Haram Lokma

YAZAR : İrfan ÖZTÜRK

Okuyucularımızın talebi üzerine; bu yazımızda helâl-haram hassasiyetinden bahsedeceğim. İnşâallah, kardeşlerimizin isteklerine cevap olmuş olur.

Ey kardeş!

Haram yemenin, haram giymenin ve haramlarla uğraşmanın dünyada ve âhirette en büyük belâ olduğunu ifade edelim. Allah; haramları terk edip, helâl şeylerle meşgul olmayı, evlâd u iyâlimize helâl yedirip helâl giydirmeyi lutfetsin inşâallah.

Her şeyden evvel dînimiz selîm bir kalp istiyor. Bunun için de; elimizden, dilimizden ve işimizden kimsenin incinmemesine dikkat edeceğiz. Değil insana, hayvanlara dahî zarar verecek işlere girmeyeceğiz.

Bir kul inkisâr ederse o âh yerde kalmaz, bârigâh-ı izzeti bulur; sen de kul hakkına girmiş olursun. Kul hakkı ise en büyük haramların başında gelir. Onun için haramın her çeşidinden kaç, helâl lokma temin etmenin peşinde koş. «Helâlin az da olsa çok, haramın çok da olsa yok» hükmünde olduğunu unutma!

Kullarına haramları yasaklayan Allah; bu yasakları, kullarının rahatı için koydu. Rasûl-i Ekrem Efendimiz de şöyle buyuruyor:

“Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı-başı dağınık, toza-toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak;

«Yâ Rabbî! Yâ Rabbî!» diye duâ eder.

Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdâsı haramdır. Böyle birinin duâsı nasıl kabul edilir!” (Müslim, Zekât, 65)

Mü’min bir kul; bunlardan sakınmalı ve Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna kul hakkı ile çıkmamaya gayret etmelidir.

Ey kardeş!

Kibir ve gurur da büyük günahlardandır. Onlardan da şiddetle kaçınıp sakınmalıdır. Büyüklenmeden büyümeyi nimet-i ilâhî olarak kabul edip tevâzuyu elden bırakmamalısın. Kibrin düşmanı Cenâb-ı Hak’tır. Bir kişinin düşmanı Allah olursa, o kişinin âkıbeti ne olur, düşün de bu zillete düşme!

Sen boğazından haram lokma geçmeyen, cebinde haram para bulundurmayan, haram yerlerde ve işlerde çalışmayan müttakî kulların arasında bulunan; çocuklarını İslâmî esaslara uygun bir şekilde yetiştiren, dînini, milletini, devletini seven Hak dostlarını arayıp bulan bulunca da onların sohbet halkalarına katılıp istifade eden samimî bir müslüman ol. Allah muînimiz olsun.

Sana İbrahim bin Edhem Hazretleri’nin kıssasını da yazayım da haramdan ne kadar kaçmış, ne zahmetlere katlanmış anla, ibret al ve kendine gel!..

İbrahim bin Edhem Hazretleri’ni bütün ehl-i din tanır. Cenâb-ı Hakk’ın bu âşık ve sâdık kulu tâc u tahtı terk edip Allah Teâlâ’nın yoluna koşmuştu. Bu büyük Hak dostu, Kâbe-i Muazzama’yı ziyaretinde bir gün bir hurma satıcısından hurma satın almıştı. Yerdeki iki hurmayı, kendi torbasından düşmüş sanıp aldı. Bilmeyerek kendi hurmaları arasında onları da yedi. Kudüs’e vardıklarında, gece melekler aralarında şöyle konuştular:

“–Bunda kul hakkı var.”

Bir kısmı;

“–O İbrahim’dir. O velîlerden Hakk’a âşinâ bir kuldur.” diye bu sözü kabul etmediler. Ancak;

“–Onda kul hakkı var.” diyenler cevaben;

“–İyi ama, her ne kadar bilmeyerek de yemiş olsa, böyle gayrinin malı kursağına giren kişi Hudâ’nın dergâhına varamaz.” dediler.

Hakk’ın yardımı ile durumu öğrenen İbrahim bin Edhem Hazretleri, işi halletmek üzere ağlayarak Mekke’ye vardı. O hurma satın aldığı dükkâna gitti. Baktı ki o satıcının yerinde başka birisi bulunuyor:

“­–Burada benim hurma satın aldığım bir şahıs vardı, o nerede?” diye sordu.

Satıcı kendisine;

“–Benim atamdır, vefat etti.” diye cevap verdi.

İbrahim bin Edhem, âh ve vâh ederek ağlamaya başladı. O genç satıcı;

“–Neden âh ve vâh edip ağlarsın?” deyince;

“–Bilmeyerek, kendi malım sanıp iki hurmasını yemiştim. Hakkını bana helâl etmesini isteyecektim. Ey oğul! Sen onun vârisisin. Bana hakkını helâl et!” dedi.

Genç;

“–Helâl olsun. Ancak mirasçılardan biri olan anam var Basra’dadır. Onun nâmına bir şey söyleyemem.” dedi.

İbrahim bin Edhem; delikanlıya şahsî hakkını helâl ettiğinden dolayı hayır duâlar ettikten sonra, Basra’ya doğru yola çıktı. O hatunun evine gidip ona hâdiseyi anlatarak kendisinden helâllik diledi. O da;

“–Helâl ü hoş olsun. Lâkin benim Kûfe’de bir de kızım var… ” cevabını verdi.

Hazret; hatuna da şahsî hakkını helâl ettiğinden dolayı duâ ve teşekkür ettikten sonra Kûfe’ye vardı. Ondan da helâllik diledi. O da hakkını helâl eyledi. Artık dünyalar onun olmuşçasına yine Kudüs’e gitti. Mescid-i Aksâ’nın bir köşesine çekilip oturdu. O melekler yine göründüler;

“–Burada âdem kokusu var.” deyip birbirlerine sorduklarında;

“–O İbrahim bin Edhem denilen velidir. Ancak şimdi Hakk’ın dergâhına taat ve ibâdeti yol buldu.” dediler. İbrahim bin Edhem, Cenâb-ı Hakk’a binlerce şükürde bulundu.

Ey kardeş!

Allah Teâlâ’nın gerçek yârânını gördün. İki hurmayı helâl ettirmek için nereleri dolaştığını anladın. Yarın hesap gününde yüce Hakk’ın dîvânında mahcup olmamak için ne zahmetlere katlandığını gördün.

Allah cümlemize takvâ üzere yaşayıp haramlardan uzak kalmayı nasip eylesin.

Bir şey ki demesen de olur: DEME!..
Bir şey ki yemesen de olur: YEME!..
(Gülzâr-ı İrfan)