YEDİ ÂDİL ŞAHİT

YAZAR : İrfan ÖZTÜRK

i_ozturk_yuzakidergisi_mart2016

Ey kardeş! Bu dünya ve nimetleri geçicidir.

Ne yaparsan yap; ister hayır ile ister şer ile amel eyle. İyi bil ki seni gören vardır. O’nun, insanların sayabilecekleri yedi şahidi her yerde hazırdır. İşte bu yedi şahit, yarın huzûr-i izzette seni mahkûm ettirecektir. Bu yedi şahidin kimler olduklarını merak ettiysen, sana hemen haber vereyim:

1. Melâike-i kiramdır. Meleklerin; senin yaptığın her işe şahâdet edecekleri âyet-i kerîme ile sâbittir:

وَالْمَلآئِكَةُ يَشْهَدُونَ

“Melekler de şahâdet ederler.” (en-Nisâ, 166)

2. Üzerine bastığın topraktır. Şu basıp geçtiğin kara toprağın; senin her hâline şahâdet edeceği de, yine âyet-i kerîme ile sâbittir:

وَقَالَ الْاِنسَانُ مَا لَهَا ﴿٣﴾ يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ اَخْبَارَهَا ﴿٤﴾

“Ve insan; «Bu arza ne oluyor?» dediği zaman, arz (iyi veya kötü üzerinde neler işlendiğinin) haberlerini anlatacaktır.” (ez-Zilzâl, 3-4)

3. Geçirdiğin zamandır. Büyük bir gafletle geçirdiğin; her saat, her dakika ve her saniye, senin bütün yaptıklarına şahitlik edecektir.

4. Söylediğin sözlerdir. Konuştuğun her cümle ve kelimelerin senin her hâline şahâdet edeceğini, Kur’ân-ı Azîm haber vermektedir:

يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ اَلْسِنَتُهُمْ

“Kıyâmet günü; onların dilleri, işledikleri kötü amellerine şahitlik edecektir.” (en-Nûr, 24)

5. Vücudunun bütün âzâlarıdır. Her uzvunun leh ve aleyhinde şahitlik edeceği de yine âyet-i celîle ile sabittir:

اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى اَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا اَيْد۪يهِمْ وَتَشْهَدُ اَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٦٥﴾

“O gün, onların ağızlarını mühürleriz. Söz söylemekten men ederiz. Kazançları ne ise, Biz’e elleri söyler ve ayakları şahitlik eder.” (Yâsîn, 65)

6. Sana müvekkil olan kirâmen kâtibîn melekleridir:

وَاِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظ۪ينَ ﴿١٠﴾ كِرَامًا كَاتِب۪ينَ ﴿١١﴾ يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ ﴿١٢﴾

“Üzerinizde Allah Teâlâ tarafından memur edilmiş, kerîm kâtipler vardır ki amellerinizi yazarlar. Hayır ve şer her işlediğinizi bilirler.” (el-İnfitâr, 10-12)

7. Amel defterindir.

Ey kardeş, bu yedi şahidin aleyhteki şahâdetinden kolay kolay kurtulabilir misin? Eğer günahların varsa mutlaka şahitler seni ele verecektir. Elbette kurtulamazsın!.. Bunların hepsini Kur’ân-ı Azîmü’ş-Şân haber vermekte. O büyük kitaba îmân et, onun emirlerini yerine getir, nehiylerinden kaçın.

Bunları yapamazsak vay hâlimize…

Zira;

“İşte kitâbımız… Size karşı hakkı söylüyor.” (el-Câsiye, 29)

Dahası da var… Bu yedi şahidin fevkinde; bütün yaptıklarımıza, fiillerimize, amellerimize ve kavillerimize, Allah Teâlâ şahittir.

“Allah Teâlâ, bütün yaptıklarınıza şahittir.” (Âl-i İmrân, 98)

“Allah Teâlâ, kullarının her hâllerini görür.” (Âl-i İmrân, 20)

Ey kardeş!

Yarın, yevm-i kıyâmette bu şahitlerin aleyhindeki şahâdetini hiç düşündün mü? Hâlin neye varacak, aklına getirdin mi?

Hemen ilâve edelim: Bu şahitler yalnız kötülüklerimize değil, iyi ve hayırlı amellerimize de şahâdet edeceklerdir. Eğer yaptıkların; hayır-hasenat ve Allah Teâlâ’ya tâat ise, aynı şahitler o gün lehimizde şahitlik edeceklerdir.

Ey kardeş, iyi bilesin ki;

Dünyada, en büyük sevap yoksula yardım etmektir. Eğer yardım ettiği; ehl-i ilim, ehl-i hâl ve tâlib-i ilim ise alınacak sevabın ve erilecek makamın haddi hesabı yoktur. Bu kabil hayır ve hasenatta bulunanlar, Kâbe’yi yapmış gibi olurlar.

Zamanında İbrahim Halîlullah, emr-i ilâhî ile Kâbe’yi inşa eyledi ve inşaat tamam olunca, Allah Teâlâ’dan ecr u sevap diledi:

“Hani, İbrahim ve İsmail Beytullâh’ın temellerini yükseltmişler ve birlikte şöyle duâ etmişlerdi:

«Ey Rabbimiz! Yaptığımız binayı kabul buyur ki, duâmızı işitir ve niyazımızı bilirsin…»” (el-Bakara, 127)

Vaaz u nasihat kitaplarında nakleder ki:

Allah -celle celâlühû-, Halîl’ine vahyeylemiş:

“–Yâ İbrahim! Bana mescid yaptığın için mi duâ ediyorsun ve sevap istiyorsun?”

İbrahim Halîlullah, niyazda bulunmuş:

“–Evet, yâ Rab!”

Hak Teâlâ buyurmuş:

“–Bugünden itibaren, senin yaptığın bu mescidi, uzaktan veya yakından gelerek ziyaret eden kullarımın alacakları sevap kadar, sana sevap verdim!”

Ağaç dikmek, su getirmek, çeşme yaptırmak, kuyu açtırmak, hastahâne, mektep, medrese, Kur’ân kursu, köprü ve benzeri âmmenin hayrına ve yararına binalar inşa ettirmek, talebe okutmak, talebe okutturmak gibi işler, birer sadaka-i câriyedir. Sen, ölsen bile bıraktığın eserler devam ettikçe hayır defterin kapanmaz. O cami ve mescidlerde namaz kılanlar, dikilen ağacın gölgesinde oturup, meyvesinden yiyenler, getirilen ve akıtılan sudan içenler, hastahânelerde tedavi görenler, mektep, medrese ve Kur’ân kurslarında okuyanlar, köprüden geçenler, okutulan talebelerin ilimlerinden faydalananlar devam ettiği müddetçe, onların alacakları sevaplar eksilmeksizin, bir misli de senin hayır defterine yazılır.

Nitekim, kötülükler de aynen böyledir. Bir kötülüğü yapan ve başkalarına kötü örnek olarak o kötülüğün âdet hâline gelmesine sebep olanların da şer defterleri kapanmaz ve o kötülükler devam ettikçe, her işlenen kötülüğün bir misli, o kötülüğü ilk yapanın şer defterine yazılır.

İbrahim Halîlullah, tekrar niyazda bulunmuş:

“–Yâ Rabbî! Daha fazla sevap isterim.”

Allah -celle celâlühû- buyurmuş:

“–Yâ İbrahim! O beytin ne kadar taşı ve kumu varsa, sana onların sayısı kadar sevap vereyim…”

Hazret-i İbrahim daha ısrarla sevap isteyince, Mevlâ Teâlâ şöyle buyurmuş:

“–Ey İbrahim! Sen oğlun İsmail’i okutmadın mı ki, fazlıma göre rahmet istiyorsun?”

İbrahim -aleyhisselâm- bu işaretle suâl etmiş:

“–Yâ Rab! Mescid yaptıran mı, yoksa oğlunu okutan mı Sen’in fazl u rahmetine erer?”

Allah Teâlâ buyurmuş:

“–Yâ İbrahim! Küçük çocukların, sabahları uykudan kalkar kalkmaz, mahmur gözlerle mushaf-ı şerîfi ellerine alarak hocalarından yana yönelmelerinde, mektep yoluna girmelerinden daha sevgili bir şey yoktur ve olamaz.

Yeryüzünde mevcut mescidler sayısınca mescidler inşa etseniz, Zât-ı ulûhiyyetim indinde, sabahları hocasının önüne koşan yavrular kadar sevgili olamaz.

Ey Halîlim! Bilmiş ol ki, fazlıma lâyık rahmetime erenler, ilim okuyanlar ve ilim okutanlardır. Kullarıma, lütuf ve rahmetlerim çoktur. Fakat fazlıma göre rahmetim ancak kelâmımı öğrenmeye çalışanlara mahsus ve münhasırdır.”

Yâ Rabbî! Bu yedi âdil şahitler huzûrunda hesabımızı güzel vermeyi nasip ve müyesser eyle…

Eyler gülü sevenler, bülbül gibi feverân,
Derd-i ümmetle eyler, hizmet içre deverân,
Vakt-i seherde açar, can evini Mevlâ’ya,
Onun âh u enîni, varır bâb-ı ulyâya.
(Gülzâr-ı İrfan)