AİLEDE HUZUR İÇİN…

İrfan ÖZTÜRK

Rabbimiz, aile huzuruna büyük ehemmiyet vermiş ve bize şöyle duâ etmemizi telkin buyurmuştur:

“…«Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!»…” (el-Furkān, 74)

Bu saâdetin sağlanması için, elbette karı-koca arasında güzel ahlâka, sevgiye, saygıya, merhamete ve karşılıklı hak ve vazifelere dayanan güzel bir münasebet şarttır.

Cenâb-ı Hak, zayıfı güçlüye emânet eder. Annelik gibi mukaddes bir vazifeyi deruhte eden hanımları, beylerine emânet etmiştir. Umumî prensip olarak, erkek hanımından mes’uldür. Onun nafakası beyine aittir. Erkekler eş ve ailelerini koruyup gözetmek için her türlü fedâkârlığa katlanırlar.

Hanımlar, hissîdirler. Beyleri onlarla güzel geçinmeli, onlara güzel ahlâklı davranmalıdır. Âyet-i kerîmede;

“Onlarla (hanımlarınızla) güzel geçinin!” buyurulmuştur. (en-Nisâ, 19)

Âişe Annemiz’in haber verdiği üzere;

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; Allah yolunda savaşma hâli dışında ne bir kadına ne bir hizmetçiye, kısacası hiçbir kimseye eliyle vurmamıştır…” (Müslim, Fezâil, 79)

Peygamberimiz, ashâbını bu hususta terbiye de etmiştir:

“Birçok kadın Muhammed ailesine gelerek kocalarını şikâyet ediyorlar. Kadınlarını döven o kimseler, sizin hayırlınız değildir.” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 42)

Adamın birisi Hazret-i Ömer’i ziyarete gelmişti. Ziyaretçi olan adam, eve alınıp bir odada beklerken Hazret-i Ömer’in karısının içeriden sert sözlerle kocasını azarladığını işitti. Fakat Hazret-i Ömer, kadının sert sözlerine hiç karşılık vermiyordu. Neden sonra Hazret-i Ömer’in, hanımına tatlı dille ve gönlünü alacak şekilde güzel sözler söylediğini duydu. Bunu işiten adam, oturduğu yerden kalkıp dışarı çıkmak için kapıya yürüdü. O sırada Hazret-i Ömer, içeri girdi; ancak misafirinin gitmekte olduğunu gördü ve dedi ki:

–Ey kişi! Nereye gidiyorsun? Ne istiyorsun? Gel de istediğini söyle!

O adam dönüp dedi ki:

–Ey mü’minlerin emîri! Ben buraya karımdan şikâyet etmek için geldim. Fakat seni de aynı hâlde gördüm. Onun için dönüp gidiyorum.

Hazret-i Ömer buyurdu ki:

–Ey kişi! Bu kadının benim üzerimde ne kadar hakları var! Ben de onun için cevrini çekiyorum. Birincisi şudur ki; nefsimi cehennemden korur, nefsimle cehennem arasında perde olur. Nefsim onunla sakin olur ve kalbim haramdan vazgeçer. İkincisi şudur ki; evimi bekler, hazinedarımdır. Üçüncüsü; elbiselerimi ve çamaşırlarımı yıkar, temizler. Dördüncüsü, çocuklarımı emzirir. Beşincisi, ekmeğimi ve yemeğimi pişirir.

Bunun üzerine o kişi dedi ki:

–Bizim evdeki de bunları yapar. O hâlde biz niçin şikâyet ediyoruz?

Böyle söyleyerek şikâyetinde haksız olduğunu anladı ve dönüp gitti.

Bu güzel muameleye karşılık, hanımlar da beylerine itaat etmelidirler. Aile, toplumun çekirdek birimidir. Toplumun her biriminde nasıl, nizam ve intizam için bir kişi mes’ûliyeti üstleniyor ve başa geçiyor ise, ailede de bu vazife erkeğe aittir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bunu şöyle ifade eder:

“Rabbinize ibâdet edin. Müslüman kardeşlerinize iyilik yapın. Bir kimsenin diğer kimseye secde etmesini emretmek isteseydim, kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Şayet bir kadına kocası, kendisini şu dağdan o dağa, o dağdan bu dağa taşımasını emretse, kadının bu emri yerine getirmesi gerekir.” (Ahmed, Müsned, VI, 76)

Elbette ki itaat; Allâh’ın emir ve yasakları içerisinde olup, erkeğin talepleri de mâruf ölçülerde olmalıdır.

Cenâb-ı Hak, cümlemizi kâmil mü’minlerden eylesin.

Âmîn…

Ey hatunlar, biraz edep takının!
Allah’tan korkun da azcık sakının!
Nâmahrem erkekten azıcık kaçının!
Leke getirmeyin Türk milletine!.. (Gülzâr-ı İrfan)