BESMELE ANAHTARDIR

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

Bir yanık besmele çektikçe gönüller yeşerir;
Kor yüreklerde yanan kırmızı güller yeşerir… (Seyrî)

Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; hayırlı işlerimize; Allâh’ın zikriyle yani «Bismillâhirrahmânirrahîm» sözü ile başlamamızı tavsiye ediyor. Eğer işlerimizin başarıya ulaşmasını ve hayırla neticelenmesini istiyorsak, besmeleyle işe başlamamız gerekmektedir.

Bismillâhirrahmânirrahîm, kudsî anlamları içinde barındıran ve aynı zamanda bir âyet olan (Neml, 27/30) yüce bir ifadedir. Bu ifadenin terkîbinde;

Allah, er-Rahmân ve er-Rahîm olmak üzere üç önemli kudsî kelime vardır. Bu üç mukaddes kelimenin başında, yüce Rabbimiz’in güzel isimlerinin en güzeli ve sadece O’na has olan; «Allah» ism-i celîli yer alır. Elmalılı merhumun ifadesiyle:

“«Allah» yüce ismi; bütün duygularımızın, düşüncelerimizin ilk şartı olan öyle derin ve bir tek gizli duygunun, görünen ve görünmeyen varlıkların birleştikleri nokta olan bir parıltı hâlinde, hiçbir engel olmaksızın doğrudan doğruya gösterdiği yüce Allâh’ın Zâtına delâlet eden, yalnızca O’na ait olan özel bir isimdir.” Bu anlamda ne Türkçedeki «Tanrı» kelimesinin, ne de İngilizcedeki «God» kelimesinin; «Allah» ism-i celîlinin yerini tutması mümkün değildir.

Bismillâhirrahmânirrahîm ifadesinde; «Allah» ism-i celîlinden hemen sonra Cenâb-ı Hakk’ın iki önemli sıfatı yer alıyor.

Bunlardan birincisi er-Rahmân; yüce Rabbimize mahsus bir isim olup, O’nun dünyada hem mü’minlere hem de kâfirlere olan merhametini sembolize etmektedir.

İkinci sırada yer alan er-Rahîm sıfatı ise;

“Allah mü’minlere karşı çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” (el-Ahzâb, 33/43) âyet-i kerîmesinde belirtildiği üzere, âhirette yalnız mü’minlere olan rahmetini ifade eder. İşte besmele çeken bir mü’min, Cenâb-ı Hakk’ın Rahmân ve Rahîm isimlerinin tecellîsini hayatına yansıtmış olur.

Arapça gramer kurallarına göre; «Bismillâhirrahmânirrahîm» ifadesinde, fiil hazfedilmiştir. Besmele çekenin yapacağı işe göre; okurum, yazarım, yerim, içerim, kalkarım, otururum, başlarım gibi fiiller takdir edilebilir. Meselâ yemeğe başlarken besmele çeken bir insan;

“Rahmân, Rahîm olan Allâh’ın adıyla yerim.” demiş olur.

Besmele ilk sözdür.

Yüce Kur’ân-ı Kerîm’in ilk sözü ve insanlığa verdiği ilk mesaj, Bismillâhirrahmânirrahîm ifadesidir. Allah -celle celâlühû-, sanki insanlığa bir mesaj gönderiyor ve diyor ki:

“Ben kelâmıma Bismillâhirrahmânirrahîm ile başlıyorum. Siz de hayatınıza besmeleyle başlayın.” Seyrî şu mısralarda bunu ne güzel dile getirir:

Sırr-ı bismillâh ezelden her işin başlangıcı,
Lâfz-ı Kur’ân onla başlar, izzet eyler besmele…
Tâ yürekten, cân içinden, kim ki bismillâh dese,
El çeker menfî tecellî, müsbet eyler besmele…

Besmele anahtardır.

Besmele, her hayırlı işimizin başlangıcında yolumuzu aydınlatan bir kandil gibidir. Olmaz işler onun feyz ve bereketiyle oluverir.

Yüce Rabbimiz; Kur’ân-ı Kerîm’e besmeleyle başlayarak, onu her şeyin anahtarı olarak biz kullarına ihsan etmiş ve İslâm ümmetinin kitaplarında, hitaplarında ve diğer önemli işlerinde en önce yapmaları gereken şey olarak besmeleyi kıymetli bir gelenek olarak yerleştirmiştir.

Besmele duâ ve zikirdir.

İçinde barındırdığı kudsî kelimeleriyle birlikte besmeleyle iç içe olan insan; besmele yoluyla Rabbini hatırlamakta, her an O’nun zikriyle hemhâl olmaktadır. Bunun yanında besmele, Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in duâlarını süsleyen kutlu bir ifadedir. Kâinâtın Efendisi -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, her gece yatağına yattığında şöyle duâ ederdi:

“Allâhümme bismike ahyâ ve bismike emûtü: Allâh’ım! Sen’in isminle yaşar, Sen’in isminle ölürüm.” (Müslim, Zikir, 59)

Besmele tevhiddir.

Yaptığımız işin başında, kendimizin, onun, bunun değil; hemen Rabbimiz’in ismi ile başlamak, her şeyi O’na bağlamak, insana müthiş bir tevhid şuuru verir.

Her güzel işimizin başında Bismillâhirrahmânirrahîm dediğimizde; arı ve duru bir şekilde zihinlerimizde hemen O beliriverir ve neticede; «Lâ ilâhe illâllah» sırrı, gönüllerimize açılır.

Besmele berekettir.

Rabbimiz’in isim ve sıfatlarıyla bereketlenmektir. İnsan; «Bismillâhirrahmânirrahîm» diyerek bereket bulur aşında ve işinde. Meselâ yemeğin öncesinde besmele çekerse bir insan, o yemek ona bereket olur ve az yese de bir doygunluk hisseder. Nitekim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, yemek yedikleri hâlde doymadıklarını söyleyen kimselere;

“Yemeği topluca yiyin ve başlarken Allâh’ın adını anın ki, bereketli olsun.” (Ebû Dâvûd, Et‘ıme, 14) buyurmuştur.

Hadîs-i şerifteki أَقْطَعُ / أَبْتَرُ kelimelerinin; «kesik olan, sonu gelmeyen, bereketsiz olan, başarıya ulaşmayan» anlamlarını dikkate aldığımızda, besmele çekmeden yaptığımız işlerin sonunda, başarı ve bereket beklemek, pek akıllıca gözükmemektedir.

Besmele temiz ve temizleyicidir.

İçinde barındırdığı yüce ve kudsî kelimelerden mürekkeb olması itibarıyla besmele, temiz ve pak bir ifade-i celîledir. Temiz olduğu gibi temizleyicidir de. Besmelenin bulunduğu yerde şeytan kendine yer bulamaz. Rabbimizin yeryüzüne koymuş olduğu kanun gereği, kurbanlık ve av hayvanları Bismillâh ile helâl olur.

Besmele hiçliğimizi fark edişimizdir.

Besmelenin odak noktasında, başındaki bâ (ب) harf-i cerri yer alır. Müfessirler, «bâ» harf-i cerrinin bitiştirilmesinden doğan mânânın ya sığınma ve beraberlik ya da yardım dilemek olduğunu zikrederler. Yani hayırlı işinin başında besmele çeken biri, lisân-ı hâl ile şöyle demektedir:

“Yâ Rabbî! Ben acziyetimi itiraf ediyorum. Sen’in vereceğin güç olmasa ben bu işi yapamam. Sen’in bana verdiğin güç ile ben bu işimi yapabiliyorum. Ne olur bana yardım et yâ Rabbî! Hem bu iş benim kendi başıma yaptığım bir iş değil. Ben sadece bir vasıtayım. Bir güzellik varsa Sen’dendir yâ Rabbî!”

Besmele zırhtır.

Besmele çeken bir insan, isim ve sıfatlarının kudsî sırlarıyla birlikte Cenab-ı Hakk’ın koruması altına girmiş olur ve her türlü maddî-manevî tehlikelerden, çirkinliklerden emin olur. En önemlisi besmele, şeytana karşı bir zırhtır. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in veciz ifadesiyle;

“Şeytan, besmeleyle kapanan bir kapıyı açamaz.” (Ebû Dâvûd, Eşribe, 22)

Şeytanın en sevmediği, eûzü besmeledir. Her sabah şeytanın üzerimize attığı düğümler besmeleyle çözülmeye başlar. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘in haber verdiğine göre; besmele çekilerek girilen bir evde şeytan yer bulamaz. (Müslim, Eşribe, 103)

Besmele şuurdur.

Besmele, insana Allâh’ın zikriyle gafletten uyanıp şuurlu olma hâli verir. Besmeleli bir hayat yaşayan mü’min, her an Allah -celle celâlühû- ile beraber olma şuuruna erer. Meselâ yemeğe başlamadan önce Bismillâhirrahmânirrahîm diyen bir mü’min, önüne gelen nimetlerin Rabbi tarafından kendisine lutfedildiğinin şuurunda olur.

Ve besmele, son sözdür…

İnsan, son yolculuğuna besmeleyle uğurlanır.

Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhümâ-’nın naklettiğine göre; cenâze kabre konulurken Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, şöyle derdi:

“Bismillâhi ve alâ milleti Rasûlillâh: (Seni) Allâh’ın adıyla ve Rasûlullâh’ın dîni üzere (kabre koyuyoruz).” (İbn-i Mâce, Cenâiz, 38)

Böylece mikro plânda günlük yaşantısında besmeleyle gözünü açan ve besmeleyle uykuya varan insan; makro plânda hayata besmeleyle; «Merhaba!» der ve sonunda besmeleyle ebedî âleme yolcu edilir.

Ne mutlu besmeleyi dilinden düşürmeyip O’nunla beraber olabilenlere!..