SELÂMSIZ KELÂM

İlham SOVQATOV ilhamsovqatov@gmail.com

Dînimizin bize öğrettiği vazifelerden biri de selâm vermek ve verilen selâmı almak meselesidir. Hattâ dînimize göre selâm vermek sünnet olsa da verilen selâmı almak farzdır. Âdâb-ı muâşeret ve ahlâk kitaplarında; selâm vermenin ve selâm almanın edeplerinden uzun uzadıya bahsedilmektedir. Mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerim’de, Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mübârek hadislerinde önemli bir mevzu olan selâm verme ve selâm alma meselesi, maalesef günümüzde çok ihmal edilmektedir. Özellikle de sosyal medyada, mesajlarda selâmlaşma yok seviyesindedir. Her ne kadar sözlü olarak selâm vermeyi ve verilen selâmı almayı hiç terk etmemiş millet olsak da sosyal medyada, mesajlaşma sırasında maalesef bununla amel etmiyoruz.

Selâm vermek Müslümanlığın en esas rumuzlarındandır. Müslüman, selâm verecektir. Başka bir ifadeyle selâm vermek müslümana yakışır. Selâm vermek müslümanın vasfıdır. Dînimiz; küçüklerin büyüklere selâm vermesini tavsiye etmekle birlikte, büyüklerin de küçüklere selâm vermesini sünnet olarak görmüştür. Önemli olan selâmı vermektir, ama sevâbın büyüğünü selâmı ilk veren alacaktır.

Bugün sosyal medya üzerinden yazışma ve mesajlaşmalarda; «selâmün aleyküm» yerine «s.a.», «slm» veya selâmı almak için de «a.s.» gibi kısaltmalar kullanılmaktadır. Genel olarak «selâmün aleyküm» ifadesinin yerine «merhaba» mefhumu çok kullanılır. Ama bildiğim kadarıyla «merhaba» sözü hiçbir zaman «m» olarak kısaltılmaz, ancak «mrb» olarak kısaltıldığı görülür. Şimdi burada «selâmün aleyküm» ifadesinin kısaltılması ya da kısaltılmaması konusu üzerinden tartışma yürütmeyeceğiz. Bizim ele aldığımız ve bizim açımızdan doğru olmayan mesele, sosyal medya üzerinden yazışmalarda ve mesajlaşmalarda «selâmün aleyküm» ifadesine cevap verilmemesidir. Yani selâmı almamakla ilgilidir.
Genel olarak birine bir mesaj yazdığımızda ilk önce «selâmün aleyküm» yazarız. Daha sonra sorumuzu sorarız, merâmımızı anlatırız, ricamızı ve talebimizi arz ederiz. Karşı taraf da bize cevap verdiğinde bazen selâmımızı alıyor, bazen de selâmımızı almadan cevap veriyor. Önemli olan bir noktayı vurgulamak gerekir ki statü ve mevkî sahibi olan insanların bazıları bazen verilen (yazılan) selâmları almazlar. Genel olarak, üst statüye sahip olan biri alt statüye sahip birine bir mesaj yollamak zorunda kaldığında bazen selâmsız mesaj gönderir. Eğer üst statüye sahip kişi alt statü sahibine selâm vermişse, alt statü sahibi onun selâmını alacaktır. Özellikle, bürokratik düzende bu böyle olur. Üst bürokratik şahıslara selâm vermek ve onun selâmını almak zorunlu, ama alt bürokratik şahıslara selâm vermek ve onların selâmını almak ise serbesttir. Hattâ çoğu zaman onların selâmları cevapsız kalır.

Bir öğrenci, kendi hocasına, kendi danışmanına bir mesaj gönderdiğinde selâmsız yazamaz veya yazmaz. Ama hocalar öğrencilerinin yazdığı selâma karşılık vermeden sorusuna veya isteğine cevap vermekte, kendi öğrencilerine bazen selâmsız mesaj yazdıkları da olmaktadır.

Burada sosyal medya üzerinden selâmlaşmanın hükmü hakkında tartışma açmıyoruz. Sadece mesajlaşırken bile selâm vermemiz ve en önemlisi de yazılan selâmlara cevap yazmamız gerektiğini vurguluyoruz. Ama maalesef; bazı ağabeylerimiz, kardeşlerimiz, büyüklerimiz bunu ihmal etmektedirler. Peygamberimiz mektuplarına da selâmla başlardı. Mesajlaşma da bir nevî mektuplaşmanın yerine geçmiş modern bir uygulamadır. Selâm vermemek veya selâmı almamak için hiçbir statü ve mevkî söz konusu olamaz. Mesaj yazarken bile kendi statü ve makamına göre selâm vermeyi terk etmemek gerekir. Karşılaştığında ilk selâmı veren bir Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ümmetiyiz. O’nun;

“Selâmı yayın!” (İbn-i Mâce, Et‘ime, 1) tavsiyesine kulak vererek, dostumuza, eşimize, arkadaşlarımıza, hocalarımıza, öğretmenlerimize, müdürümüze, işçilerimize, talebelerimize ve öğrencilerimize mesaj yazarken «Selâmün aleyküm» yazmayı ihmal etmeyelim. Bari selâm vermiyoruz, hiç olmasa verilen selâmı almayı da unutmayalım.

Unutmayalım ki küçükler büyüğe, binitli olanlar yayalara, yürüyen oturana, sayısı az olanlar da çok olanlara selâm vermeli (Bkz. Buhârî, İsti’zân, 5-6), Allâh’a en yakın olanlar ise önce selâm verenlerdir (Bkz. Ebû Dâvûd, Edeb, 133). Bize selâm verildiyse onu en güzel şekilde almamız îcap eder (Bkz. en-Nisâ, 4/86). Bu ister sözlü isterse yazılı olsun, fark etmeksizin mutlaka verilen selâmları almalıyız. Kendi makamımız, statümüz bize Allâh’ın selâmını vermekte ve almakta engel olmasın. Allâh’ın katında statümüz olmadıktan sonra hiçbir değere sahip olmayız.

Selâmı yayma temennîsiyle es-Selâmü Aleyküm…