BİZİM YUNUS

Mehmet MENCET

Bazı insanlar taşıdığı özellikleri itibarıyla; tarihte unutulmayan, her hâliyle örnek olmuş muhterem büyüklere benzetilir. Hâl ve davranışla yapılan her şey, farkında olmadan etrafımızdakilere bir ders vasfındadır. Eğer söylediklerimiz hâl ve tavırlarımıza uymuyorsa, hiçbir değer ifade etmeden kaybolup gider.

Her mevzuda olduğu gibi; elektrikçi, tesisatçı ve benzeri meslek erbâbı kişilerin davranışları, belki de yaptıkları iş kadar mühimdir.

•İşin erbâbı olmak,

•Söz verdiği saatte gelmek,

•Yapamayacağı veya gücünü aşan işlerde;

«–Ben bunu bilmiyorum, bir bilene yaptırın.» diyebilmek,

•Gereksiz israf ve masraf yoluna gitmemek,

•İnsanları zor durumda bırakmamak…

Bunlar çok güzel hasletler…

İşte, sanatta ve ticarette «ahîlik ahlâkı» ne kadar önemliydi mâzîmizde. Bugün ise mutlaka var olması gereken bu kaideler, büyük bir fazîlet sayılıyor.

Bizim gönül dünyamızda yer alan Kayserili Yunus BOZAT kardeşimiz de Antalya’ya gelip su tamiratı ve buna benzer işleri yapan, ahîlik sıfatı taşıyan güzel bir arkadaşımızdı.

Her meslek ve kültürde; kimin ne ihtiyacı varsa yardım eder, kaliteli malzeme kullanır, sözünde durur, herkese saygı duyar, mûtedil ücretini alır, fazla konuşmazdı. Her hafta dernekte yapılan sohbetlere katılır; sessiz-sedasız, gösterişsiz derneğin veya kardeşlerin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdı.

Bir gün İngiltere’den Antalya’ya gelen bir araştırmacının su tesisatını tamir etmek için gitmiş, birkaç defa işini yapınca o adamın dikkatini çekmiş:

“–Sen diğer tamircilere benzemiyorsun. Sende bulunan özelliği aldığın bir kaynak var mı? Diğer tamirciler beni bıktırdı.”

Bu hasletlerin sebebini ısrarla sormuş. O da;

“–Bende bir şey yok, yalnız ben Allah dostlarını tanıyıp seviyorum.” deyince, onların kim olduklarını sormuş.

Muhterem Musa TOPBAŞ Efendimiz’den ve Üstâdımız’dan bahsetmiş;

“–Ben onların sohbetine gidiyorum, bende bir güzellik buluyorsanız onlardandır.” demiş.

Adam;

“–Beni de sohbetinize götürür müsünüz?” diye sormuş.

Her hafta düzenli olarak geldiler. Meğer o kişi Hindistanlı ve İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’nin soyundanmış.

“–Dünyada birçok ülke gezdim ama Müslümanlığı temsil edecek kişiler nâdir…” demişti.

Peygamber Efendimiz ve mânevî büyüklerimiz;

“–Müslüman; hâliyle örnek olur, temsil ederler.” buyuruyorlar.

Bizim Yunus da etrafına büyük bir saygı ve sevgi duyurarak yaşadı; hayır işlerine hemen koşar, hiç mazeret bulmazdı. Büyüklerimize derin bir muhabbet ve hürmet duyardı. Her insan gibi, yüce Allâh’ın takdir ettiği veçhile o da fânî dünyaya vedâ etti. Son günlerde rahatsızlığı artmıştı. Bizleri iyi bir kardeş ve arkadaştan mahrum bırakarak, ebedî âleme sessizce gitti…

Vefâtından yirmi gün önce çok sıcak bir havada yazlığa geldi;

“–Kayseri’den şimdi geldim; eve uğramadım, sizi görmek istedim.” dedi.

“–Şu sıcakta niye yoruldun?” dedim. Meğerse vedâlaşmaya gelmiş. Çok sevdiği Yeşilhisar’a temelli gitti, vefâtını duyan herkes üzüldü, torunum bile bana baş sağlığı diledi. Büyük-küçük herkesin gönlünde yer etmişti. Mekânı, makamı cennet olsun.

Evvel giden ihvâna selâm olsun erenler…