PANDEMİ VAR fakat PANİK YOK!..

Uzm. Dr. Abdurrahman SARMIŞ asarmis@gmail.com

Çin’de başlayan Covid-19 salgını artık bir «pandemi» hâlini aldı. Pandemi «kıtalararası salgın» demek ve bu virüs bütün dünya için bir tehdit. Resmî rakamlara göre 1,5 milyar nüfusa sahip Çin’de 80 bin küsur vak‘a görülürken 3.000 küsur kişi hayatını kaybetti. Yani Çin’de yaklaşık % 3.75’lik bir ölüm oranı görülmekte.

Ancak en çok ölüm sayısı görülen İtalya’nın nüfusu 60 milyon civarında, 64 bin civarında vak‘a var ve 6 bin civarında ölüm gerçekleşti. Yani yaklaşık % 9 civarında ölüm oranı mevcut.

Dünya genelinde ise ölüm oranı % 4-5 arasında.

Hastalığın ilk görüldüğü ülke olan Çin’den gelen düşük rakamlar; birçok ülkeyi rehâvete itti, basit grip gibi atlatılacağı düşünüldü. Sanırım Çin, bütün dünyaya bir açıklama borçlu.

Korunmada Sağlık Bakanlığının tavsiye ettiği 14 kaide çok mühim. Bunlar içerisinde en önemlisi, ellerimizle yüzümüze dokunmamak. Ellerimiz günde belki doksan defa; gayr-i ihtiyârî burnumuza, ağzımıza ve gözümüze gitmektedir. Eğer ellerimizde o anda virüs varsa bize bulaşabilir. Bu yüzden geçen yazımızda da belirttiğimiz gibi, sık el yıkamak ve ellerimizin kontrolünden haberdar olmak bulaşmayı önlemede çok önemlidir.

EVİNDE KAL!

Bu virüse karşı başarılı olan ülkelere baktığımızda ise en önemli önleme yolunun; insanların evde kalması, hastalığı taşıyan kişilerin ve temas ettiklerinin tespit edilip diğer insanlardan izole edilmeleri olduğunu görüyoruz. Ülkemizde ilk vak‘a; birçok ülkeye göre geç görüldü, ancak birçok insan âdeta ülkemize kaçarak geldi. Virüsü taşıyan kişileri ve temas ettiklerini tespit etmek oldukça zor. Bu yüzden; alınan tedbirlere riâyet etmek, zaruret hâli dışında dışarı çıkmamak elzem hâle geldi.

Salgının nasıl seyredeceğini görmek için kritik haftalardan geçmekteyiz. Gelişen hâdiseler bizim âdeta evimizde bir inzivâya çekilmemiz gerektiğini, ailemiz ile zaman geçirmemiz gerektiğini gösteriyor.

TEKE DÜŞÜR!

Evden mümkünse sadece bir defa çıkmalı, yapılacak bütün işleri tek seferde hâlletmeli, dışarıda aynı ayakkabıyı giyip, o ayakkabıyı kapı önünde bırakmalıyız. Eve girer girmez eller yıkanmalı, dışarıda giyilen elbiseler ayrı bir bölmede muhafaza edilmeli. Temas hâlinde olan ellerin yıkanması önemli bir hâle gelmiştir.

Virüs hakkında çeşitli soruların cevabı hâlâ tam net değildir, bu yüzden ülkemizde bu kadar hızlı yayılan virüs için ifrat-tefrit sınırlarını gözeterek âzamî dikkat etmek zorundayız. Zira göstereceğimiz gevşeklik hem bizim hem başkalarının hayatlarını tehlikeye atabilir, ağır veballere sebep olabilir. İnsanoğlunun karşılaştığı neredeyse en bulaşıcı salgını yapan mikrop ile karşı karşıyayız. Lütfen evde kalma hususuna riâyet edelim.

KİMLER RİSK ALTINDA?

Özellikle 65 yaş üzeri kişiler ve kronik hastalığı olanlar, ciddî risk altındalar. Ancak virüs, her yaş grubunu da etkileyebiliyor.

Ölüm oranlarına baktığımızda; eşlik eden hastalık olarak en sık hipertansiyon, daha sonra şeker hastalığı görülmekte.

«Hipertansiyon çok yaygın olduğu için en sık görülüyor.» şeklinde yorum yapanlar da var; «Kullandıkları ilâçların tesir mekanizmasından dolayı daha çok hipertansiyon hastaları ölüyor.» şeklinde düşünenler de var. Bunların ispatlanması zaman alacak gibi duruyor. Hipertansiyon hastalarına tavsiyemiz; evden çıkmamaları, evde hasta hisseden kimseyle temas kurmamaları, tansiyonlarını düzenli takip etmeleri ve asla panik yapmamaları. Stres ve panik, tansiyonu ciddî oranda yükseltir. Tedbir alıp tevekkül etmek lâzımdır.

TEVEKKÜL ET, STRESTEN KURTUL!..

Şeker hastaları: eğer kan şeker seviyelerini kontrol altında tutamazlar ise, sadece bu virüs için değil, birçok mikrop ile enfeksiyon açısından ciddî risk altındadırlar. Maalesef kan şekerini yükselten en önemli faktörlerden birisi de strestir. Her iki hasta grubuna da tavsiyemiz; düzenli olarak tansiyon ve kan şekerlerini ölçmeleri, diyetlerine uygun beslenmeleri ve asla panik olmamalarıdır. Panik olmamak için; -gerekirse- haberlerden, internetten uzak durmak gerekir.

BIRAKMANIN TAM ZAMANI!..

Diğer önemli bir risk faktörü de sigara içilmesidir. Kendisine harcanan para ile israfa sebep olan sigara; hem içen kişiyi hem de etrafındakileri zehirlemekte, akciğerlere ise çok ciddî hasarlar vermektedir. Bu virüse yakalananlar arasında yapılan araştırmalarda; sigara içen kişilerde hastalığın daha ağır seyrettiği, sigara içenlerin daha fazla hastahânede yatmaya ve sun‘î solunum cihazına ihtiyaç duyduğu görülmektedir. Ülkemizde de maalesef oldukça yaygın olan sigara alışkanlığını terk etmek için, hem bu muhafaza tedbirleri hem de üç aylar iklimi en güzel fırsattır. Hele hele evde sigara içilirse, pasif içiciliğe sebep olduğu için etrafındaki kişilere de büyük zarar verecek ve onların da hayatı tehlikeye atılmış olacaktır. Bunun da nasıl bir kul hakkı olduğu tefekkür edilmelidir.

VİRÜS KAPILIRSA NE YAPILMALI?

Birçok haber sitesinde ve televizyon kanallarında Covid-19’a dair çeşitli belirtiler sayılmaktadır. Hastalığın ilk günlerinde boğaz ağrısı vs. olabilir denmektedir. Şunu belirtmek lâzım ki, hiçbir hastalık her hastada tamamen aynı seyretmez. Bu yüzden tıpta; «Hastalık yoktur, hasta vardır.» sözü tıp öğrencilerine öğretilir. Her kişinin bünyesi, bağışıklık durumu, solunum yollarının koruyuculuk durumu aynı değildir. Bu yüzden herkeste benzer etkiler olmayabilir.

Kendimizde virüs olduğundan şüphe ediyorsak, öncelikle izole olmamız önemlidir. Etrafa bulaştırmamak için maske takabilir, ayrı odada istirahat edebiliriz. 184’ü arayarak anket yapabiliriz. Evdeki tedbirlere rağmen; ateş düşmüyor, rahatlama olmuyorsa 112’yi arayabiliriz. Ateş olduğunda ılık duş, bol su tüketimi ve istirahat rahatlama sağlayabilir. Ancak bu süreçte parasetamol dışında asla ağrı kesici almamaya gayret edelim. Özellikle «İbuprofen» isimli ilâç üzerinde şüpheler mevcut. Bazı otoriteler bu şüphenin kesin olmadığını belirtse de, her şey yeni olduğu için bu ilâçları kullanmamakta fayda olduğu kanaatindeyim. Şu âna kadar etkili olduğu düşünülen bazı ilâçlar mevcuttur ama, asla kendi düşüncemize göre doktor kontrolü olmadan evde ilâca başlamamak gerekir. Gerekli araştırmalar devam etmektedir.

GIDÂ TAKVİYELERİ

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in; «her hastalığa şifâ» buyurarak tavsiye ettiği1 çörek otu, günlük olarak bünyeye göre bir tatlı veya bir çorba kaşığı olacak şekilde sabah aç karnına yenilebilir veya güvenilir yerden temin edilen çörek otu yağı bir tatlı kaşığı içilebilir.

Çörek otu yağının virüsleri öldürücü etkisinin fareler üzerinde gösterildiği bir araştırmada, CMV isimli virüsün farelerde çörek otu yağı verilenlerde verilmeyenlere oranla enfeksiyonun onuncu gününde karaciğer ve dalakta yok denecek kadar azaldığı, farelerin kanında virüslere karşı etkili interferon gamanın arttığı gösterilmiştir. Çörek otu yağı verilmeyen farelerde virüs miktarı ve interferon gama miktarında herhangi bir değişiklik saptanmamıştır.2

Bal şifâdır, şerbetinin yapılıp içilmesi ateş düşürücü ve ağrı kesici olarak etkili olabilir.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZ İÇİN TAVSİYELER

Bu hastalıkta en önemli husus, bağışıklık sistemimizin gücü ve kapasitesidir. Bağışıklık sistemimiz için şunları tavsiye edebiliriz:

Tevekkül: En önemlisi tedbiri alıp Cenâb-ı Hakk’a güvenmeliyiz. Panik yapmak, stres içinde olmak; vücut direncimizi çok önemli ölçüde zedeler, şeker ve tansiyonu yükseltir.

Takdîre îmânımızı takviye etmek, inşâallah bize tevekkül ve sükûnet kazandıracaktır. Rabbimiz buyurur:

“De ki: «Allâh’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O, bizim Mevlâ’mızdır.» Onun için mü’minler yalnız Allâh’a dayanıp güvensinler.” (et-Tevbe, 51)

Uyku düzeni: Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in tavsiye ettiği gibi; yatsı namazından sonra boş işlere dalmadan, erkenden istirahate çekilip erkenden kalkmalıyız. Maalesef erken yatıp teheccüde kalkmak, birçok kişi tarafından terk edilmiş bir sünnettir. Gece en geç saat 11’de istirahate geçmeliyiz. Mümkün mertebe yatsı namazını çok geciktirmeden kılıp hemen sonrasında istirahate çekilmeliyiz. İmkân varsa gündüz de yarım saat kadar kaylûle (öğle uykusu) yapmalıyız.

Bol sıvı tüketimi: Günde en az bir buçuk, iki litre su içmeliyiz. Kişinin bünyesine, yaptığı işe göre ihtiyacı artabilir.

Dengeli ve yeterli beslenme: Mümkün mertebe tabiî gıdâlar almalı, ambalâj içindeki gıdâlardan uzak durmalıyız. Sabahları aç karnına az bir miktar sirke sulandırılarak içilebilir. -Tansiyonu çok düşük olanlar hariç- bir miktar limon da ilâve edilebilir. C vitamini desteği olarak; gün içinde limon, portakal suyu faydalı olabilir. Çörek otu ve bal karışımını sadece hastalara değil herkese tavsiye ederiz. Yediğimiz zaman da sünnet-i seniyyeye uygun bir şekilde beslenmeli, karnımız doymadan sofradan kalkmalıyız. Hamur işlerini azaltmalı, -vitamin ve protein desteği açısından- daha çok yeşillik, sebze yemekleri, balık ve ara ara et ürünleri ile gıdâlanmalıyız.

Hareket ve egzersizler: Evde kalsak da yapabileceğimiz hareketler vardır. Ev içinde hafif yürüyüş, koltuğa oturup bisiklet pedalı çevirir tarzda ayak hareketleri; dolaşım sistemimizi diri tutmada önemli fayda sağlayacaktır. Derin solunum egzersizleri de yapılabilir.

Mâneviyâtı güçlü tutmak, bol bol Kur’ân-ı Kerim okumak: Böylesine zor günlerde, ağır fitne ve imtihan zamanlarında; bol bol ibâdet etmek zihnimizi kötü vesveselerden muhafaza eder, gönül rahatlığı bedenimize ve sıhhatimize de yansır.

Elbette her olanda bir hayır vardır. Dünya, insanların eve kapanmasıyla âdeta nefes almaya başlamış, atmosfer ve bazı nehirler temizlenmeye başlamıştır. Lütfen gönlümüzü ferah tutalım, zira Cenâb-ı Hak buyurur:

“Her zorlukla beraber elbette bir kolaylık vardır. Evet, her zorlukla beraber elbet bir kolaylık vardır.” (el-İnşirâh, 5-6)

Duâ, tevbe ve istiğfar: Ve son tavsiye olarak, bu yaşadığımız belânın kalkması için gözyaşları içinde tevbe etmeliyiz.

Gözyaşı tıbben de ispatlanmıştır ki; gözü korumakta, içindeki lizozim denilen enzimlerle bütün bakteri ve virüsleri öldürebilmektedir.3 Bu virüsün en önemli bulaşma yerlerinden birisinin de gözler olması bize âdeta ilâhî bir mesajdır. Bol bol gözyaşı döküp, tevbe ve istiğfar etmek gönlümüze de ferahlık verecektir.

SAĞLIK ÇALIŞANLARINA DUÂ

Bu hastalık ile en ön cephede savaşan sağlık ordusuna da duâlarınızı bekleriz.

Cenâb-ı Hâk afiyet ve sıhhat üzere dâim eylesin!..

________________

1 Buhârî, Tıb, 7; Müslim, Selâm, 89, (2215); Tirmizî, Tıb, 5, (2042), 22, (2071).

2 Protective effect of black seed oil from Nigella sativa against murine cytomegalovirus infection, M. L. Salem; M. S. Hossain, International Journal of Immunopharmacology, 22 (2000), 729-740.

Çörek otunun faydaları üzerine ilmî ve Türkçe bir yayın: https://www.turkiyeklinikleri.com/article/en-corek-otunun-nigella-sativa-l-aktif-bileseni-timokinonun-insan-sagligi-uzerine-olasi-etkileri-81451.html

3 Anderson J. A., Leopold I. H. (1979) Enzymatic Activities Found in Human Tears. In: Hockwin O., Rathbun W. B. (eds) Progress in Anterior Eye Segment Research and Practice. Documenta Ophthalmologica Proceedings Series, vol 18. Springer, Dordrecht.