HELÂL ve HARAM KAZANÇ -1-

YAZAR : İrfan ÖZTÜRK

“Ey Peygamberler! Helâl ve temiz yiyecekleri yiyin ve sâlih amel işleyin.” (el-Mü’minûn, 51)

Helâl ve temiz kazanç hangi şeylerdir?

İlâhî vahyi açıklamakla görevli bulunan sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bu sorunun cevabını bize şöyle veriyor ve buyuruyor ki:

“Kişinin yediği en temiz yemek, kendi kazancındandır.” (Hadis Ansiklopedisi, Kütüb-i Sitte, 14-312)

“Kişi elinin emeğinden daha helâl bir yiyecek yememiştir.” (Buhârî, Büyû‘, 15)

Bu durumda âyette geçen temiz rızık; mü’minin çalışarak ve Allâh’ın rızâsına uygun çalışarak elde ettiği kazancıdır. Rızkını bu yoldan temin etmek her müslümanın üzerine düşen farz bir görevdir.

Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bu hükmü bir hadîs-i şeriflerinde şöyle bildiriyor:

“Helâl nafaka temini, her müslüman üzerine farzdır.” (Tâberânî)

BU FARZ GÖREVİN ÎFÂSI MÜ’MİNE NELER KAZANDIRIR?

Helâl kazanç için çalışmak ibâdettir.

Dînimiz helâl kazanç için çalışmayı ibâdet saymıştır.

“İbâdet on cüzdür. Dokuzu helâl nafaka aramaktır.” (İhyâ, 2/236) denilmiştir.

Allâh’a inanan kul, kulluk görevini ibâdetleriyle yerine getirir. Zira ibâdet onun kulluk borcudur.

Ve bilinmesi gereken bir gerçek vardır. O da;

Ödenmesi gereken en âcil borç Allâh’a olan kulluk borcudur.

Nefes aldığı sürece borçludur insan… Ve o nefesin ne zaman tükeneceğini de bilmemektedir.

Borçlu gitmemek için, aldığı ve verdiği her nefesin hesabını iyi yapmalı ve mutlaka kâr hânesine yazılacak şekilde harcamalıdır bu değerli sermayeyi. Şairin dediği gibi:

Büyük randevu… Bilsem nerede, saat kaçta?
Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?

Ezelde tesbit edilmiş ve Rabbimiz tarafından kesin bilinen ve fakat bizce bilinmeyen kesin son, ölüm için hazırlıklı olmak; başka bir ifadeyle hazırlıksız yakalanmamak için her fırsatı ubûdiyet görevini yerine getirmek üzere kullanmalıdır müslüman.

İşte helâl kazanç; bir ibâdet ve kulluk görevini yerine getirmek için önemli bir fırsat…

Hattâ çalışmak bazı nâfile ibâdetlerden daha fazîletli bir ibâdettir.

Hazret-i İsa -aleyhisselâm-, gördüğü bir adama;

“–Nasılsın, ne yapıyorsun?” diye sorar. Adam da;

“–İbâdetle meşgulüm, devamlı ibâdet yapıyorum.” der.

“–Geçimini kim temin ediyor?” diye sorar Hazret-i İsa. Adam;

“–Kardeşim temin ediyor.” der. Hazret-i İsa;

“–Desene asıl ibâdet eden kardeşindir.” diye cevap verir. (İhyâ, 2/164)

Ancak bir noktanın da açıklığa kavuşturulması gerekir. Günümüzde bazı kimselerin ortaya çıkıp;

“Çoluk çocuğunun rızkını temin maksadıyla çalışan kişi ibâdet etmektedir. Dolayısıyla başka ibâdetlerini yapmasa da olur.” şeklinde yanlış fetvalar verdikleri ve müslümanların kafalarını karıştırdıkları görülmektedir ki bu doğru değildir.

İnsanoğlu, günahlardan uzak kalamıyor her zaman. Zaman zaman hata yapması, insan oluşunun tabiî bir sonucudur… Özellikle günümüzde, günahlardan uzak kalmak mümkün, fakat kolay değil… Bunu Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Günahlarla yıprandınız, tevbe ile yamandınız.” diye hatırlatıyor. Yani insan olarak ve de günahkâr kul olarak ihtiyacımız var bağışlanmaya… Cennete girmek için… Rabbimiz’i görmek için…

İşte helâl kazanç için çalışmak kulun bağışlanmasını sağlar. Sevgili Peygamberimiz buyuruyor:

“Kim işinden yorulmuş olarak geceyi geçirirse, Allâh’ın bağışlamasına mazhar olarak gecelemiş demektir.” (Hadis Ansiklopedisi, Kütüb-i Sitte, 14/312)

Gündüz çoluk çocuğunun rızkını helâl yolla kazanmak üzere yorulan baba da; ailesinin, çoluk çocuğunun huzuru ve rahatı için, evinde, mutfağında çalışan anne de aynı bağışlanma kapsamındadır. Yüce Rabbim, günahlarını bağışlamak gibi bir mükâfat ile ödüllendiriyor gece boyunca onları…

Ne büyük bir lütuf; hem para kazanmak, hem de ibâdet etmek…

Helâl kazanç yolunu seçenler, cennetlikler arasındadır. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyuruyor:

“Cennetlikler üç gruptur. Bunlar;

* Âdil ve başarılı devlet başkanı,

* Yakınlarına ve müslümanlara yufka yürekli kişi ve

* Ailesi kalabalık olduğu hâlde haram kazançtan sakınıp, kimseden bir şey istemeyen adamdır.” (Müslim, Cennet, 63)

Çalışmak ve Allâh’ın rızâsına uygun olarak rızık temini için çalışmak… Başkalarına el açmaktansa alın teriyle kazanmak… Böylece hem şahsiyetini muhafaza etmek, hem de cennete girmek…

Helâl lokma insanın mevkiini yükseltir.

Helâl lokma dünyada kişiye itibar kazandırdığı gibi âhirette de mevkiini yükseltir. Birbirinden farklı olan ve dünyada her ameliyle farklı mükâfatlara nâil olacak mü’mine; cennette sıddîkların bulunduğu bölgede, mevkide, nimetler içinde ölümsüz hayatını sürdürmeyi kazandırır…

İşte en büyük mükâfat bu değil mi?

Ashâbın ileri gelenlerinden Sehl -radıyallâhu anh-;

“Sıddîklar mertebesine yükselmek isteyen helâl yemeli, sünnet üzere amel etmelidir.” diyor.

Bu konuda Lokman Hakîm’in oğluna şu nasihatinden örnek almalıdır mü’minler.

Lokman Hakîm diyor ki:

“Oğlum, helâl kazanç ile yoksulluktan korun. Yoksul düşen kimse üç musibetle karşılaşır:

1. Din zayıflığı; çünkü fakirlik insanı, kötülüğe sürükler.

2. Akıl zayıflığı; çünkü ihtiyaç düşüncesi insanı şaşırtır.

3. Mürüvveti, insanlığı kaybolur. Bunlardan daha büyüğü de, insanların maskarası olur.” (İhyâ, 2/165)

YA HARAM LOKMA!

Kazancında haram yolu seçenler için büyük tehlikelerin olduğunu yine Sevgili Peygamberimiz haber veriyor.

İşte haram lokma ile beslenmenin tehlikeleri:

Namazı kabul olmaz.

Namaz, müslümanın hayatında ihmal edemeyeceği bir ibâdettir. Onu ihmal edenler dünya ve âhirette büyük zarardadırlar. Öyle bir ibâdettir ki namaz, yolculukta olduğu gibi düşmanla savaş hâlindeyken bile terkine cevaz verilmemiştir.

* Dünya meşguliyetinden dolayı yani alışverişten dolayı namaz terk edilmez. (el-Cumua, 62/9)

* Bir korkudan dolayı, namaz terk edilmez. (el-Bakara, 2/292)

* Sefere çıkıldığında düşman tehlikesi varken, namaz terk edilmez. (en-Nisâ, 4/101)

* Hattâ düşmanla savaş hâlindeyken (en-Nisâ, 4/102) bile namazın terkine cevaz verilmemiştir.

Numaraları verilen âyet-i kerîmelerde bu durumlarda namazın nasıl edâ edileceği bildirilmiştir.

Müslüman olarak hayatımızda böylesi bir zorunluluğu olan namaz ibâdetimizin kabulü haram lokma ile tehlikeye girmektedir.

Peygamberimiz buyuruyor:

“Parasında bir kuruş haram olduğu hâlde, on kuruş ile elbise alan kimsenin üzerinde o elbiseden bir parça bulunduğu müddetçe namazı kabul olmaz. (İhyâ, 2/236)

Allâh’a ve âhirete inanan mü’min için bundan daha büyük bir zarar ve bundan daha büyük bir kayıp düşünülemez. Zira Peygamberimiz’in bildirdiğine göre, hesap günü ilk sual; namazdan sorulacak; şayet namaz hesabı tamam ise diğer amellerine geçilecek, tamam değilse diğer amellerine bakılmayacak bile…

Cenâb-ı Hak! Cümlemizi helâl lokma yiyip, sâlih amel işleyen kullarından eylesin. Âmîn.

Helâl kazanmaya gayret et her an,
Az da olsa helâl, çok hükmündedir.
Uzak dur, harama yaklaşma sakın!
Çok da olsa haram, yok hükmündedir.
(Gülzâr-ı İrfan)

(Devam edecek.)