Örnek Nesil SAHÂBE -2- HADİSLERDE SAHÂBE

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa KARABACAK karabacakm67@hotmail.com

m_karabacak-yuzakidergisi-mayis2015

Kur’ân-ı Kerim âyetlerinde olduğu gibi hadislerde de sahâbeyi öven birçok ifade vardır:

“İnsanların en hayırlıları, benim şu içinde bulunduğum asırda yaşayanlardır. Sonra onların peşinden gelenler (tâbiîn), daha sonra da onların peşinden gelenler (tebe-i tâbiîn). Onlardan sonra (kötü) bir nesil gelecek. Birinin şahâdeti yeminini, yemini de şahâdetini geçecektir. Şahit olarak çağrılmadıkları hâlde şahâdet edecekler. Kendilerinden yemin etmeleri istenmediği hâlde yemin edecekler. Nezredecekler ama yerine getirmeyecekler. Aralarında şişmanlık zuhur edecek ve şişmanlığı seveceklerdir.” (Buhârî, Şehâdât, 9, Fedâilu’s-Sahâbe, 1, Rikāk, 7, Eymân, 27; Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 214-216)

“Ashâbım hakkında uygunsuz sözler söylemeyiniz. Ashâbım hakkında uygunsuz sözler söylemeyiniz. Eğer, sizden birinin Uhud Dağı kadar altını olsa ve bunun tamamını Allah yolunda infak etse, onların infak ettiği bir ölçeğe, hattâ yarısına bile mukabil gelmez.” (Buhârî, Fedâilu’s-Sahâbe, 5; Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 221-222)

“Allah Allah! Ashâbım hakkında söz söylemekten sakının. Zinhar benden sonra onları hedef almayın. Onları seven, beni sevdiği için sever; onlara buğzeden, bana buğzettiği için buğzeder. Onlara eziyet veren, bana eziyet vermiş, bana eziyet verense Allâh’a eziyet vermiş sayılır. Allâh’a eziyet vereni de Allah cezalandırır.” (Tirmizî, Menâkıb, 58)

Ebû Mûsâ el-Eş‘arî -radıyallâhu anh- anlatır:

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile beraber akşam namazı kılmıştık. Aramızda;

“–Burada oturup yatsı namazını da O’nunla birlikte kılsak…” dedik ve oturduk. Derken yanımıza geldi ve;

“–Hâlâ burada mısınız?” buyurdular. Biz de;

“–Evet!” dedik.

“–İyi yapmışsınız!” buyurdu. Sıkça yaptığı gibi başını semâya kaldırdı ve şöyle buyurdu:

“Yıldızlar semânın emniyetidir. Yıldızlar gitti mi va‘dedilen şey semâya gelir. Ben de ashâbım için bir emniyet ve güven kaynağıyım. (Hayatta kaldığım sürece; ashâbım arasında nizam, intizam ve güven devam edecektir.) Ben gittiğim zaman; ashâbım için vârid olan tehdit, insanların başlarına gelecektir. Ashâbım da, ümmetim için bir emniyet ve güven kaynağıdır. Ashâbım gidince de, ümmetime va‘dedilen şey gelir.” (Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 207; Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, IV, 399)

Her sahâbînin kendisine has ama bizlere örnek olabilecek özellikleri vardır:

“Ümmetimin en merhametli olanı Ebûbekir’dir. Allâh’ın emri hususunda en titiz olanı Ömer’dir. En hayâlı olanı ise Osman’dır. (Dâvâlarda) en isabetli karar veren Ali’dir. Helâl haramı en iyi bilen Muâz bin Cebel’dir. Ferâiz ilmini en iyi bilen Zeyd bin Sâbit’tir. Kur’ân okumayı en iyi bileni Übey bin Kâb’dır. Her ümmetin bir emîni vardır. Bu ümmetin emîni Ebû Ubeyde bin Cerrâh’tır.” (Tirmizî, Menâkıb, 32; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17)

“Doğru sözlülük bakımından Ebû Zer’den daha iyisini ne yeryüzü barındırmış, ne de gökyüzü gölgelendirmiştir.” (Tirmizî, Menâkıb, 35; İbn-i Mâce, Mukaddime, 18)

Daha birçok hadiste bazı sahâbîlerin öne çıkan özellikleri sayılmakla birlikte aslında hepsi bizler için bir önderdir:

“Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz.” (İbn-i Battâ el-Ukberî, el-İbânetü’l-Kübrâ, II, 569)

Başta sahâbe olmak üzere Allah dostlarının; dünyada olduğu gibi âhiret günü de faydalı olacağı umulmaktadır:

“Ashâbımdan herhangi biri, bir yerde ölürse; mutlaka o, (o belde) insanları için kıyâmet günü bir nur ve kılavuz olarak diriltilir.” (Tirmizî, Menâkıb, 58)

Âyet ve hadisler düşünüldüğünde bazı âlimler demişler ki;

Sahâbeden sonra en hayırlı nesil olan tâbiînin en fazîletlisi dahî sahâbenin en alt derecesindeki kişinin derecesine ulaşamaz. Bu mertebeyi onlar; Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i görmekle birlikte, dîni yaşama konusundaki gayretleri ve dîne olan bağlılıklarıyla elde etmişlerdir. Aynı zamanda onlar, insanların en doğru sözlüleridirler. İçlerinde, dîni insanlığa naklederken hilâf-ı hakikat beyan veya Peygamber’e karşı kasten yalan isnad etmiş birinin varlığından asla söz edilmemiştir. Bununla birlikte, onların ufak tefek kusurları olmuştur. Zira onlar masum değillerdir. Sahâbenin adâletinden; onların yalan söyleme, zinâ etme, unutma vb. özellikleri değil; ifrat ve tefrite girmeden dîni, istikamet ve itidal üzere yaşamaları; doğruluğun, dürüstlüğün temsilcileri olmaları; Hazret-i Peygamber’e kasten yalan söylememeleri, anlaşılmalıdır. Bu yüzden hadis âlimleri; «Her birinin rivâyet ettiği hadis/hadisler dinde delil sayılır ve hangi sahâbî olursa olsun, beşer olarak işleyebileceği günahları işleyip işlemediği araştırılmaz.» demişlerdir. Hattâ onlar; Hazret-i Osman -radıyallâhu anh-’ın şehid edilmesiyle ortaya çıkan ve zamanla büyük boyutlara ulaşan savaşlarda, ister bir tarafta yer almış, ister tarafsız kalmış olsunlar, bu tutumlarından dolayı adâlet vasfını zedeleyici bulunmamışlardır.

Âyet ve hadisler sahâbenin yerini kesin bir şekilde ispat etmiş, herhangi bir kimseye veya zümreye onları ta‘dil etme hususunda en küçük bir ihtiyaç bırakmamıştır. Bize düşen Efendimiz’in bu güzîde arkadaşlarını saygıyla yâd etmektir. Bunu zaten Rabbimiz istemektedir:

“… Onlardan (sahâbeden) sonra gelenler de şöyle derler:

«Rabbimiz! Bizi ve bizden önce îmân etmiş kardeşlerimizi affet; kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz sen çok şefkatli, çok merhametlisin.»” (el-Haşr, 59/10)

Selâm ve duâ ile…