Duraklama Dönemi (1579-1699)
«KUTSAL İTTİFAK»IN KURULMASI
YAZAR : Ahmet MERAL ahmetmeral61@gmail.com
Papa XI. İnnocent’in isteği doğrultusunda; daha önce gerçekleşen Lehistan ile Avusturya arasındaki ittifaka, Nisan 1684 tarihinde Venedik de katıldı. Buna göre; Osmanlı Devleti’ne karşı Avusturya ve Lehistan karadan saldırırken, Venedik de donanmayla savaşa katılacak ve Dalmaçya kıyılarından Osmanlı kuvvetlerine hücum edecekti. Yapılan işbirliği anlaşması çerçevesinde, hıristiyan âleminin hükümdarları ve özellikle Rus Çar’ı da «Kutsal İttifak»a katılmaya davet edilecekti. Nitekim Ruslar; Lehistan ile aralarındaki anlaşmazlıkların aşılmasının ardından, 1686 yılı Nisan’ında Osmanlı karşıtı cephede yerini aldı. Ardından Kırım ve Azak bölgesine ordu göndererek yeni bir cephe açmış oldu.
Viyana Kuşatması’nı yarmayı başaran «Müttefik Haçlı Güçleri»; İran ile de ittifak yolları aramış, ancak Süleyman Şah, ittifak isteğine ret cevabı vermiştir.* Ayrıca Etiyopya hıristiyanları da; «Müttefik Haçlı Güçleri»nin, Osmanlı’ya bağlı Mısır’a saldırı taleplerine olumlu cevap vermedi.
MÜTTEFİK HIRİSTİYAN GÜÇLERİYLE SAVAŞLAR
Jean Sobieski’nin; Viyana Zaferi’nin parıltısından gözleri kamaşmıştı, Osmanlı ordularının çok kısa sürede yenileceğini umarak 1686-1691 yılları arasında Lehler adına Boğdan’a saldırılar gerçekleştirdi. Ancak umduğunu bulamadığı gibi, ısrarlı saldırıları da Osmanlı güçleri tarafından püskürtüldü. Oysa Avusturya’nın Viyana ablukasını yararak, Osmanlı güçlerine karşı büyük bir zafer kazandıktan sonra, ilk hedefi; Budin’i ve bütünüyle Macaristan’ı ele geçirmek idi. Çok geçmeden, Osmanlı şan ve şeref hâtıralarının ebedîleştiği Estergon Kalesi düştü. Daha sonra yoğunlaştırılan mücadelelerin ardından; Uyvar Kalesi istikametinde tüm topraklarda, Macaristan ve Erdel bölgesinde askerî üstünlük Avusturya kuvvetlerinin eline geçti.
Charles de Lorraine komutasındaki ittifak güçleri, Budin’e saldırdı. Budin Valisi Abdurrahman Avni Paşa (Arnavut); tepeleri tutup yardım gelmesini engelleyen düşmana karşı, iki buçuk ay kahramanca direndi. Ancak Eylül 1686’da, askerleriyle birlikte kanının son damlasına kadar direndi ve göğüs göğüse son mücadelelerin ardından şehid oldu. Bu kahraman askerlerin eşsiz direnişi ve düşmana büyük zâyiat verdirmesinin ardından, Budin Kalesi Avusturya’nın eline geçti. Bu durum, Macaristan’daki 150 yıllık Osmanlı hâkimiyetinin kaybolmasına yol açtı. Budin’deki müslüman halk, kadın ve çocukların iniltileri arasında kılıçtan geçirildi ve kaledeki Osmanlı eserleri yok edildi.
Osmanlı için buhranlı yıllar devam etmekteydi. 1687 yılında; Mohaç Ovası’nda yaşanan mağlûbiyet ve 20 bin Osmanlı askerinin şehid olması, Osmanlı sarayında taht değişikliğine yol açtı. Ordu; IV. Mehmed’in devlet işleriyle ilgilenmediği, devamlı av eğlencelerinde gününü gün ettiği gerekçesiyle, İstanbul’a yürüdü ve kendisini tahttan indirerek II. Süleyman’ın tahta çıkmasını sağladı. Aynı yıl Venedikliler; Atina’yı ele geçirdikleri gibi Avusturyalılar da Eğri Kalesi’ni ele geçirdiler. İstolni Belgrad Kalesi de Habsburgların eline geçerken, müslüman halk kılıçtan geçirildi.
KÖPRÜLÜ FAZIL MUSTAFA PAŞA’NIN DEVLETİ TOPARLAMASI ve ŞEHÂDETİ
1689 yılında, Köprülü ailesinden değerli bir asker ve devlet adamı olan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa sadrazamlığa getirildi. Devlete nizâmat verme adına, iç karışıklıkları bastırmakla işe başlayan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa; halkı ezen gereksiz vergileri ortadan kaldırdı. Saraydaki değerli eşyaları darphanede paraya çevirerek, maliyeyi düzeltme yoluna gitmiş ve ordudaki asker sayısını azaltarak orduyu yenilemiştir. Devlet adamlarının padişaha hediye takdimini kaldırmış; böylece devlet adamlarının üstlerine yaranma adına, halkı külfetler altına sokmasının önüne geçmek istemiştir.
Paşa’nın Avusturyalıların üzerine yürüyerek Niş, Budin ve Belgrad’ı geri almayı başarması; orduya güven verdiği gibi, halka da büyük bir moral oldu.
Bu arada ordunun toparlanmasının etkisiyle, Yunan cephesinde de kısmî bir başarı sağlandı ve Avlonya Kalesi Venediklilerden geri alındı.
1691 yılında Avusturya Seferi’ne çıkan Fazıl Mustafa Paşa, Salankamen’de düşman ordusuyla karşılaştı. Çok yoğun çarpışmalar sonucu, Avusturya ordusunda ilk dağılmalar başladı; bu arada, Kırım Hanı’nın ordusu da Osmanlı ordusunun yanında savaşmak için ilerliyordu. Osmanlı kuvvetleri; Tuna’da, 800 kayık dolusu düşman erzakını ele geçirdi. Osmanlı ordusu, savaşı başarıyla sürdürmekte ve düşmana büyük zâyiat verdirmekteydi. Ancak savaş devam ederken, Fazıl Mustafa Paşa; orduyu cesaretlendirmek için ön saflara çıktığı bir sırada, alnına isabet eden kurşunla şehid oldu. Askerlerden saklanamayan bu fâcia, Osmanlı hatlarının çözülmesine yol açtı. Osmanlı ordusunun bocaladığını gören Habsburg kuvvetleri, tam taarruza geçtiler. Kırım Hanı savaş yerine geldiğinde, dağılmış Osmanlı ordusuyla karşılaştı. Talihsiz bir biçimde yeni bir bozgun yaşanmış ve ordunun tüm ağırlıkları düşmanın eline geçmişti.
Osmanlı’nın askerî gücünü kuzey bölgesine yoğunlaştırmasından yararlanan Venedik de Mora ve Adriyatik’te mevzîi başarılar elde etti. Ayrıca Rusya da fırsattan istifade ederek; «Müttefik Haçlı Güçleri»ne katılmanın meyvesini, Karadeniz’in en stratejik kalesi olan Azak Kalesi’ni ele geçirerek topladı.
Osmanlıların, «Kutsal İttifak Devletleri»yle 15 yıl süren ve yer yer bazı başarıların da yer aldığı yorucu ve amansız mücadeleleri; Zenta yenilgisi ile noktalandı. Nitekim II. Mustafa kumandasında üçüncü kez Avusturya üzerine sefere çıkan Osmanlı ordusu; Zenta’da, Prens Eugene’in kuvvetlerince Tisa Irmağı’nda sıkıştırıldı. Osmanlı ordusu 30 bin kayıp vererek dağıldı. Bu savaşta, Vezir-i Âzam Elmas Mehmed Paşa da şehidler arasındaydı. Uzun süren savaştan yorgun düşen Osmanlı Devleti; İngiltere Hükûmeti’nin araya girmesi sonucu, Osmanlı Devleti’nin batıda en büyük kayıplara uğradığı Karlofça Antlaşması’nı imzaya râzı oldu.
1699 yılında Karlofça Kasabası’nda (Şimdi Sırbistan sınırları içerisinde yer almaktadır.) imzalanan bu antlaşmaya göre; Banat ve Temeşvar hariç bütünüyle Macaristan ve Erdel Beyliği Avusturya’ya bırakıldı. Ukrayna ve Podolya, Lehistan’ın hâkimiyetine girdi. Mora ve Dalmaçya kıyıları, Venediklilere verildi.
__________________
* Dr. Sabire ARIK, A. Ü. Dil Tarih-Coğrafya-Fak., Polonya Kralı III. Jean Sobieski’nin Hükümdarlık Dönemi (1674-1696), s. 227. (www.ankara.edu.tr)