Üzülme Allah Bizimle Beraberdir

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

m_canli_yuzakidergisi_mart2016
Ey mü’min kardeşim!

لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَا

“Üzülme! Muhakkak ki Allah bizimle beraberdir.” âyet-i kerîmesi; düşmanın var gücüyle üzerine gelmeye başladığı bir anda, belki umutların tükendiği bir merhalede, içini ferahlatan, genişleten Rahmânî bir esintidir.

Onun için ey mü’min kardeşim, üzülme, Allah -celle celâlühû- bizimledir. Fahr-i Kâinât Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; sâdık dostu Ebûbekir -radıyallâhu anh- ile birlikte mağarada gizlenirken, müşrikler iz sürmüşler ve mağaranın önüne kadar yaklaşmışlardı. Müşriklerin ayak sesleri duyulur olmuştu. Yakalanmalarına ramak kalmıştı. Ebûbekir Efendimiz çok endişelendi. Ama sakın kendisi için endişelendiği zannedilmesin. Kâinâtın Efendisi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- için endişe duyuyordu. Çünkü O giderse, dîn-i mübîn gidecekti. Çünkü O giderse, zalimler kazanacak ama insanlık kaybedecekti. Nitekim O;

“Ben öldürülürsem, nihayet bir tek kişiyim, ölür giderim. Fakat Sana bir şey olursa, o zaman bir ümmet helâk olur.” diyordu.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Üzülme! Muhakkak ki Allah bizimledir.” buyurarak dostunu teskin etti. Gerçekten Allah -celle celâlühû- onlarla beraberdi, onların yanında idi. Mağaranın girişi, yıllardan beri kimsenin girmediği bir hâl aldı. Yüce Rabbimiz’in emriyle örümcek ağını kurmuş, güvercin de yuvasını yapmıştı.

Ey mü’min kardeşim üzülme ve gevşeklik gösterme! Ve Rabbinin şu buyruğuna kulak ver:

“(Ey mü’minler!) Gevşeklik göstermeyin, ümitsizliğe düşmeyin ve üzüntüye de kapılmayın. Sizler eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.” (Âl-i İmrân, 3/139)

“Bu âyet; müslümanların, Uhud Savaşı’nda uğradıkları geçici başarısızlıktan dolayı ümitsizliğe kapılmamaları gerektiğini onlara ihtar etmekte ve müslümanlara, güçlü bir îmâna sahip olmanın verdiği azim ve kararlılık sayesinde nice zaferlere ulaşmanın mümkün olduğunu müjdelemektedir.” (Türkiye Diyanet Vakfı Kur’ân Meâli, s. 66)

Onun için üzülme! Çünkü sen Allâh’a îmân ediyorsun. Çünkü Rabbimiz Teâlâ;

“İnanıyorsanız en üstün sizsiniz.” buyuruyor. Allah -celle celâlühû-’nun yanında olduğunu bilen bir mü’min asla yenilmez, yenilgi psikolojisine girmez. Mü’min olarak yeter ki îmânında sâbit ol! Yeter ki moralini bozma! Yeter ki birlik ve beraberlik içerisinde ol! O zaman düşmanlarının mağlûbiyeti kaçınılmaz olacaktır. Bunun için diyoruz ki;

Üzülme ey mü’min kardeşim! İslâm düşmanları, insan kātilleri mutlaka yenilecekler. Zira yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de sana şu müjdeyi veriyor:

“(Rasûlüm!) İnkâr edenlere de ki: Yakında mağlûp olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir kalınacak yerdir!” (Âl-i İmrân, 3/12)

Üzülme! Çünkü Allah îmânında sebât eden mü’minlerin kalbine sekînet lutfeder:

“Îmanlarını bir kat daha artırsınlar diye mü’minlerin kalplerine güven indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allâh’ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.” (el-Fetih, 48/4)

Onun için üzülme ve tıpkı Tâlût’un askerleri gibi sabret ve sebât et!

“Tâlût ve îmân edenler beraberce ırmağı geçince içlerinden bazıları;

«Bugün bizim Câlût ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yoktur.» dediler.

Allâh’ın huzûruna varacaklarına inananlar ise;

«Nice az sayıda bir birlik, Allâh’ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.» dediler.

Câlût ve askerleriyle savaşa tutuştuklarında;

«Ey Rabbimiz üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı sâbit kıl. Kâfirlerden meydana gelen topluluğa karşı bize yardım et!» dediler. Sonunda Allâh’ın izniyle onları yendiler. Dâvud da Câlût’u öldürdü. Allah ona (Dâvûd’a) hükümdarlık ve hikmet verdi, dilediği ilimlerden ona öğretti. Eğer Allâh’ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir.” (el-Bakara, 2/249-251)

Evet, ey mü’min kardeşim! Demek ki meydan zalimlere bırakılmamalı. Yeryüzünün altüst olmaması için, bütün insanlığın kurtuluşu için zalime karşı durmalı ve zulme dur demeli. İşte bu noktada ayakları Allâh’a îmanda sâbit olan mü’minler; düşmanın gücüne, kuvvetine, sayı çokluğuna bakmadan, hattâ kendi içlerinden bazı insanların vesvese türünden korkaklıkları, endişeleri, hattâ ihânetlerine bakmadan hak yolunda emin adımlarla ilerlerler.

Onun için üzülme ve hak yolunda ilerle! Zira Allâh’ın izniyle hak galip gelecek ve bâtıl zâil olacak. Kâinâtı yaratan Rabbimiz, kıyâmete kadar devam edecek olan hak-bâtıl mücadelesi hakkında şöyle ferman buyurmuştur:

“Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılıp gitmeye mahkûmdur.” (el-İsrâ, 17/81)

Ey mü’min kardeşim üzülme ve korkma! Zira mü’min ancak Allah’tan korkar, hem gerçek korkulması gereken de Allah Teâlâ’dır. Yüce Allah şöyle buyurur:

“(Ey mü’minler!) Verdikleri sözü bozan, Peygamber’i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) mü’minler iseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha lâyıktır.” (et-Tevbe, 9/13)

Üzülme ey mü’min kardeşim! Düşmanın her türlü hilelere başvurduğu bir anda, hattâ içimizden, bizden dediğimiz insanları da bu hilelerine âlet ettikleri bir anda şu âyet senin rehberin olsun:

“Onlar tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah tuzak kuranların hayırlısıdır.” (Âl-i İmrân, 3/54)

Yeter ki sen ferâset sahibi ol! Basîret sahibi ol! Yeter ki sen alınması gereken tedbirleri al, sebeplere tutun. Üzülme ve mahzun olma! Allah seninle beraberdir.

Üzülme ey mü’min kardeşim, metîn ol ve teslim olma! Zira;

“Allah mü’minlerden; mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrât’ta, İncil’de ve Kur’ân’da Allah üzerine hak bir va‘ddir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O hâlde O’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.” (et-Tevbe, 9/111)

Üzülme ey mümin kardeşim!

مَتٰى نَصْرُ اللّٰهِ

“Allâh’ın yardımı ne zaman?” deme noktasına geldiğinde unutma ki Allâh’ın yardımı pek yakındır. Zira âyet-i kerîmede Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“…Peygamber ve beraberindeki mü’minler;

«Allâh’ın yardımı ne zaman!» dediler. Bilesiniz ki Allâh’ın yardımı yakındır.” (el-Bakara, 2/214)

Onun için ey mü’min kardeşim üzülme ve ümidini kesme! Çünkü bittim dediğin anda Rabbinin yardımı yetişir. Çünkü mü’minler Allah’tan ümidini kesmez.

Üzülme ey mü’min kardeşim!

مَنْ اَنْصَار۪ى

“Bana kim yardım eder?” dediğinde; Hazret-i İsa’ya havârîlerini lutfettiği gibi sana da Rabbim, samimî yardımcılar lutfedecektir, melekleriyle yardım edecektir, düşmanın hilelerini başlarına çalarak, ellerini ayaklarına dolandırarak yardım edecektir.

Üzülme ve şunu hatırla! Kâinâtın gözbebeği İki Cihan Güneşi Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; Bedir’de kendi arkadaşlarının azlığını, müşriklerin de çokluğunu görünce, kıbleye doğru yönelmiş ve ellerini açıp şöyle duâ etmişti:

“Allâh’ım! Bana verdiğin vaadi gerçekleştir. Allâh’ım! Bu cemaati helâk edersen artık yeryüzünde Sana ibâdet edecek kimse kalmayacak!” Neticede Allah -celle celâlühû-; kulunu yalnız bırakmamış, melekleriyle yardım etmişti. Bu durum âyet-i kerîmede şöyle ifade ediliyor:

“Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peş peşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duânızı kabul buyurdu.” (el-Enfâl, 8/9)

Üzülme, unutma ve îmân et ki; mutlak güç sahibi olan Allah’tır. Allah -celle celâlühû- âyet-i kerîmede şöyle buyurulur:

“Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.” (el-Enfâl, 8/10)

Onun için ey mü’min kardeşim üzülme! Allah -celle celâlühû- bizimledir. Bedir’de olduğu gibi, Malazgirt’te olduğu gibi, Çanakkale’de olduğu gibi Allah -celle celâlühû- bizimledir ve bizimle beraber olmaya devam edecektir. Yeter ki sen ihlâs ve samimiyet üzere dik dur! Yeter ki îmânında sebât et! Yeter ki sabret! Allah dâima seninle olacaktır. Unutma! Rabbin seni yalnız bırakmayacaktır. Bu dîn-i mübîn kıyâmete kadar kāim olacaktır. Allâh’ın izniyle yeryüzündeki bütün şer güçler, her türlü teknolojileriyle hepsi toptan bir araya gelseler de Allâh’ın nûrunu söndüremeyeceklerdir.

Üzülme ve ateşe atıldığında Hazret-i İbrahim’in yaptığı şu duâyı yap!:

“Allah bana yeter. O ne güzel yardımcıdır.”

Üzülme ve Hazret-i Musa’nın yaptığı gibi şöyle duâ et!:

“Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.” (eş-Şuarâ, 26/62)

Üzülme ve sebât et! Ve Rabbini zikret! Çünkü düşmanlarla karşılaştığında bunlar senin azığındır, kurtuluşa ermenin sırrıdır. Ve şu âyet-i kerîmeyi hatırla!:

“Ey îmân edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebât edin ve Allâh’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.” (el-Enfâl, 8/45)

Ve ne zaman daralsan, etrafın kuşatılsa; eğilip bükülmemek için, dağılmamak için, gönlünün kaymaması için Sevgili Peygamberimiz’in sık sık yaptığı şu duâyı yap:

يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ،

ثَبِّتْ قَلْب۪ي عَلٰى د۪ينِكَ

“Ey kalpleri hâlden hâle değiştiren Allâh’ım! Kalbimi dînin üzere sabit kıl!” (Tirmizî, Kader, 7)

Üzülme ve Allâh’a dayan! Çünkü:

“…Kim Allâh’a dayanırsa bilsin ki Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. (Kendisine güveneni üstün kılacak O’dur. Yoksa orduların sayı ve teçhizat üstünlüğü değildir.)” (el-Enfâl, 8/49)

Üzülme ey mü’min kardeşim! Boyun eğme, başkalarına kul olma!

Ve;

“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibâdet et!” (el-Hicr, 15/99)

Ey Rabbimiz! Bizleri îmânımızda sâbit eyle!

Ey Rabbimiz! Bizlere ihlâs ver, samimiyet ver! Kalplerimizi dînin üzere sâbit kıl!

Ey Rabbimiz! Düşmanlarımızı eğer ıslahları mümkün değilse Kahhâr ism-i şerîfinle kahr u perişan eyle!

Ey Rabbimiz! Düşmanlarımızın hilelerini başlarına çal!

Ey Rabbimiz! Yardımını, rahmetini, mağfiretini ve bereketini üzerimizden esirgeme!

“Ey Rabbimiz üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı sâbit kıl. Kâfirlerden meydana gelen topluluğa karşı bize yardım et.” (el-Bakara, 2/250)

Âmîn…