BUHRANLARIMIZIN KAYNAĞI

YAZAR : Hayrettin DURMUŞ hayrettindurmus@gmail.com

hayrettin_durmus_yuzakidergisi_aralık2015

Said Halim Paşa, Osmanlı’nın yetiştirdiği son aydınlardandır. Kelimenin gerçek mânâsıyla tam bir münevverdir o. Sadrazamlık da yaptı, idamla da yargılandı. 5 Aralık 1921 tarihinde evinin önünde uğradığı silâhlı saldırıda şehid edilinceye kadar hak bildiği sözleri söyledi. Osmanlı’nın yok oluşa giden yıkılışını durdurmak için unutulmaz bir mücadele verdi. Devlet adamlığının yanında iyi bir kalem erbabı olan Said Halim Paşa, mütefekkir olarak pek çok eser kaleme aldı. Kolay bulunabilen ve yaygın olan eseri «Buhranlarımız» kitabıdır.

O düşünen bir kafa idi. Hiçbir zaman başkasının kafasıyla düşünmedi. Kendine has bir yapısı vardı. Kendi kanadıyla uçmasını bilenlerdendi. Başkasının kanatlarıyla uçmanın mümkün olmadığını genç yaşında görmüştü.

Hayatının büyük kısmını Avrupa’da geçirmiş; batı medeniyeti denilen bugünkü medeniyeti, içinden ve gerçekten görmüş, onunla yakından temasta bulunmuş olması dolayısıyla, şark müesseselerini garp müesseseleriyle mukayese edebilme kudretine sahip olmuştu. Onun içindir ki batı medeniyeti yüzünden İslâm âleminin uğradığı zararları, açılan rahneleri gereği gibi keşfedip anlamıştı…

Müslüman dünyasının durumunu, onu bu hâle getiren şartları dikkatle araştırmış ve sebebin, iddia edilenin aksine; dînimizi iyi bilmemek, yanlış uygulamak ve batıyı körü körüne taklit etmek olduğunu görmüş, bunun sorumlusunun ise nüfuz dâvâsına düşen din adamları ile makam-mansıp hırsına kapılan devlet adamları ve kendini beğenmiş «cahil aydınlar» olduğunu açıklamıştır.

Hiç beklenmedik şekilde, tecrübesiz genç subaylarımızın savaşa katılması neticesinde yaşadığımız 1912 Balkan fâciası ile Rumeli’nin elimizden çıkması sonucunda Said Halim Paşa; çok daha büyük ve vahim bir harbin çıkacağını, Osmanlı topraklarının yağmalanacağını anlamış ama etrafında kendi çapında tedbir alacak devlet adamı bulmakta da zorlanmıştır. Eskilerin deyimiyle «kâht-ı rical» yıllarıdır o yıllar…

Said Halim Paşa’nın devlet siyasetine vermek istediği istikamet, devleti Avrupa’nın aracılığından ve tahakkümünden kurtarmaya yönelikti…

DÜŞTÜĞÜMÜZ HATA NEYDİ?

Osmanlı’nın; son yıllarda koskoca bir cihan devletinin parçalanmasına sebep olan, çöküşü hızlandıran içine düştüğü hata neydi? İsterseniz bu sorunun cevabını Said Halim Paşa’nın dilinden aktaralım:

“Milliyet mücadeleleri, ırk rekabetleri, gitgide artarak Osmanlılar arasında bir ülkü birliği bırakmadı. Dünkü casus ve rüşvetçiler; başımıza hürriyetçi, inkılâpçı ve vatanperver kesildiler… Biz; memleketimizin mesut olması için, Avrupa kanunlarını tercüme edip almanın kâfî geleceğini zannettik. Meselâ adâlet sistemimizi ıslah etmek için Fransız adâlet sistemini esas aldık. Hâlbuki Fransız cemiyeti; bizimkine asla benzemeyen, aslı ve menşei, ruh hâli, âdetleri ve gelenekleri, irfanı ve medeniyet seviyesi ile bizden pek farklı olan, ihtiyaçları ise çok çeşitli bulunan bir toplumdu. Fransız adâlet sisteminin memleketimiz için uygun olup olmadığını kimse düşünmedi…”2

hayrettin_durmus_2_yuzakidergisi_aralık2015

Osmanlı’nın siyasî birliği; Avrupa hıristiyan hükûmetlerinde olduğu gibi milliyet esasına değil, İslâm birliği ve kardeşliği esasına dayanıyordu. Ne zaman bu birlik parçalandı, İslâm diyarlarında işgal, baskı ve sömürü yılları başladı. Hâlâ kaynayan Orta Doğu kazanında başa gelenler, bu birlik anlayışından fersah fersah uzaklaşılmış olmasından kaynaklanmıyor mu?

Said Halim Paşa; ırkçılık düşüncesinin ve partizanlığın bize büyük zararlar verdiğini, mâzîmizdeki o tertemiz dostluğu zedeleyerek geleceğimizi de tehlikeye attığını örnekleriyle anlatır kitapta ve başımıza gelen musibetlerin sebebini şu ana fikre dayandırır:

“İşte görülüyor ki, bütün fenalıkların asıl kaynağı bir tanedir. Bu da; «Yabancı kanun ve müesseseleri alıp kabul ettiğimiz takdirde, yenilik ve ilerlemeye mazhar olacağımıza inanmak» hatasıdır… Fikrimizce bütün bu fenalıkları doğuran, batı medeniyetini anlamadan taklit edişimizdir.”3

Said Halim Paşa, batı medeniyetinin körü körüne taklit edilmesine karşıdır. Sû-i istimallerin üstünün örtülmemesi gerektiğine inanır, adâletsizliğe ve cehâlete karşı savaş açılmasından yanadır. Batının örnek alınmaya değer tarafının, onlardaki çalışma azmi olduğunu sık sık vurgular ve bir ferdin veya toplumun düzelmesinin, mânen ve fikren yücelmesinin ancak kendi gayretiyle olacağı kanaatindedir ve görüşlerini şöylece özetler:

“Sözün özü; kendi kendimizi tanımamıza bile engel olan, bu taklitler ve iktibaslar vasıtasıyla, durumumuzu düzeltmemiz mümkün değildir. Bu gidişin sonu; ancak, elem verici bir sosyal kargaşa ve bir siyasî anarşi olacaktır. Taklitçilik ederek, bundan başka bir sonuç alamayacağımızdan hiç şüpheniz olmasın.”4

BUHRANLARDAN KURTULMANIN YOLU

Bizim toplumumuzun buhranlardan kurtulması ve yücelmesi için; bilgiyle beraber hattâ bilgiden de önce ahlâkî eksikliklerimizin tamamlanması gerektiği görüşündedir. Gurur, bencillik, kendini beğenme gibi huylarımızın bizi tembel, kayıtsız ve rahatına düşkün kimseler hâline getireceğinden endişelidir Paşa.

«İlmin vasıta, terbiyenin ise gaye» olması gerektiği görüşündedir.

Dînimiz ilerlemeye engel mi? Batılıların bize olan düşmanlığının gerçek sebebi ne? İslâm dünyası neden geri kaldı? Müslümanın ahlâkı, siyaseti, cemiyet anlayışı nasıl olmalıdır? Aydınların vazifesi nedir? İslâm devletinin siyasî yapısı nasıl olmalıdır? Birinci Cihan Harbi’ne neden ve nasıl girdik? Bu savaşa girmemek mümkün müydü? Son derece hayatî öneme sahip, bu can alıcı soruların cevaplarını merak ediyorsanız Said Halim Paşa’nın kitabı «Buhranlarımız» sizi bekliyor.

Said Halim Paşa’nın düşüncelerinden, tecrübesinden, ufkundan bugün bizim de alacağımız çok dersler vardır. Kılık değiştirse de, her çağda yaşanan problemler özü itibarıyla aynıdır. Buhranlar içinde yüzmemek, girdapta kıvranmamak için Said Halim Paşa’ya kulak vermek gerek. Siz ne dersiniz?..

____________________________________

1Said Halim Paşa, Buhranlarımız, Hazırlayan. M. Ertuğrul DÜZDAĞ, İstanbul, 2011, (7. baskı-304 sayfa)
2 a.g.e., s. 57.
3 a.g.e., s. 60.
4 a.g.e., s. 90.