BİZİM, FAKAT BİZİM DEĞİL!

Yunus Sami EŞMELİ yunussamiesmeli@hotmail.com

Öleceğiz… Her doğan gibi.

Kefenleneceğiz… Her ölen gibi.

Toprağın altına gireceğiz… Her kefenlenen gibi.

Yalnız kalacağız… Her toprağın altına giren gibi.

Hesap vereceğiz… Toprak altındaki yalnızlığımızla.

Öyleyse bu dünyada sahip olduklarımıza, acaba çok mu mânâ yüklüyoruz? Hepsi geçici nihayetinde. Hiçbiri hesap verirken yanımızda olmayacak. Ama biz hepsinin hesabını vereceğiz. Paramızın, malımızın, mülkümüzün, evlâtlarımızın, hâl-hareketlerimizin ve bütün yaptıklarımızın…

İşte bu sebeple hassas ve asla vazgeçmeyeceğimiz bir denge kurmalıyız hayatımıza. Ölümle başlayan sonsuz hayata odaklı. Her şeyin bizim, ama hiçbir şeyin bizim olmadığı idrâkinde bir yaşayış dengesi. Şairin dediği gibi:

Şu yer ve gök, bu can ve ten,
Senin, fakat senin değil!
Ne fark eder; «Benim!» desen?
Senin fakat senin değil!

A Seyri, yaz ganîmeti,
Cihanda bunca nîmeti,
Ne varsa Hak emâneti;
Senin, fakat senin değil! (Seyrî)

İnsanlık tarihi boyunca en çok övünülen, gururlanılan, sahip olunuşuyla insanın kendini kudretli hissettiği şeylerden ikisi mal ve evlâttır. Ancak Rabbimiz de buyuruyor ki:

“O gün ne mal fayda verir ne oğullar!” (eş-Şuarâ, 88)

Peki ne fayda sağlayacak bize? Cevap bir sonraki âyet-i kerîmede:

“Ancak Allâh’a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler müstesnâ (onlar o günde fayda bulurlar).” (eş-Şuarâ, 89)

Tertemiz bir kalbe sahip olmak!.. İşte bütün mesele bu!

Bu hususta muvaffakiyete ulaşmanın yolu da; başta bahsettiğimiz idrâk ile birlikte birtakım hususlara riâyettir:

1. Helâl gıdâ,

2. İstiğfar ve duâ,

3. Kur’ân okumak ve ahkâmına tâbî olmak,

4. İbâdetleri huşû ile edâ etmek,

5. İnfak,

6. Geceleri ihyâ etmek,

7. Zikrullah ve murâkabe,

8. Rasûlullâh’a muhabbet ve salevât-ı şerîfeye devam etmek,

9. Tefekkür-i mevt,

10. Sâlih ve sâdıklarla beraber olmak,

11. Güzel ahlâk sahibi olmak.*

Bu maddeleri hayatımızda icraata dönüştürebilirsek annemizin, babamızın, eşimizin, dostumuzun, evlâtlarımızın ve bütün sevdiklerimizin bizi yalnız bırakacağı kabir gecesinde Allâh’ın izniyle yalnız kalmayız.

Çünkü;

Enes -radıyallâhu anh-’ten, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

Ölüyü (kabre kadar) üç şey takip eder: Çoluk-çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, biri kalır. Çoluk-çocuğu ve malı döner, ameli (kendisiyle) kalır.(Buhârî, Rikāk, 42; Müslim, Zühd, 5)

Fakat yine de bütün bunlara rağmen dünyada geçici sahipliğini yaptıklarımıza takılıp kalmayı tercih edebiliriz. Ancak bu sefer unutmayalım ki, kıyâmetteki hesabın şiddetine maruz kalmaktan da zinhar kaçamayız.

O günkü hesap öyle şiddetli olacaktır ki bakınız Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ne buyuruyor:

“Kıyâmet günü Âdemoğlu âdeta bir kuzu gibi getirilip Allah Teâlâ’nın huzûrunda durdurulur. Allah Teâlâ ona;

«–(Ey kulum!) Sana (hayat, sıhhat, afiyet, âzâ gibi sayısız nimetler) verdim; (evlât, hizmetçiler, mal, makam gibi) bol bol ihsanlarda bulundum; (kitap indirmek ve peygamber göndermek gibi) büyük inʻâmlarda bulundum. Peki, bütün bunlara mukabil sen ne yaptın?» buyurur.

Kul;

«–Yâ Rabbî; bana lutfettiğin malları topladım, onları üretip artırdım ve olduğundan daha fazla bir hâlde geride bıraktım. Beni dünyaya geri gönder de onların hepsini (Sen’in yolunda infâk ederek) Sana getireyim.» der.

Allah Teâlâ;

«–Bana, önceden âhirete gönderdiğin sâlih amelleri göster!» buyurur.

Kul yine;

«–Yâ Rabbî; bana lutfettiğin malları topladım, onları üretip artırdım ve olduğundan daha fazla bir hâlde geride bıraktım. Beni dünyaya geri gönder de onların hepsini Sana getireyim.» der.

O, âhiret için hiçbir sâlih amel işlememiş bir kuldur ve derhâl cehenneme götürülür.” (Tirmizî, Kıyâmet, 6/2427. Krş. Müslim, Zühd, 16)

Hâsılı:

Rabbimiz’in huzûruna tertemiz bir kalp ile gidebilmemiz için gerekli olan ameller dışında hiçbir şeye körü körüne bağlanmamalıyız. Tertemiz bir kalp için; amellerimiz dışında sahip olduklarımız hakkında; «hepsi bizim ama hiçbiri bizim değil» idrâkinde olmalıyız.

Mallarımız, mülklerimiz, evlâtlarımız, bedenimiz, nefesimiz… Aklımıza ne gelirse;

Hepsi bizim!

Fakat hiçbiri bizim değil!

____________________
* Osman Nûri TOPBAŞ, Fazîletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları.