BÜTÜN KAPILARI AÇAN ANAHTAR

Fahri SARRAFOĞLU sarrafoglufahri@gmail.com

Meşhur bir otelin lobisine gelen yeni evli çiftler, otele giriş işlemlerini yaptırıyorlardı. Otelde bir hafta kadar kalacaklardı. Kendilerine bir zarf içerisinde oda anahtarı verildi ve oteldeki bütün imkânlardan bir hafta süreyle ücretsiz faydalanabilecekleri söylendi. Resepsiyondaki hanım efendi, anahtarı verirken şu önemli îkazda bulundu:

“–Oda anahtarınızı mutlaka dikkatle muhafaza edin. Her şey o anahtara kayıtlıdır. Bütün faaliyetlere girerken anahtarınızı göstermeniz yeterlidir. Manyetik olduğu için size giriş ve çıkışlarda büyük kolaylıklar sağlayacaktır.”

Genç çiftin aslında bu îkazı pek dikkate aldıkları söylenemezdi; «Aman canım nasılsa küçük bir plâstik anahtar işte…» diyorlardı. Odalarına yerleştiler ve yemek için aşağıya inmek üzere odalarından ayrıldılar. Fakat telâş veya dikkatsizlik diyelim; oda anahtarlarını yanlarına ikisi de almamışlar, odada masanın üzerine bırakmışlardı. Yemek salonuna geldiklerinde, garson masayı göstermek ve kayıt için onlardan oda anahtarlarını istedi. Eyvah, yukarıda unutmuşlardı. Nasıl da akıllarından çıkmıştı. Yukarıda unutmuşlardı ama anahtarı şimdi yukarıdan nasıl alacaklardı. Zira kapı kapalıydı, kapıyı nasıl açtıracaklardı. Moralleri bozuk şekilde asansörle tekrar yukarı çıktılar, orada temizlik yapan çalışana sordular, anahtarı içeriden nasıl alacaklardı? Temizlik vazifelisi kendisinde anahtar olduğunu, kapıyı açabileceğini söyledi. Genç çiftimiz hem sevindiler hem de şaşırdılar. Şaşırdılar; bir kart kendi oda kapılarını açtığı gibi, bu katta bulunan bütün odaların da kapılarını açıyordu. Katın temizlik çalışanı hanım, küçük bir plâstik kartla kapıyı açtı ve tekrar işine döndü.

Genç çiftimiz anahtarlarını aldılar ve aşağıya tekrar yemeğe indiler. Evet; rahat yemeklerini yemişlerdi, sonra otelin diğer nimetlerinden bu kart sayesinde kolayca istifade etmişlerdi.

Çiçeği burnunda yeni evli damadımızı bir düşünce almıştı. Bir anahtarla birçok işi başarıyorlardı. Ve oteldeki temizlik çalışanının anahtarı da katlardaki bütün odaları bir anahtarla açıyordu. Kendisi bunun basit bir bilgisayar programı ile kolayca olabileceğini, sistemin kolayca yüklenebileceğini biliyordu. Fakat onun asıl şaşırdığı, ona dedesinin öğüdüydü. Dedesi ona düğün hediyesi olarak bir hediye vermemiş, bir zarf vermişti. İçinde para var zannedip sevinirken, para değil sadece küçük bir not bulmuştu. Şimdi o notu ve dedesinin bu notu niye verdiğini bu unutulan otel anahtarı sayesinde daha iyi anlıyordu. Paradan daha değerliydi bu hediye. Gözleri sevinçle parladı. Dedesi ona ne kadar da güzel bir hediye vermişti. Ömür boyu kullanabileceği bir anahtar vermişti işte. Dedesinin notunda şunlar yazıyordu:

“Sevgili evlâdım! Rabbimiz bize öyle bir anahtar vermiş ki, bu anahtar ile hayatta bütün maddî ve mânevî kapılar kolayca açılır. Bu anahtar sayesinde, hayat yolculuğunda ve yolculuk duraklarında gereken ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilirsin. Anahtarı gerektiği gibi ve DOĞRU USÛLLE kullanırsan hiçbir sıkıntı çekmezsin. Bu anahtarın adı ALLÂH’IN, bütün kullarını sevdiğini bilmen, Vedûd ismini yani muhabbeti unutmamandır. Bu anahtarın tek dişi vardır. Senin Allâh’ın kullarından biri olduğunu bilmendir. Eğer, anahtarın bu dişini egoizm çekici ile kırarsan sen de sıradan, rutin ve egosunun kontrolünde bir kul olursun. Unutma sen kul olarak yaratıldın ve Allâh’ın; «Rûhumdan üflediğim.» dediği eşref-i mahlûkatsın.”

Kısaca:

“Ona şekil verdiğim ve ona rûhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!” (el-Hicr, 29)

“Sonra onu şekillendirip ona rûhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (es-Secde, 9)

“Rabbin meleklere şöyle demişti: «Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp rûhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın.»” (Sâd, 71-72)