Kudretli Vezir MÜLKÜN NİZÂMI

YAZAR : Mücahid BULUT mucahidbulut@yandex.com

mucahit_bulut_yuzakidergisi_aralık2015
11. asırda Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırları Anadolu’dan Umman’a, Kafkaslar’dan Hindistan önlerine uzanmış; devlet, askerî, siyasî ve ilmî sahalarda en parlak dönemini yaşamaktadır. Vezir Nizâmülmülk; en meşhuru Bağdat’taki Nizâmiye Medresesi olmak üzere devletin dört bir köşesinde medreseler, tekke ve zâviyeler açmış, sayıları 12.000’i bulan talebe ve hocalarına destek olmaktadır. Medrese ve tekkelerin devlet hazinesine getirdiği yükten rahatsız bazı devlet adamları, Sultan Melikşah’a bu paranın kendilerine tahsis edilmesi hâlinde İstanbul’u dahî fethedebileceklerini söylerler. Bunun üzerine Melikşah, Nizâmülmük’ü çağırır ve izahat ister.

Nizâmülmülk; İslâm coğrafyasının dört köşesinde; Şiî, İsmailî, Karmatî, Mübârekî, Burkaî, Saîdî, Cinânî adlarıyla zuhur etmiş olan itikadı bozuk Bâtınî hareketlerin İslâm devletlerine Bizans’tan daha fazla zarar verdiğini anlatıp Bâtınî fitne hareketlerine karşı;

“Sultanım! Sizin için öyle bir ordu hazırladım ki, siz uyurken onlar ribatlarda nöbet beklerler!..” der.

Cevaptan memnun kalan Melikşah; bu sefer devletin bütün hazinesini, Nizâmülmük’ün kontrolüne verir.

İşte bu takvâ ordusunun kumandanı, Büyük Selçuklu veziri, Türk ve İslâm dünyasının en başarılı devlet adamlarından Nizâmülmülk; 1018 senesinde Horasan’ın kültür merkezlerinden Tûs şehrinde doğmuştur. Asıl adı Ebû Ali Kıvâmuddin Hasan bin Ali bin İshâk et-Tûsî’dir. Babası Ali bin İshak; Gazneli Devleti’nin Tûs «âmil»i (zekât memuru) ve Nûkan kasabasının yöneticisi olması vesilesiyle, iki kardeşi ile birlikte devrinin en iyi şartlarında eğitim almıştır. 12 yaşında hâfız olmuş, hadis ve fıkıh ilimleriyle alâkalanarak devrin meşhur âlimlerinden dersler almış, edip ve şairlerin sohbet meclislerinde inşâ ve hitabet sanatında ileri bir seviyeye ulaşarak tahsilini tamamlamıştır.

Nizâmülmülk, Gazneliler’in Horasan valisi Ebu’l-Fazl Sûrî’nin yanında idarecilik hayatına başlamış; Büyük Selçuklu Devleti, Dandanakan Savaşı’nda Gazneliler’i yenip Horasan’ı ele geçirince babasıyla beraber Selçuklular’ın hizmetine girmiştir. Çağrı Bey zamanında, Merv’de onun hizmetinde bulunduktan sonra; Tuğrul Bey döneminde Horasan’ı yönetmiştir. İdarî ve siyasî kabiliyetleriyle Nizâmülmülk bu dönemde dikkat çekmeye başlar. Tuğrul Bey’in vefatından sonra başlayan taht mücadelesinde Alparslan’ı destekler. Alparslan sultan olunca 1063 senesinde, Nizamülmülk’ü vezir tayin eder.

Nizâmülmülk; Sultan Alparslan ve oğlu Melikşah dönemlerinde toplam otuz seneye yakın vezirlik yapmıştır. Adâlete olan düşkünlüğü, idarî kabiliyeti, cömertliği, bilgeliği ve güzel ahlâkıyla tanınan Nizâmülmülk; halkın hukukuna ihtimam gösterip, insanların zulüm ve haksızlığa uğramaması için çalışmıştır.

Nizâmülmülk, bir isteği ve şikâyeti olanlar için devletin kapısının her zaman açık olması gerektiğini söylerdi. Bununla alâkalı olarak Nizâmülmülk bir gün yemek yerken, fakir bir kadın kapısına gelip yanına girmek ister. Hizmetçileri, mâni olurlar. Bunu duyan Nizâmülmülk, kapıdaki hizmetçiye kızıp azarlar ve;

“Ben sizlerin bu kimselere yardım etmenizi isterim. Büyük ve mâruf kimseler zaten yanıma rahatça gelip-giderler. Sizin işiniz böylelerinin girmeleri için kolaylık sağlamaktır.” der.

Türk-İslâm geleneklerini harmanlayarak iktâ sistemini geliştirmiş ve daha düzenli bir yapıya kavuşturmuştur. Bu sistem sayesinde Büyük Selçuklu ordusu yalnız o devrin değil, Orta Çağ’ın en güçlü ordusu hâline gelmiştir. Büyük Selçuklular’ın merkez (dîvan) ve saray teşkilâtını tesis etmiş ve İslâm geleneklerine uygun biçimde mahkemeler kurmuştur. Mezhep çatışmalarına son verecek hamleler yapmış, Şiî Fâtimî Devleti’nin Selçuklu ve Abbâsî coğrafyasında yaymaya çalıştığı bozuk fikirlere karşı; kurduğu medrese, tekke ve zâviyelerle tedbirler almıştır. İşte bu hizmetleri sebebiyle dönemin Abbâsî Halîfesi Kāim bi-emrillâh tarafından kendisine; Nizâmülmülk, Kıvâmüddevle ve’d-dîn ve Râzî emîri’l-mü’minîn lâkapları verilmiş, ayrıca Tâcü’l-hazreteyn, Vezîr-i Kebir, Hâce-i Büzürg gibi lâkaplarla zikredilmiştir.

Nizâmülmülk’ün hizmetleri arasında en câlib-i dikkat olanı, kurduğu medreselerdir. İlk resmî yüksek eğitim müesseseleri olan bu medreseler; yatılı ve burslu olması sebebiyle birçok insana eğitim imkânı sağlamış, çok sayıda âlim yetiştirmiştir. Bu medreselerin çoğalması için anlatılır ki;

Sultan Alparslan, veziri Nizâmülmülk ile Nişâbur’da caminin kapısında elbiseleri perişan gençleri görünce sebebini sormuş veziri de ona;

“Bunlar insanların en şereflileri olup dünya zevki bulunmayan ilim talebeleridirler.” cevabını vermiş ve bunun üzerine sultan, kendilerine bir barınak inşa edilmesini ve maaş verilmesini emretmiştir.

Nizâmiye Medreseleri arasında en meşhuru Bağdat Nizâmiye Medresesi’dir. Asrının büyük âlimlerinden olan Ebû İshâk Şîrâzî burada baş müderristir. Ayrıca; İmâm-ı Gazâlî ve İmâmü’l-Haremeyn de ders vermiştir. Bunun yanında; Belh, Nişâbur, Herat, İsfahan, Basra, Merv ve Musul gibi şehirlerde de medreseler kurulmuş, giderleri için vakıflar tesis edilmiş, zamanın en önemli eserleri kütüphanelerinde toplanmıştır.

Medresede başlıca; Kur’ân ve Kur’ân ilimleri, hadis, Şafiî fıkhı ve Şafiî fıkıh usûlü, Eş‘arî kelâmı, Arap edebiyatı, Arapça grameri, vaaz, riyâziye ve ferâiz gibi ilmî dersler okutulmuştur. Medreseler, Şiî-Bâtınî düşüncenin sakatlığını ortaya koymada ve Sünnîliği yayıp güçlendirmede önemli bir rol üstlenmiştir.

Nizâmülmülk’ün diğer bir önemli eseri de Melikşah’ın;

“Her biriniz memlekete dair düşünüp saltanatımız devrindeki aksaklıkları tespit ediniz. Dergâh, dîvan ve sarayımızda yerine getirilmesi gerekirken ifâ edilmeyen yahut gözümüzden kaçan durumları gözden geçiriniz. Ayrıca evvelki padişahların icra etmiş oldukları hâlde bizim de yapmamız gerekirken icrasından geri kaldığımız durumları bulunuz. Üzerlerinde fikirler eyleyelim.” emrine binâen kaleme aldığı Siyerü’l-Mülûk daha çok bilinen ismiyle Siyasetnâme’dir.

Eser, sahibinin ifadesiyle;

“Hem nasihat, hem hikmet, hem destan, hem Kur’ân tefsiri, hem peygamber sözleri, hem peygamberler kıssası, hem geçmiş âdil padişahların maceralarıdır. Bizden evvelkilerden haber verirken kalanlardan meyveler devşirir. Uzun olmasına uzun, lâkin özlüdür ve âdil hükümdara yaraşır yazılmıştır.”

Nizâmülmülk eserinde kısaca; «Devlet işleri en iyi şekilde nasıl yürütülebilir?» sorusunun cevabını vermiştir.

“Küfr ile belki, ammâ zulüm ile pâyidar kalmaz memleket.” ifadesini şiar edindiği eserinde en çok adâlet mevzuu üzerinde durmuştur. Yüce Allâh’ın el-Hak ve el-Adl isimlerini de hatırlatan Nizâmülmülk, adâlet ve hakkāniyetin; Allah tarafından özellikle seçildiğini düşündüğü idareciler için esas nokta olduğunu vurgulamıştır.

Nizâmülmülk; başta Hasan Sabbâh olmak üzere Bâtınîler’le askerî, siyasî ve ilmî metotlarla mücadele etmiş ve bundan dolayı Bâtınîlerce baş düşman ilân edilmiştir. 14 Ekim 1092 günü İsfahan’dan Bağdat’a hareket ettiği sırada, Nihâvend yakınlarındaki Sehne adlı köyde Hasan Sabbâh’a bağlı bir Bâtınî fedâîsi tarafından şehid edilmiştir. Türbesi İsfahan’dadır.