a hizmet… Ecrî, ecirdir! Gökten emirdir. Berrak nehirdir. Kur’ân’a hizmet… 2015-2021, İstanbul

Continue reading »

VELÂDET-İ NEBÎ

ECRÎ (Huzeyfe YÜKSEL)   Dünyâ acı bir devr-i cehâlet yaşıyordu. İnsandaki gaddarlık asırlar aşıyordu. Zâlim ve zulüm güçsüze hançer kesilirken, Hiç kalmadı bîçâre ve mazlumlara mesken. Teşrîf ederek geldi nihâyet yüce Sultan. Hükmüyle nizam verdi O en sevgili Cânan. Teşrîfine yer-gök sevinip coştu da coştu. Varlık dirilip, şânı büyük rahmete koştu. Dünyâ bağı birden yeşerip, açtı çiçekler, «Doğdun!» diye, Allâh’a […]

Continue reading »

SABIR

ECRÎ (Huzeyfe YÜKSEL)   Sancılar kalbe imtihan, ey can. Sabredersen verir Hudâ sana şan. Bil ki ey kul, yemek ateşte pişer, Pişmemiş aş gelir de kim onu yer? Toprak altında çatlayan o tohum, Gün gelir bahşeder dalında lokum. Kor ateşlerde yanmadan, söyle! Ham demir hiç girer mi bir şekle? Izdırap çekmeyen nefes hamdır. Anla! Her imtihan bir ikramdır. Göz açar […]

Continue reading »

İRADE SENDE!

ECRÎ (Huzeyfe YÜKSEL)   Nefs-i emmâre çeker insanı kör girdâba, Seni boğdukça boğar orda, o süflî zorba. Ey yiğit! Sende hüküm, sende dirâyet ve emir! Hür irâden var iken nefse kul olmak da nedir? vezni: feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün (fâilâtün) (fa’lün) 23 Haziran 2021, İstanbul

Continue reading »

LİSAN DÂVÂSI

ECRÎ (Huzeyfe YÜKSEL)   Dilde devrim diye, dil kātili üç tane çete, Güzelim Türkçeme hâince hücum etmekte. Dilimiz târihimizdir, özü destanla dolu, Bugünün nesli kadim târihi kaybetmekte. Öz lisan bahçemizin nâmı asırlar sürdü, Orda binlerce çiçek vardı, çınarlar gürdü. Sözde bir bağcı; gelip elde keser, can budadı, Birbirinden de güzel gülleri, kökten dürdü. Kargalar kondu; latif bahçeye, bülbül yerine, Yaban […]

Continue reading »
1 2 3 4