İLÂHÎ AŞK BÂKÎDİR

Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com.tr

Hâşâ dünyada senden güzel bir sevgili yoktur;
Yahut da yüzünü görmekten daha güç bir iş olamaz!
İki dünyada da dostum, sevgilim ancak sensin;
Nerede bir güzel varsa, o da senin ışığındır zaten. (Rubâîler, 37)*

Senai Bey ile sohbet:

–Son sohbetimizde; «Gerçek mânâda tefekkür edebilmek için bol bol kitap okumak çok önemlidir.» demiştik ya Hocam, bu konuştuklarımız üzerine tasavvuf okumalarına başladım. Mesleğimle de ilgisi sebebiyle Hazret-i Mevlânâ’nın şu sözleri beni çok etkiledi, üzerinde biraz kafa yoralım mı Hocam?

–Buyurun Senai Bey!

–Şöyle diyor Hazret:

“İnsanla Allah arası bir deniz mesafesi ise; akıl bu denizde bir yüzücü, aşk ise bir gemidir. Yüzmek güzeldir, ama uzun bir yolculuk için yeterli değildir. İnsan yüzerken yorulabilir, boğulabilir. Ama gemiye binen hedefine ulaşır.” (Mesnevî IV/1423-27)

–Uzun bir gemi yolculuğuna çıkacak kaptan olsanız ne yaparsınız Senai Bey?

–Seyr ü sefer plânını yaparım…

–Başka?

–İâşemizi hazırlarım…

–Başka?

–Ekibimi kurarım…

–Başka?

–Geminin bakımını yaptırırım…

–Başka?

–Her şey hazır olanda yola koyulurum.

–Peki, bunu herkes yapabilir mi?

–Denizcilik eğitimi almış herkes yapabilir.

–Yeterli mi sizce?

–Tecrübe de gerekli tabiî.

–Başka?

 Hocam, yola koyulurum!..

–En önemli şeyi unuttunuz Senai Bey?

–Ne kaldı Hocam?

–Denizciliği, denizi, seviyor musunuz Senai Bey?

–Hocam; beni yine can evimden vurdunuz, sevmek ne kelime âşığım Hocam âşığım…

–Yani aşk olmadan olmaz değil mi?

–Tabiî Hocam ona ne şüphe!

–İşte Hazret de bunu söylüyor, gemiyi aşka benzetiyor.

“Aşk olmadan yapılan her şey nâfiledir.” diyor; “Hedefe ulaşmak için aşk ile sevmek lâzım.” diyor.

“Akıl ve ilim; insanı bir noktaya kadar götürür, ancak hedefe ulaştırması zordur.” diyor.

«Burada bahsi geçen, aşkın en ileri noktası olan Allah aşkı ve muhabbeti» Senai Bey!

Mevlânâ Hazretleri;

“Gerçek aşk, mutlak güzelliğe yani Yaratıcı’ya duyulan aşktır. Mahlûklar fânî oldukları için onlara duyulan aşk da fânîdir. Bâkî olmak için bâkî olana âşık olmak gerekir.” diyor.

Yine Mesnevî’de Mevlânâ Hazretleri;

“Cenâb-ı Hakk’a ulaşma yolundaki; bilmek, bulmak, olmak merhalelerinin son derecesi aşk ile gerçekleşir. İlim ve akıl ise sadece bilmeyi sağlar.” buyuruyor.

Bu sebeple Mevlânâ; aşkı, her sûfînin yaşaması gereken bir hâl olarak görüyor ve; “Ancak aşkla Sevgili’ye, Hakk’a bağlanan gönül mûteberdir.” diyor. (Mesnevî, I/1853)

Buradan da anlaşılan şudur ki:

“Yalnızca dînin kaidelerine uyanlar; dînin özünü tanımayıp, kabukta kalanlardır. Aslolan; insanın ibâdetlerine Allah aşkını katması, tam bir ihlâs ve samimiyetle kulluk etmesidir.”

Bu da bize tasavvufu tarif ediyor değil mi Senai Bey?

Ne diyor yazar?

“Günümüz dünyasında hayatın anlamını arayan insanlar dîne yönelmekte, ancak dînin sadece kurallar manzûmesinden ibaret olmadığını fark ederek yeni bir mâneviyat anlayışına girmektedirler. Bu arayışta tasavvuf yolunu ve kültürünü bulanlar; dînin ve hayatın anlamını fark edebilmekte, olaylara farklı bir pencereden bakabilmektedirler.”

–Çok aydınlatıcı oldu Hocam! Allah râzı olsun.

–Allah cümlesinden râzı olsun.

____________________________

* Mevlânâ, Rubâiyyât-ı Hazret-i Mevlânâ, Ahter Matbaası, İstanbul; 1312, s. 46; Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, çeviren ve hazırlayan Abdülbaki GÖLPINARLI, Ajans-Türk Matbaacılık, Ankara, 1982, s. 37; Emine YENİTERZİ, Mevlânâ Celâleddin Rûmî, TDV. Yay., 6. baskı, Ankara,