Medine Eğitim Merkezi DÂRU’L-ES‘AD

YAZAR : Âdem SARAÇ vardisarac@yahoo.com.tr

Her müslüman aynı zamanda mükellef/sorumlu bir insandır. Her sorumlu da, mes’ûliyetinin şuurunda hareket etmelidir. Yani her mükellef, mükellefiyetini yerine getirmekle de mükelleftir.

Hazret-i Es‘ad bin Zürâre -radıyallâhu anh- başta olmak üzere, Medine’nin ilk müslümanları; İslâm’a büyük bir aşk ve şevkle sarılmışlardı. Bu arada işin ciddiyetini de daha ilk anlarda görmüşlerdi. Bunun için daha önce geçtiği gibi, Peygamberimiz -aleyhisselâm-’dan bir hoca/mukrî istemişlerdi.

Peygamberimiz -aleyhisselâm- da onlara Hazret-i Mus‘ab bin Umeyr’i göndermişti. Hazret-i Mus‘ab -radıyallâhu anh-; hiç tereddüt etmeden, bu mukaddes vazife için can attı. Oysa daha yeni evlenmişti. Ancak rahat ve huzura kavuşmuştu. Buna rağmen Rasûlullâh’ın emri gereği, her şeyinden vazgeçip Medine’ye gitmişti.

Hazret-i Mus‘ab bin Umeyr -radıyallâhu anh-; eğitimini Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın tedrisâtında tamamlamış, iki defa Habeş hicreti yaşamış, Mekke’de de ciddî bir tecrübe sahibi olmuştu. Yine o Dâru’l-Erkâm’da yetişmişti. Tabir yerindeyse Dâru’l-Erkâm mezunuydu!

Bildiğimiz gibi sahâbîler Kur’ân ve Sünnet ile yetişmişlerdi. Yani onların temel kaynakları Kur’ân ve Sünnet iken, Peygamber Efendimiz de en güzel örnekleriydi!

İşte bu kaynak ve örnek ile Hazret-i Mus‘ab da çok mükemmel bir şekilde yetişmişti. Dâru’l-Erkâm onun okulu, Peygamberimiz -aleyhisselâm- da hocası olmuştu.

Şimdi de Dâru’l-Es‘ad okul, Hazreti Mus‘ab da bu okulun hocası oluyordu. Bundan dolayı biz de ona Mus‘ab Hoca diyebiliriz artık…

Bilindiği gibi, hicrete kadar orasının adı Yesrib idi. Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın hicretinden sonra Medine olacaktı. Bu yüzden biz de hicrete kadar, olayları anlatırken bazen Yesrib, bazen de Medine adını kullanıyoruz. Ancak hepimiz biliyoruz ki Yesrib beldesi, Medine şehri olacaktı.

Mus‘ab Hoca -radıyallâhu anh-, Medine’ye varır varmaz hemen faaliyetlere başladı. Öncelikle gönül birlikteliği ile öne çıkan bu seçkin insanlardan bir kurul oluşturdu. Kurulun başında Hazret-i Es‘ad bin Zürâre -radıyallâhu anh- vardı.

Malûmdur ki, ciddî iş ciddî plânlama ister. Bu her yerde böyledir. Kısa vâdeli ve uzun vâdeli plânlamalar olmak üzere, iki yönlü bir çalışma içindeydiler.

Hazret-i Es‘ad -radıyallâhu anh-, davet ettiği kişiler hakkında Mus‘ab Hoca’ya malûmat veriyordu. Yani hatibe muhatabı tanıtıyordu. Mus‘ab Hoca da muhataplarını tanıdığı için; kimlere nelerin anlatılacağını biliyor, ona göre tavır takınıyor, böylece büyük başarılar sağlıyordu.

Nasıl ki Mekke’de Dâru’l-Erkam varsa, Medine’de de Dâru’l-Es‘ad vardı artık. Burası merkez hâline getirildi ve Dâru’l-Es‘ad Merkezi oluştu.1

Dâru’l-Erkam gizli bir müesseseydi. Dâru’l-Es‘ad ise açık bir müessese. Dâru’l-Erkam’ı sadece ilgililer biliyordu. Dâru’l-Es‘ad ise herkesin bildiği bir müessese oldu. Dâru’l-Erkam, tabir yerindeyse üyelerinin girip çıktığı bir merkezdi. Dâru’l-Es‘ad ise, herkese açık bir merkezdi. Her gelen, niyetine göre nasiplenirdi.

Dâru’l-Erkam merkezinde İslâm anlatılır, müslümanlar eğitilirdi. Dâru’l-Es‘ad ise herkesin eğitildiği bir mektep oldu. Dâru’l-Erkam merkezinde sadece müslümanlar eğitim görürken, Dâru’l-Es‘ad müessesesine müslümanların yanı sıra her zaman olmasa da, yerine göre müşrikler, yahudiler ve hıristiyanlar da gelirdi. Dolayısıyla daha proje aşamasında kılı kırk yarıyorlar, projeyi hayata yansıtma esnasında da çok ince plânlamalar yapıyorlardı.2

Mus‘ab Hoca, çok güzel bir ekip oluşturmuştu. Hazret-i Es‘ad başta olmak üzere, bu ekip vesilesiyle; muhatapları tanımanın yanında, çok güzel bir bilgi akışı da sağlanıyordu.

Dâru’l-Es‘ad Müessesesi, ilk gününden itibaren çalışmalarını büyük bir ciddiyetle ve o nisbette de hassasiyetle yürütüyordu. Öncelikli olarak müslümanlar orada toplanıyor ve Mus‘ab Hoca’dan eğitim görüyor; onun o samimî sohbetlerini dinliyor, onun imamlığında cemaatle namazlarını da kılıyorlardı.

Dâru’l-Es‘ad, ciddî bir inşa merkeziydi. En temelde kişilik inşası vardı. Kişilik, şahsiyet ve karakter inşasında faaliyet yaptığı gibi, birçok yapılanmalarıyla beraber, şehir inşasını da üstlenmişti âdeta!3

Mus‘ab Hoca’nın ilk muhatapları Peygamberimiz -aleyhisselâm- ile görüşüp sahâbî olan kutlu insanlardı. Sahâbîlerden sonra da, Peygamberimiz’i görenleri yani sahâbîleri görenlerden oluşuyordu. Dolayısıyla bu iki grup da müslüman olup, Mus‘ab Hoca’nın müdâvimleriydi.

Bu seçkin topluluğun îmânî, amelî, fikrî ve ahlâkî yapılarını inşa ederken, kalıcı ve köklü bir yapılanmayı esas alıyordu. Daha doğrusu bütün inşalarda kalıcılığa dikkat ettiği gibi, yap-boz tarzında bir yaklaşım sergilemiyordu. Birleştirici ve kaynaştırıcıydı.

Öncelikle mevcudu muhafaza edip, geliştirmeye çalışıyordu. Başıboş adam çoğaltmak yerine, kaliteli adam yetiştirmek ve bu kaliteyi de yükseltme gayretindeydi. Kalite yüksek olursa, toplum kaliteli olurdu çünkü. Olgunlaşmalarını, kıvamına ermelerini ve yine kıvamında kalmalarını sağlamak için, gece-gündüz demeden çalışıyordu.

Mus‘ab Hoca; Rasûlullah -aleyhisselâm-’ın olmadığı bir yerde, O’nun adına ve O’nun emriyle Medine müslümanlarını eğitmeye, yönetmeye ve İslâmî faaliyetler gerçekleştirmeye çalışıyordu.

Hazret-i Es‘ad -radıyallâhu anh-;
muhatapları davet edip, ortam oluşturduktan sonra, Mus‘ab Hoca’ya önce muhataplarını tanıtıyor, ondan sonra buyur ediyordu! Ama ondan önce davet ettiği kişilere de buraya gelen zât hakkında bilgi veriyordu. Daha doğrusu onlara Mus‘ab Hoca hakkında soru soracakları bir ufuk veriyordu. Sonra da onu anlatıyordu. Yani; «Ona göre dinleyin ve hocanın kıymetini bilin!» demeye getiriyordu.

Bu gelen herhangi biri değildi çünkü! Öylesine gönderilen biri de değildi! Rasûlullah -aleyhisselâm- tarafından buraya gönderilen, yetişmiş en iyi sahâbîlerden biriydi!

Neticede muhataplar hatibi dinlemeye hazır, hatip de muhataplara vermeye hazır oluyordu! Hatip muhataplarını dinleme ve anlama durumuna getirmek için, hiç zaman harcamıyor, muhataplar da hatibin nasıl biri olduğuna dair zaman harcamıyorlardı!

Davete gelenler memnun kalıyor, ortamı hazırlayan ve anlatan da memnun kalıyordu.

İşte alışveriş!

İşte kalıcı eğitim-öğretim!

Ve işte Hazret-i Es‘ad, Mus‘ab Hoca ve Dâru’l-Es‘ad!

Dâru’l-Es‘ad, Medine Eğitim Merkezi olarak görev yaparken, Peygamber Efendimiz de her zaman ve her yerde en güzel örnekleriydi.

-Sallâllâhu aleyhi ve sellem…-

__________________________________

1 İbn-i İshâk – İbn-i Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, c. 2, s. 76.

2 İbn-i Sa‘d, et-Tabakātü’l-Kübrâ, c. 1, s. 220.

3 Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 293.