İMTİHAN: HAYRU’L-HALEF BİR NESİL MÜCADELESİ

YAZAR : Sami BÜYÜKKAYNAK skaynak48@hotmail.com

sami_buyukkaynak-yuzakidergisi-eylul2015

Müslümanın imtihanı eksik olmaz. Müslümanın karşılaştığı imtihana olan sabrı ve sadâkati; onun kulluk kalitesini artırdığı gibi, cennete olan yolculuğunda da mesafe kat etmesine vesile olur. İnsana bu cenneti kazanma fırsatı veren Allah’tır. Allah -celle celâlühû-;

“Andolsun; Biz sizi bir parça korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele!” (el-Bakara, 155) buyurur.

Evet, fırsat… Ve neticesinde müjde.

Ne kadar sabır ve sadâkat… O kadar kulluk ve cennet…

Her şahsın imtihanı farklıdır. Fakat bazı imtihanlar toplumların da imtihanı hâline gelebilmektedir.

Evlât veya nesil imtihanı, işte bu içtimâî imtihanlardandır. Şu bir vâkıa ki nesliyle sınanan toplum, aslında çok büyük bir imtihan içerisindedir. Zira nesil imtihanı, geleceğe dairdir.

Bir toplum nesil imtihanına nasıl tâbî olur?

Nesil, gelecek demektir. Geleceğe yapılan yatırım demektir. Eğer bu yatırım sadece maddî gāilelerle yapılır, mâneviyat ihmal edilirse; bu, kaybedilecek bir imtihan hâline gelmektedir.

Bugün toplumlara bakıldığı zaman maddî açıdan neslin geleceğinin çok fazla ön plânda tutulduğu müşâhede edilmektedir. Öyle ki evlâdın hayru’l-halef olmasından daha fazla, dünyevî geleceğinin iyi olması için gayret gösterilmektedir.

Hayru’l-halef demek;

«Müslümanca yaşayıp müslümanca ölecek bir nesil» bırakmak demektir.

Dünyevî geleceği için çabalamak ise; maddî olarak zengin olarak yaşasın ama nasıl ölürse ölsün, âhireti nasıl olursa olsun düşüncesiyle çabalamaktır.

Bugün toplumda hayru’l-halef için mücadele edenler olduğu gibi dünyalık sefâ nesli yetiştirenler de vardır. Tabiri câizse bu ikisinin nesil mücadelesi devam etmektedir.

Bir tarafta namaz kılan, Allâh’ı, Kitâb’ı, Peygamberimiz’i bilen bir nesil için çalışanlar ve bu nesil ifadesinin içerisini dolduran, Allah ve Peygamberi’nin murâdı doğrultusunda yaşayan, ezan okunduğunda onu tekrar eden, abdest alıp camiye koşan, muhatabına mânevî bir hava aksettiren, küfretmenin, hakaret etmenin, çirkin konuşmanın yanlış olduğu şuurunu kuşanan, nâ-mahremiyle aynı ortamda yalnız kalmama ahlâkıyla donanan gençler var.

Diğer tarafta ise Allah ve Peygamberi’ni mühimsemeden yaşayan, her türlü çirkin işi normalmiş gibi rahatça işleyen, her türlü fuhşiyyatın ve menhiyyatın içerinde kaybolan, ikazlara kulaklarını tıkayan, dışarıdan mutlu gibi görünse de iç dünyası berbat, karışık durumda olan gençler var. Burada tasvir edilenlerin ikisi de nesil. Yani toplumun geleceği. Toplumda gelecekte söz sahibi olması umulan evlâtlar. İkisi de bir anne-babanın umudu… Ama iki ayrı kutup. Toplumun geleceği, îmanlı, mâneviyat ehli, Allah ve kul hakkına ehemmiyet veren insanlardan veya serkeş, ayyaş, zinâkâr, kumarbaz, hilekâr, düzenbaz insanlardan meydana gelebilir. Kısacası, eğer «hayru’l-halef» için gayret edenler başarıya ulaşırlarsa bu hem toplumun dünyevî bekāsının hem de yetişen nesillerin uhrevî bekāsının âbâdı demektir. Yok eğer sürekli dünyevî istikbal için çabalayanların galibiyeti söz konusu olursa bu, o toplumun dünyevî ve uhrevî hayatının berbat olması demektir.

Onun için «müslüman nesil» için mücadele etmek, müslümanların vazifesidir. Çünkü bir toplumun tüm fertleri, tabiri câizse aynı gemide yaşamaktadırlar. Birilerinin açmış oldukları delikler sebebiyle gemi su almaya başlamış ise o delikleri kapatmak için uğraşacak birileri mutlaka olacaktır. Aksi takdirde gemi batacak herkes boğulup gidecektir. Bunun için insanları seküler olarak yetiştiren, toplumu mânevî anlamda batırmak isteyen insanların karşısında mânevî, ahlâkî, îmânî eğitim için çalışan insanların varlığı gereklidir. Her müslüman bunun endişesini taşımak, bunun için çabalamak zorundadır. Aksi takdirde nesil imtihanı kaybedilmiş olacak; aynı zamanda toplum mâneviyatsızlara teslim edilmiş olmakla kalmayacak, bu teslîmiyetin getirdiği hâkim kültür; çocuğundan, yetişkinine herkesi tesiri altına alacaktır. Bu durumu düzeltecek Allâh’ın dîni yolunda kullanacağı fidanlar yetişinceye kadar da, zor günler yaşanmaya devam edecektir.

Nesil imtihanı işte böyle, bir nesille kalmayıp nesilleri etkileyecek bir imtihandır. On-on beş sene önce eğitim için uygulanmaya başlanan projeler nesiller için hazırlanır. Projenin uygulanmaya başlandığı nesiller ve daha sonra bu nesillerin yetiştireceği çocukları da hesaba alırsanız, birkaç nesil bu uygulanan projenin eseri olarak, toplumu etkilemektedir. Türkiye bunu sekiz yıllık kesintisiz eğitim projesiyle yaşadı. Ve hâlâ onun sıkıntısını çekmektedir. Bu projenin karşısında alternatif olarak yaygın eğitim adı altında verilen eğitimle emek verilen nesiller, ateşi söndürmek için gagasında su götüren serçe gibi mücadele etmeye devam etmektedirler. Bu çabalar, Allâh’ın yolunda kullanacağı fidanları yetiştirme mesâbesindedir. Eğer toplum hayru’l-halef nesiller yetiştirme konusunda gayret ederse; Allah da onlar eliyle, onlara hizmet edecek nesiller inşa etmeye devam eder. Önemli olan bu mücadelenin içerisinde bir hizmetkâr olabilmektir.