MÜSLÜMAN AİLE ÇÖZÜLÜYOR MU?

YAZAR : Sami BÜYÜKKAYNAK skaynak48@hotmail.com

Bir toplumun geleceğini görmek istiyorsanız, ailelerin ne hâlde olduğunu gözlemlemeniz kâfîdir. Aile bir toplumda sağlamsa, o toplumun gelecek va‘dedeceği muhakkaktır. Aksi takdirde aile, bir toplumda çözülmüş ise; o toplumun geleceğinin varlığı şüphelidir, tanınmayacak hâle gelmesi muhakkaktır. Zira toplumun temelini aileler oluşturur. Aileyi de aynı hâneyi paylaşan, aynı duygularla hareket eden, beraber gülüp, beraber üzülen insanlar meydana getirir. Hâneyi paylaşmak; sadece eve gidip gelmek, onu tabiri câizse otel gibi kullanmak değildir. Bilâkis aynı sofradan yiyip-içmek, müşterek duygularla hareket etmek, dertleşmek, hasbihâl etmektir.

Yaşadığımız asırda, hayatı; pozitivist, determinist, pragmatist hayat nizamıyla şekillendirmek isteyen modernleşme, bir belâ olarak yanı başımızda bize tahakküm etmeye çalışmaktadır. İnsanın hayat nizamını kendi gayesi uğruna şekillendiren modernleşmenin, iki ayağı vardır:

Birincisi; Dünyevîleşme (sekülerizm),

İkincisi; Ferdîleşme.

Bu iki ayağın; olanca gücüyle saldırdığı kurumlardan en önemlisi, aile kurumudur. Çünkü modernizmi başarıya ulaştıracak olan, onun takipçisi olacak insanlardır. İnsanlar bozulduğu zaman, aile de bozulacaktır; aile erozyona uğradığı zaman, İslâm’ın öngördüğü müesses nizamın önü kesilecektir. İşte bu yüzden; batı toplumlarındaki aile düzeni, İslâm toplumlarına taşınmaya başladığı andan itibaren, aileler çözülmeye başlamış, aileler tanınmaz hâle gelmiştir. Pekâlâ, modernitenin istediği aile, nasıl bir ailedir?

Modernite; salt dünyevî kaygılarla hareket eden; evliliği önemsemeyen, gayr-i meşrû yaşayan; sürekli tüketen, mânevî duyguları önemsemeyen; konu-komşu, hısım-akraba hattâ ana-baba gibi olmazsa olmaz yakınları unutan; alışveriş merkezi, eğlence merkezi gibi mekânlardan medet uman; kendi dar dünyasına sıkışıp kalan bir insanın sahip olduğu bir aileyi dayatır.

Bu ailede sadece ikili ilişkiler hâkimdir. Çocuk, mümkünse kariyer yaptıktan sonra olabilir. Televizyon, internet vazgeçilmez hâne üyesidir. Akşam işten gel, hazır yemek söyle, ye, televizyonun başına geç, bir elinde bilgisayar, gece geç saate kadar vakit geçir. Sonra yat, sabah kalk, işe git; hafta sonları modernitenin modern mabedleri alışveriş merkezlerine git, akşama kadar gez, toz, ye, iç, alışveriş yap, eğlen. Aklına gelirse, huzurevinde kalan ana-babanı ara. Ziyaret etmek mi? Vakit yok. Komşu ölmüş, cesedi kokmuş… Kimin umurunda, boş ver. İşte modern aile bu.

Bu hayat tarzı, 15-20 yıl öncesinde moderniteye entegre olmuş «modern batı ailesi» adı verilen yapıya aitti. Yıllarca televizyon dizilerinde, sinemalarda bu aile tarzı seyrettirildi. Bu diziler, filmler; müslüman ülkenin çocuklarına, ailelerine o kadar fazla izlettirildi ki, şu anda müslüman aile yapısında bunların tesiriyle bozulmalar hatırı sayılır derecede hissedilmeye başladı. Evlenmeyi ikinci plâna atıp, gayr-i meşrû yaşamaya başlayan gençler; yaşı biraz büyüdüğünde evi terk edip ayrı ev kuranlar; ana-babayı tanımayanlar, konu-komşu, hısım-akrabadan bîgâne olanlar; evlendiğinde geçinme meramı olmayanlar; müslüman toplumlarda artık normal görülür olmaya başladı.

Aile yapılarında öyle bozulmalar meydana geldi ki; yeni evlenenler bir süre sonra, birbirlerini beğenmemeye başladılar. Zorlukta, darlıkta birbirlerinin elbisesi gibi olması gereken eşler; popüler kültürün yönlendirmesiyle, gözü-gönlü dışarıda hâle geldiler. Evlilik öncesi flört ile mutlu olacaklarını zannedenler; evlenip de aynı yuvayı, aynı hayatı paylaşmaya başladıkları zaman birbirlerini çekemez hâle geldiler. Eş seçiminde kıstas olarak sadece güzelliği kabul edenler, yuvaları ellerinden giderken müdahale etme fırsatı bulamadılar. Gidip geldikleri aile; kendilerinin görünse dahî, aslında kendilerinden taşıdıkları iz azaldı. Eşinin konuşması, giyinişi, oturuşu, davranışı ondan uzaklaştı. Evlâdının tavırları, saçı, sakalı, konuşması, giyinişi, oturuşu, kalkışı ondan değil. Kızının giyinişi, bakışı, makyajı, saçı, başkalarına ait hâle geldi. Evlâdıyla, hanımıyla uyum problemi yaşayan, hayat tarzları farklılaşmış aileler, o kadar çoğaldı ki!

Bugün İslâm ailesini kurtarmanın ehemmiyetini mühimsememek mümkün değildir. Son 15 yıldır ailelerimizi tanınmaz hâle getiren modernizmin tahribatını ileride daha fazla hissetmemek için, müslümanların yeniden ailelerine dönmeleri gerekmektedir. Bu geri dönüş; kaybedilen değerlere sıkı sıkı sarılmakla, Kur’ânî ve nebevî eğitime ehemmiyet vermekle mümkün olacaktır. Bu noktada; kendilerinin bizzat tecrübe ederek sahip oldukları değerleri ailelerine yansıtan, bu işe kafa yoran ulemânın düzenleyecekleri «aile okulu seminerleri»nin faydasını mülâhaza etmek gerekir. Elbette aile düzenini sağlamak sadece okulla elde edilebilecek bir iş değildir. İslâm aile yuvasının tesisinde bir çaba olarak görülebilecek bu okullara, en büyük katkıyı aileler yapacaktır. Ailesini modernitenin tahakkümünden âzâd etmek ve huzura kavuşturmak isteyen herkes; bu okullara sadece gidip gelmekle kalmayacak, aileyi ayakta tutacak değerlerin ikāmesi için, onu modernitenin kutularına esâretten kurtaracak, dış mihrakların evine dâhil olmasını en aza indirecek, hattâ tamamen kaldıracak gayreti göstermek zorunda olacaktır. Allah ve Peygamberi’nin gösterdiği doğrultuda inşa edilen evlerin âkıbeti cennetin dünyadaki ayağıdır. Sâliha eş, hayırlı evlât, helâl rızık, bu ailelerin temelidir. Bu temeli sağlamlaştırmak, ancak dış tehditlere karşı kalkanlar oluşturmakla mümkün olacaktır.

Ne mutlu İslâm kalkanını modern tahakküme karşı kullanıp, ailesini kurtaranlara…