Allah İçin Sevmek…

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

“Amellerin en fazîletlisi Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.”
(Ebû Dâvûd, Sünnet, 3)

Îmânın Tadına Varmak:
ALLAH İÇİN SEVMEK ALLAH İÇİN BUĞZETMEK

BİR HADİS:
عَنْ أَب۪ي أُمَامَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ :
«مَنْ أَحَبَّ لِلّٰهِ وَأَبْغَضَ لِلّٰهِ وَأَعْطٰى لِلّٰهِ وَمَنَعَ لِلّٰهِ فَقَدِ اسْتَكْمَلَ الْإ۪يمَانَ»
Ebû Ümâme -radıyallâhu anh-’den nakledildiğine göre Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kim Allah için sever, Allah için buğzeder, Allah için verir ve Allah için vermezse îmânını kemâle erdirmiştir.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 16)
BİR MESAJ: “Allah için sev, Allah için buğz et!”

Kâinatta her şey, hayatı da ölümü de yaratan ve âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ içindir. Onun için şu fânî hayata adımını atan bir müslüman, hayatını rızâ-yı ilâhîyi gözeterek yaşamalı, O’nun rızâsını talep ederek yemeli-içmeli, O’nun rızâsını gözeterek uyumalı ve uykusundan uyanmalıdır. Kısacası her söz ve davranışımızda O’nun rızâsını gözetmeli ve bir mü’min olarak Kur’ân ifadesiyle şöyle niyaz etmeliyiz:

“Şüphesiz benim namazım da, diğer ibâdetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (el-En’âm, 6/162)

Bu bakımdan her söz ve davranışımızı O’nun rızâsını gözeterek ortaya koymalı; Allah için sevmeli, Allah için buğzetmeliyiz. Dolayısıyla sevgimiz de nefretimiz de O’nun rızâsı için olmalı.

Sevmek ve buğzetmek, kalpte cereyan eden bir duygudur. Aslında bu tür duyguların merkezi kalptir. Öyleyse kalbimize dikkat etmeli, kalbimizin ne tür sevgileri ve nefretleri barındırdığına büyük ihtimam göstermeliyiz.

Çünkü Allah için seven, Allah için buğzeden îmânın tadını alır. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Üç haslet vardır ki; bunlar kimde bulunursa o kişi, îmânın tadını alır:

• Allah ve Rasûlü’nü, bu ikisinden başka her şeyden fazla sevmek.

• Sevdiğini Allah için sevmek.

• (Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra) küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek.” (Buhârî, Îmân, 9, 14, İkrah, 1, Edep, 42)

Allah için sevmek Allah için buğzetmek, fazîlet yüklü sâlih bir ameldir. Ebû Zerr -radıyallâhu anh-’den nakledildiğine göre Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Amellerin en fazîletlisi Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 3)

Allah -celle celâlühû- için sevmek

Mü’min kalbine koyduğu sevgilere dikkat etmeli. Mü’min, Allah -celle celâlühû-’yu sevmeli; Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i sevmeli; mü’min, mü’min kardeşini sevmeli. Ve bütün bu sevdiklerini Allah -celle celâlühû- için sevmeli.

Şu hususu unutmamak gerekir ki bir hadîs-i şerîfin fehvasınca;

“Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96)

Yani kişi dünya hayatında kimi seviyorsa âhirette onunla beraber olacak. Onun için sevdiğimiz kişilere dikkat etmeli, gönlümüze koyduğumuz sevgilere ihtimam göstermeliyiz.

Îmânın zevkine ermenin vesilelerinden biri de mü’min kardeşini Allah için sevmendir. Nitekim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; sevdiğini Allah için sevmenin, mü’mini îmânın zevkine ulaştıracağını bildirmiştir. (Buhârî, Îmân, 16)

Allah için sevmek, kâmil mânâda bir îmâna sahip olmak için mühim bir husus olduğu gibi cennetin de anahtarıdır. Zira Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Îmân etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de kâmil mânâda îmân etmiş olmazsınız.” buyurmuştur. (Ahmed bin Hanbel, I/167)

Birbirini Allah için sevenler, mahşer günü Cenâb-ı Hakk’ın Arş’ının gölgesi altında olacaklardır. Zira hadîs-i kudsîde şöyle buyurulmaktadır:

“Nerede Ben’im rızâm için birbirini sevenler? Gölgem dışında hiçbir gölgenin olmadığı böyle bir günde onları Arş’ımın gölgesinde gölgelendireceğim.” (Müslim, Birr, 37)

Yine diğer bir hadîs-i şerîfe göre hiçbir gölgenin olmadığı mahşer gününde Cenâb-ı Hakk’ın Arş’ının gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf insandan biri, Allah için birbirini sevendir. (Buhârî, Ezân, 36)

Allah için sevmek, Allâh’ın sevdiğini sevmek ve sevdiğini, Allâh’ı sevdiği için sevmektir. İmam Mâlik Hazretleri; Allah için sevmenin, İslâm için lüzumlu olan hususlardan biri olduğunu bildirmektedir.

Allah -celle celâlühû- için buğzetmek

Allah için buğzetmek de Allâh’ın sevmediğini sevmemektir. Bunun için İslâm’a düşmanlık edenlere, Peygamber Efendimiz’i tahfîf edenlere, kısacası İslâm düşmanlarına muhabbet beslenmez, Allah için buğzedilir. İslâm’ın ilk günlerinde baba oğula, oğul babaya karşı; İslâm, Allah ve Peygamber uğruna düşman olmuştu. «Bu benim babamdır.» deyip mücadeleden geri durmamışlardı. Zira İslâm düşmanları, hem Allâh’ın hem de müslümanların düşmanıdır.

Rivâyet olunduğuna göre İslâm’ın ilk günlerinde Ebûbekir -radıyallâhu anh-’ın babası Ebû Kuhâfe; Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e sövmüş, orada bulunan Hazret-i Ebûbekir de babasına öyle bir vurmuştu ki darbenin şiddetinden Ebû Kuhâfe yere düşmüştü. Daha sonra Hazret-i Ebûbekir, bunu Peygamber Efendimiz’e anlatmış, Peygamber Efendimiz de;

“–Bunu gerçekten yaptın mı?” diye sormuş, onun;

“–Evet yaptım!” demesi üzerine de;

“–Bu yaptığını bir daha yapma!” buyurmuştu. Ebûbekir -radıyallâhu anh-’ın;

“–Vallâhi kılıç yakınımda olsaydı onu öldürürdüm.” demesi üzerine Allah Tealâ şu âyet-i kerîmeyi indirdi:

“Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden hiçbir topluluğun; babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allâh’a ve Peygamber’ine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin.

İşte Allah, onların kalplerine îmânı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. İşte onlar, Allâh’ın tarafında olanlardır.

İyi bilin ki, Allâh’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (el-Mücâdele, 58/22)

Müslüman, Allah düşmanlarına karşı; Kur’ân, ezan düşmanlarına karşı isterse dünyanın en iyi insanı olsunlar, gönlünde bir muhabbet beslemez. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Ey îmân edenler! Ben’im de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin.

Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler.

Rabbiniz olan Allâh’a inandınız diye Rasûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar.

Eğer rızâmı kazanmak üzere, benim yolumda cihâd etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır.” (el-Mümtehine, 60/1)

Mü’min, eğer Allah düşmanlarına karşı bir muhabbet beslerse; belki onlar tarafından tasvip görüp sevilen biri olur ama Allah korusun Rabbinden uzaklaşır, İslâm’dan uzaklaşır. İmam Rabbânî Hazretleri der ki:

“Allah Teâlâ’nın düşmanlarını sevmek, insanı Allah’tan uzaklaştırır. Onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz.”

Onun için mü’min, kâfirleri dost edinmez. Kur’ân-ı Mübîn’de şöyle buyurulmaktadır:

“Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur…” (Âl-i İmrân, 3/28)

Yine Mâide Sûresi’nin 51. âyet-i kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar.

Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır.

Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.”

Bu bakımdan mü’minler inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. (el-Fetih, 26/49)

Burada şu hususu hatırlatmakta fayda vardır ki, Allah için buğzetmek; muhataba karşı düşmanlık göstermek, saldırmak değildir. Yüce dînimiz İslâm merhamet dînidir. Bu bakımdan mü’min, bütün mahlûkata karşı merhametli olmalıdır. Bu mânâda herhangi bir hile, fitne ve bozgunculuk teşebbüsü içerisinde olmadığı sürece îmân etmeyenler; İslâm’ın teminatı altındadırlar. İnsan olma hasebiyle kendilerine saygı duyulur, hakları gözetilir ama; gönüllerde onlara karşı, kötü amellerine karşı asla bir muhabbet duyulmaz.

Netice olarak Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek, îmânın kemâle ermesi bakımından çok mühim sâlih bir ameldir. Onun için mü’min; sevdiğini Allah için sevmeli, sevmediğini de Allah için sevmemelidir.

Ne mutlu Allah için seven ve Allah için buğzedenlere…

“Allâh’ım! Sen’den Sen’i sevmeyi, Sen’i sevenleri sevmeyi ve Sen’in sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim. Allâh’ım ! Sen’in sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli eyle!” (Tirmizî, Deavât, 72)

Allâh’ım! Bizleri Sen’in dostlarını dost; düşmanlarını da düşman bilenlerden eyle!

Allâh’ım! Bütün amellerimizi rızâna muvâfık eyle! Bizleri Sen’in için yaşayan Sen’in için ölenlerden eyle!

Âmîn…