EN DEĞERLİ MİRAS: GÜZEL TERBİYE
YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com
BİR HADİS:
حَدَّثَنَا أَيُّوبُ بْنُ مُوسى عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: « ما نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدًا من نَحْلٍ أَفْضَلَ مِنْ أَدَبٍ حَسَنٍ»
“Hiçbir anne-baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” (Tirmizî, Birr, 33)
BİR MESAJ: Çocuklarınıza bırakabileceğiniz en değerli miras; güzel terbiyedir.
Edep bir tâc imiş nûr-i Hudâ’dan,
Giy ol tâcı emîn ol her belâdan.
Çocuklarımız; bizim sürûr kaynağımız… Çocuklarımız; Rabbimizin bizlere lutf u keremi… Çocuklarımız; Rabbimizin bizlere emâneti…
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Çocuğunun senin üzerinde hakkı var.” (Müslim, Sıyâm, 183) buyuruyor.
Evet, yavrularımızın bizler üzerinde hakları var. Bu haklardan biri de; onlara Rabbimiz Teâlâ’nın hoşnut olacağı bir terbiye verebilmektir. Hakikatte terbiye; kalp, beyin ve davranışlarda tezâhür eden büyük bir değişimdir. Terbiyeye önce gönül dünyasından başlamalı. Sevgimizi ve merhametimizi de işin içine katarak, yavrumuzun kalbine Allah’tan başka ilâh olmadığını nakşetmeliyiz. Sonra doğru, isabetli ve hak bilgilerle çocuğumuzun beynini donatmalıyız. Ve en sonunda gönül ve beynin birleşerek çocuğumuzda güzel davranışlar olarak yansımasını sağlamalıyız.
Terbiyenin, insanın yeme içmesinden giyimine, söz ve davranışlarından yatıp kalkmasına kadar bütün hayatını kuşatan bir mahiyeti vardır. Neticede insan, aldığı terbiye ve eğitime göre konuşur, yer içer ve buna göre oturup kalkar. Bu bakımdan;
Terbiye temeldir. Temeli nasıl tesis ederseniz bina ona göre şekillenecek, sağlamlığı da o derece olacaktır.
Terbiye en güzel mirastır. Serlevha hadîsimizde de ifade edildiği üzere; bir anne-baba, evlâdına güzel bir terbiyeden daha değerli bir miras bırakamaz.
Terbiye kurtuluştur. Güzel terbiye ve eğitim alan bir insan, dünya ve âhirette kurtuluşa erer. Aldığı terbiye ve eğitim sayesinde dünyada hem başarıya ulaşır, hem de huzura kavuşur. Âhiret hayatında ise güzel ahlâka sahip olanlar için Rabbimiz Teâlâ; tarifi mümkün olmayan nimetler hazırlamıştır. Onun için terbiye, dünya ve âhiret kurtuluşunun anahtarıdır.
Terbiye ikramdır. İnsanın eğitimine, terbiyesine yapılan her türlü çaba, ona yapılan bir ikramdır. Zira Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Çocuklarınıza ikram edin ve onları güzelce terbiye edin.” (İbn-i Mâce, Edeb, 3) buyurmuştur. Çocuğuna ikram mı yapmak istiyorsun? Onun terbiyesine önem vereceksin. Ona iyilik mi yapmak istiyorsun? Onun terbiyesi için gayret göstereceksin.
Terbiye zenginliktir. Hem de yükler dolusu altına sahip olmaktan daha fazla zenginlik… Anne-babasından, büyüklerinden güzel terbiye alan bir genç, ne büyük bir servete sahiptir. Terbiye sahibi, büyüklerine saygılı, küçüklerine merhametli bir evlâda sahip olan anne ve baba, ne muhteşem ve bitmek tükenmek bilmeyen bir hazinenin sahibidir.
Terbiye anne karnındayken başlar. Annenin sözleri ve tavırları, yemesi içmesi, hattâ giyim kuşamı, karnındaki yavrusu üzerinde öyle veya böyle bir etki oluşturur. Sonra insanın terbiye serüveni anne kucağı ile devam edip babanın da devreye girmesiyle hayat boyu sürer. Dolayısıyla terbiyenin ilk durağı, anne-babadır. İnsan, ilk eğitimini anne ve babasından alır. Sonrasında anne-babanın eğitiminin yanında okul hayatının, insanın eğitim ve terbiyesinde önemli yeri vardır. Aslında insan, çevresiyle bir etkileşim içerisindedir. Bu etkileşim içerisinde her gün yeni bilgi ve davranışlar edinir. Bu, can bedenden çıkıncaya kadar böyle devam eder durur. Dolayısıyla insanın terbiye yolculuğu, ölünceye kadar devam eder.
Çocuğun güzel bir terbiye edinmesi ve iyi bir eğitim alması açısından, işin başında ve devamında, yani her merhalesinde, anne-babanın küçümsenmeyecek bir yeri vardır. Bu bakımdan;
Terbiye sorumluluktur. Allah, çocukları ana-babasına emânet olarak lutfetmiştir. Bunun için yavrularımızın gönül, beyin ve davranışlarını Rabbimiz’in rızâsı doğrultusunda şekillendirmemiz gerekmektedir. Bu aynı zamanda üzerimizde ağır bir sorumluluktur. Sevgili Peygamberimiz, ana-babanın evlâtları üzerindeki bu sorumluluğunu şu veciz ifadesiyle işaret buyurmuştur:
“Her doğan, fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu yahudi yahut hıristiyan veya mecûsî yapar…” (Buhârî, Tefsîr, [er-Rûm] 2) Bu bağlamda;
Terbiye fıtrata dönüştür. Terbiye ile insan, fıtratında var olan özellik ve güzelliklere kavuşur. Yani özüne döner. Aslında terbiye ile yaptığımız şey; insanı fıtratına uygun söz ve davranışlara yönlendirmektir.
“Ağaç yaşken eğilir.” diye bir atasözümüz vardır Onun için insanın eğitimi açısından erken yaşlar çok önemlidir. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Çocuğa namazı yedi yaşında öğretin…” (Titmizî, Salât, 299) buyurmuştur. Çocuğun hayatı boyunca devam ettireceği alışkanlıkların, erken yaşlardan itibaren yerleşmesi önemlidir. Yerleşmesi gereken bu alışkanlıkların en önemlisi namazdır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; namaz alışkanlığının erken yaşlardan itibaren yerleşmesine çok ehemmiyet vermiştir. Bir seferinde Abdullah bin Abbas -radıyallâhu anhümâ- geceyi teyzesi Hazret-i Meymûne’nin yanında geçirecekti. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; Meymûne annemize; “Çocuk namaz kıldı mı?” diye sordu. (Ebû Dâvûd, Tatavvu‘, 26) Evet, Allah inancından sonra çocuklarımıza vermemiz gereken ilk terbiye, namaz terbiyesidir.
Nebevî terbiye metodunda erken yaşların büyük önemi vardır. Fahr-i Kâinât Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, özellikle küçük çocukların güzel davranışlar edinmesi üzerinde önemle dururdu. Bir seferinde yemek yerken tabağın içinde elini rastgele dolaştıran Ömer bin Ebû Seleme -radıyallâhu anh-’a merhametle şöyle seslenmişti:
“Yavrucuğum! Besmele çek, sağ elinle ve önünden ye.” (Buhârî, Et’ıme, 2) Görüldüğü üzere Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir vesileyle çocuğa yemekle ilgili üç edep husûsunu hatırlatmış oluyor.
Bu hâdise vesilesiyle Nebevî Terbiye Metodu ile ilgili bir hususa işaret etmek isterim. Nebevî Terbiye müdâhildir. Yani ortada yanlış giden bir husus varsa anında müdahale edilmelidir. “Küçüktür, şimdi sırası değil, acaba ayıp olur mu?” gibi mazeretlerin arkasına sığınmadan, usûlünce olaya müdahale etmek, işin doğrusunu söylemek, en başta o kişinin hayrına olan bir husustur.
Terbiye iz bırakır. Bir çocuk, anne babasından, çevresinden edindiği davranışları olağanüstü aksi bir durum olmadığı sürece ömür boyu devam ettirir.
Terbiye onurlu ve mukaddes bir faaliyettir. Çünkü terbiyede, öğrenme vardır, güzel alışkanlıklar edinme, duyguları kontrol etme vardır.
Terbiye şekil vermedir. Gönle, beyne ve davranışlara şekil verme… Bu mânâda anne-babaya çok iş düşmektedir. Yavrularını şekillendirmek, terbiyelerini vermek noktasında Cenâb-ı Hak, onlar üzerine hem yetki hem de sorumluluk yüklemiştir.
Terbiye şekle ruh verir. Aynı faaliyette bulunmamıza rağmen işin içerisine terbiye girdiğinde yaptığımız işin mahiyeti, sonucu değişir. Meselâ yemek yerken, besmele çekip sağ elimizle ve önümüzden yediğimizde, o yemek; bize şifâ olur, enerji olur, aksi durumda hastalık olur, kilo olur.
Dînimizde kız çocuklarının terbiyesi ayrı bir önem arz eder. Çünkü kız çocuğu; istikbalde eştir, annedir. Ailenin sağlam temeller üzerine bina edilmesinde kadının yeri büyüktür. Onun için Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; sâliha kadını, kendisine sevdirilen dünya nimetleri arasında zikreder. (Nesâî, İşretu›n-Nisâ, 1) Bunun yanında kadın annedir. İnsanın ilk mürebbîsi de annesidir. Anne bir bakıma geleceğin inşasında ilk tuğlayı koyar. Bu bakımdan kız çocuklarının terbiyesi önemlidir. Bu öneminden dolayı kendisi de kız babası olan Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Kim üç kız çocuğunun geçimini üstlenir, onları terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa, ona cennet vardır.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 120) buyurmuştur.
En büyük mürebbî Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’dir. Zira o câhiliyye insanını öyle bir dereceye getirmiştir ki, kızını diri diri gömen cânîlikten, karıncayı bile ezemeyecek merhametli bir konuma dönüştürmüştür. Bu mânâda;
Terbiye dönüşümdür… Gönülde, beyinde, davranışlarda dönüşümü sağlamaktır. Bu bakımdan rızâ-yı ilâhî çerçevesinde bu dönüşümü sağlamak durumundayız.
Terbiye rızâdır. Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı, güzel bir terbiyeye sahip olan insan üzerinedir. Güzel terbiye alan ve iyi eğitim gören bir genç, Allah katında yüksek derecelere sahip olur.
Terbiye insanın süsüdür. Güzel terbiyeye sahip olan kişi en güzel süse sahiptir.
Terbiyenin temelinde merhamet vardır. Çocuklarımızın terbiye ve eğitimi üzerinde titrememizin sebeplerinden birisi, onlara olan merhamet duygumuzdur. Yine terbiye ve eğitimi çocuklarımız üzerinde icra ederken de onlara karşı merhametimizden dolayı, bunu merhametle icra ederiz.
Terbiye bir çırpınıştır. Îmandan yoksun, vicdansız ve acımasız dünyanın çarklarından yavrumuzu çekip almaktır, selâmete erdirmektir. Cenâb-ı Hak;
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taş olan ateşten koruyun…” (et-Tahrîm, 66/6) buyuruyor. Onun için terbiye bu çağrıya kulak vermektir. Bu mânâda;
Terbiye sahiplenmedir. Ne olursa olsun, yavrumuza sahip çıkmaktır. “Olmuyor, yapamıyorum.” deyip işin peşini bırakmamadır. Nuh -aleyhisselâm- gibi, isyankâr evlâdına;
“…Yavrucuğum! Bizimle beraber sen de (gemiye) bin, inkârcılarla birlikte olma…” (Hûd, 11/42) diye son dakikaya kadar haykırmaktır. Biricik yavrumuzu aslanın pençelerine nasıl terk edebiliriz ki?..
Terbiye sabır ister. Çünkü dönüşüm sabır ister. Alışkanlıkları bıraktırmak veya değiştirmek zaman ister, sabır ister. Bunlar bugünden yarına olacak işler değildir. Kilim dokur gibi ilmek ilmek işleyeceksin. Onun için;
Terbiye emek ister. Büyük bir teslîmiyet ve tevekkül ile çocuğunun terbiyesi için çalışacaksın, gayret edeceksin. Gerisini Cenâb-ı Hakk’a havale edeceksin. Neticede lutfedecek olan O…
Terbiye geleceği inşa etmektir. Bizden sonra geleceği çocuklarımız inşa edecek, geleceği onlar imar edecekler. Onun için onların terbiye ve eğitimi ile uğraşmak, geleceğimizi inşa etmek ve şekillendirmektir.
Terbiye ihmale gelmez. Terbiye ve eğitim üzerine ihtimam göstermemiz gerekiyor. Aksi takdirde hem kendimizi hem de ailemizi hüsrana sürüklemiş oluruz. Yüce Allah bu hususta şöyle seslenir bizlere:
“…Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki, bu apaçık bir hüsrandır.” (ez-Zümer, 39/15)
Onun için geleceğimizin aydınlık olmasını istiyorsak, yavrularımızın terbiye ve eğitimine büyük ihtimam göstermemiz gerekmektedir.
Cenâb-ı Hak, çocuklarımızın terbiyesi hususunda bizlere güç kuvvet versin. Cümle yavrularımıza Sevgili Peygamberimiz’in o güzel ahlâkını nasip eylesin.
Cenâb-ı Hak, yeni eğitim-öğretim döneminde bütün yavrularımıza zihin berraklığı ve gönül ferahlığı lutfetsin. Onları yanlış düşüncelerden, uygunsuz söz ve davranışlardan uzak eylesin…
Âmin.