ALDIRMAYAN ALDANIR

ŞAİR : M. Faik GÜNGÖR m.f.g.023@hotmail.com

Dizginini koparan doru taylar gibiydi.
Yatağına sığmayan coşkun çaylar gibiydi.

Sözü düşmezdi yere, dediği hep dedikti,
Şartları o koyardı, mağrurdu, başı dikti.

Bekletir beklemezdi, konuşur dinlemezdi,
Derdi büyük de olsa, âşikâr inlemezdi.

Tuttuğunu koparan, attığını vurandı,
Demiri tek eliyle, iplik gibi burandı.

Yerdi değirmen gibi, doymak nedir bilmezdi,
Karpuzu yarmak için, bıçağa eğilmezdi.

Okurdu, ak kâğıda yazılan ak yazıyı,
Koşuda aratmazdı bacakları tazıyı.

Atmacanın gözleri, kartalın kanadıydı,
Korkuya kement atan yiğitlerin adıydı.

Hâkimiydi hakemin, danışılan, bilendi.
Yapılan yanlışları kaşlarıyla silendi.

Böyle geçecek sandı, yarınından habersiz,
Bilemedi tez elden gözleri kalır fersiz

Geçmişin çok bileni, bilmezi bu gün şimdi,
Gözlerinin yaşını, silmezi bu gün şimdi.

Demiri buran eller, ipliği burmaz oldu.
Evinin padişahı, evinde durmaz oldu.

Mırıldandı güç-belâ; “Ne yaptım, ah ne yaptım,
Geçici dünya için yanlış yollara saptım.

Uyarıldım beş vakit, aldırmadım aldandım.
Devran değişmez dedim, nefse, iblise kandım.”

Yeni yeni anladı Peygamber’in sözünü;
Dermanı bulunmayan yaşlılığın özünü.

Yarınları gözlerken, dününü aramakta,
Yel gibi gelip geçen her günü aramakta.

İpe- sapa gelmeyen o haylaz çocuk nerde?
İlâç nedir bilmeyen nasıl düştü bin derde?

“Geride duâ eden hayırlı evlât olsun.
Sadaka-i câriye, ilim, salevat olsun.”

“Dedikleri doğruymuş, ne çocuk kalır ne mal,
Hayır-hasene yoksa mâsivâya boş hamal.”