YARALI AĞAÇ

Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com.tr

Trenle İstanbul-Ankara arası gidip gelmelerimden biriydi.

Gündüz yolculuk yapıyordum.

Biraz ayaklarımı açmak ve bir şeyler içmek için trenin yemek vagonuna yöneldim.

Vagonda boş masa yok gibiydi ama bir masada dört kişilik yer olmasına rağmen tek kişi oturuyordu.

İzin isteyip karşısına oturdum, çayımı yudumlarken hızla giden trenin penceresinden ağaçları seyretmeye başladım.

Muhabbet açmak için;

“–Sanki hareket ediyorlar gibi değil mi?” dedim.

“–Neden olmasın!?.” dedi.

“–Nasıl yani!?.” dedim.

“–«Backster Etkisi»ni duydunuz mu?” dedi.

“–Hayır.” dedim.

Anlatmaya başladı;

“–1966 yılında, Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Cleve Backster, güvenlik memurlarına poligraf aygıtının kullanımı eğitimini verdikten sonra yalan makinesinin elektrotlarını kocaman yapraklı tropikal bitkisinin üzerine yerleştirdi. Yalan makinesi; çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektrikle ilgili değişimlerini ölçtüğüne göre, belki bitki de su dökünce seviniyordur diye güldü.

Bitkiyi suladığında galvanometre zikzaklar çizerek aşağı doğru indi. Oysa yukarı doğru bir hareket bekliyordu Backster. Yaprağını sıcak kahveye soktuğunda da beklediği tepkiyi görmedi.

Sonunda kibriti alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde her şey değişti. Bitki çılgınca galvanometrenin ibresini tavan yaptırdı. İnanamadı Backster;

«Nasıl yani?» dedi kendi kendine;

«Bitki düşüncelerimi mi okudu?»

İnsanlık tarihinin önünde yeni bir dünya açılıyordu artık. Deneyler deneyleri kovaladı. Bitkilerin sadece düşünceleri okumakla kalmayıp çevrelerindeki her şeyi hissettikleri de çıktı ortaya. Kaynar suya atılan karideslerin ölümlerini, eline iğne battığında duyulan acıyı da hissediyordu bitkiler. Hattâ kilometrelerce ötede olunsa bile yaşanan sevinç ve üzüntüleri de hissediyordu. Hattâ korkudan baygınlık bile geçiriyordu.

Bir gün şehir dışından gelen bir botanikçi kadın içeri girdiğinde bütün bitkiler sessizleşti. Hiçbirinden tepki gelmiyordu. Sanki hepsi birden sessizliğe bürünmüştü. Tâ ki o kadın havaalanından uçağa binip gittikten 45 dakika sonra yeniden tepki vermeye başladılar.

Kadın botanikçinin bitkileri kurutup ölçümler yaptığını öğrendiği zaman anladı Backster, kadını görünce bitkilerin korkudan bayıldıklarını.

Bir deney tasarladı. Altı yardımcısına aynı gece aynı saatlerde yapmak üzere farklı vazifeler verdi. Vazifelerden biri, gece yarısı gelip lâboratuvardaki bitkilerden birini söküp parçalamaktı.

Ertesi gün, geceleyin bitkiyi parçalayan yardımcı içeri girdiğinde; bütün bitkiler çılgınlar gibi haykırmaya başladı, galvanometrelerin ibrelerinin tavan yapmasını böyle adlandırıyor Backster.

Bu deneyden anlaşıldı ki; bitkiler sadece hissetmiyor, aynı zamanda hâfızaları da var. Ve Amerika’da bazı adlî vakalarda bitkilerin şâhitliğine başvurulmaya başlandı. Bitkiler asla yanlış sonuç vermiyordu, çünkü yalan nedir bilmiyorlardı.

Koparılmış bir yaprak, kendisine güzel sözler söylenmesi durumunda normal yapraktan aylarca daha uzun süre canlı kalabiliyor. 120 kilometre mesafedeki bir acıyı, sevinci hissedebiliyor.

İnsanların düşüncelerini okuyabiliyor, kötülük yapanları hâfızasına kaydedebiliyor. Aynı zamanda bu bilgileri diğer bitkilerle de paylaşıyor.

Yanındaki bitkinin susuz kalması durumunda, kendi suyunu onunla paylaşıyor.

Bitkiler, bütün canlılarla irtibat kurma konusunda bizim hayallerimizin ötesinde bir hassâsiyete sahip. Her biri tabiatın bir parçası. Belki bir gün onları daha iyi anlama imkânımız olursa, bize tarihin bütün yaşanmışlıklarını bile anlatabilirler.

Bilelim ki dünyanın herhangi bir yerinde bir bitkiye kötü davranılırsa, bütün bitkiler bunu hissediyor.” dedi.

“–Tevekkeli değil…” dedim;

“Yıllar önce Unkapanı’nda o zamanki Sosyal Sigortalar Kurumuna gidiyordum; yol kenarındaki çınar ağaçlarından birinin üzerinde bir kişi, elindeki kovanın içerisinden bir şeyler alıp ağacın hastalıklı bölümüne sürüyor bir taraftan da ağlıyordu.

Önce çekindim ama merakıma da hâkim olamadım sordum;

«–Selâmün aleyküm kardeşim, ne yapıyorsun ağaca?» dedim.

«–Yaralanmış, onu tedavi etmeye çalışıyorum.» dedi.

«–Peki, niçin ağlıyorsun?» dedim.

«–Onun feryâdını bir duysanız, ağlaması kilometrelerce uzaktan duyuluyor!» dedi.

O zaman bu duruma pek bir mânâ verememiştim.

Demek ki;

Duymuyoruz ama duyabilenler var, görmüyoruz ama görebilenler var, bilmiyoruz ama bilenler var.

Allah bizleri de duyanlardan, görenlerden, bilenlerden eylesin…”

Sohbetin sonunda; İstanbul Üniversitesi botanik bölümünde öğretim üyesi olan yol arkadaşım, beni Süleymaniye Camii’nin arkasındaki İstanbul Müftülüğünün bahçesindeki botanik bölümünün tropikal bitkiler serasına davet etti.

Sizin de bu serayı görmenizi tavsiye ederim.

______________________

1Kaynak: Bitkilerin Gizli Yaşamı, Peter Tompkins / Christopher Bird