YANDI GÖNLÜM KÜLE DÖNDÜ!

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ)

2008/1429 hac vakti.

Kurban Bayramı’nın son demleri. Medine’den bir Peygamber âşığı aradı. Hicaz semâlarından yanık bir selâm esti.

Bu selâmla gönlümün yangını daha bir alevlendi. Rûhum, Medine iklimine uçabilmek için çırpınmaya başladı. Seyran arzusuyla çırpındı, çırpındı.

Uzak düşmüş ten kafesinden kurtulup da gidemeyen gönlümün hâli, diğer gidemeyenlerdeki gibi fokur fokur bir hasret çağlayanına dönüştü.

Aktı, aktı, aktı…

Yaktı yâ Nebî hasretin,
Yandı gönlüm, küle döndü!
Yaktı, kavurdu gurbetin,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Ah Efendim, Can Ahmed’im,
Ey Nûr-i Hak Muhammed’im,
Teşrîf ettin; göremedim;
Yandı gönlüm, küle döndü!

Öpemedim ellerini,
Deremedim güllerini.
İçtim hasret sellerini,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Eremedim Gül devrine,
Giremedim nur nehrine,
Düştüm bir gurbet şehrine,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Duyamadım okumanı,
Alamadım ashab şânı,
Bir de hicran yaktı cânı,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Ardında saf tutamadım,
Bedir’de ok atamadım,
Uhud’a güç katamadım,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Taşlar çarptı ayağına,
Mızrak battı şakağına,
Kalkan olamadım sana,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Taş kırarken Hendek’te Sen,
Tâ Tebük’te kan terlerken,
Değil idim yanında ben,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Anlattıkça Sen tevhîdi,
Müşrikler neler çektirdi!
O gün yokluğumdan, şimdi,
Yandı gönlüm küle döndü!

Yordu Sen’i münafıklar,
Yordu Yahûdî garazkâr,
Doğmamıştım henüz ey Yâr,
Yandı gönlüm, küle döndü!

An geldi, açlıktan yana,
Taşlar bağladın karnına,
Sofra kuramadım Sana,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Fırsatları bilemedim,
Tam yanına gelemedim,
Eşiğinde ölemedim,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Kabûl eyle n’olur görem,
Görerekten selâm verem,
Gül bahçende güller derem,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Medine’ye, Medine’ye,
Döndü bağrım yanık neye,
Can Muhammed diye diye,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Yeşil kubbenin altında,
Sen’in o cennet tahtında,
Bir nazar lutfet katında,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Yine Ravza’ya doğruldu,
Yine kumlarla savruldu,
Yine gurbette kavruldu,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Vuslat rüzgârı her seher,
Sana eserken ey Güher!
Koymasın beni pür keder,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Yanındır âşığın yeri,
Der misin bana; gel beri?
Bâb-ı Selâm’dan içeri,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Sen geçince mihrâbına,
Doyulur mu mehtâbına?
Ermek için hitâbına,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Aşkın, ne gözler taşırmış,
Çölden de sular fışkırmış,
Kütükler bile hıçkırmış,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Sana yakınken pervâne,
Ben uzakta bir dîvâne,
Bakıp bakıp her kervâne,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Âşık, yollara bakmaz mı?
Bulut bulut göz akmaz mı?
Sen’den ayrılık yakmaz mı?
Yandı gönlüm, küle döndü!

Huzurundan gurbet sancı,
Bu sancıyla her şey acı!
Ey derdimin tek ilâcı,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Civârından uzakta âh,
Harâbım yâ Rasûlâllah!
Yok mu bu akşama sabah?
Yandı gönlüm, küle döndü!

Ey salâtı, can sürûru,
Ey geceye fecir nûru,
Gözüm, karanlık mağdûru,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Ne gördüm asrını, Sen’i,
Ne de gördüm sahâbeni,
Şimdi kardeş eyle beni,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Yâ Rasûlâllah, aşkınla,
Tâ ezelden çıktım yola,
Yaktı dünya denen mola;
Yandı gönlüm, küle döndü!

Kanatlandır burakları,
Bitsin hicran durakları,
Söksün vuslat şafakları,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Ey Rahmet-i âlem, medet,
Ey Bedr-i muharrem, medet,
Ey Çâre-yi mâtem, medet,
Yandı gönlüm, küle döndü!

İşit bîçâre feryâdı,
Medet ey mahşer imdâdı,
Dilimde şefâat yâdı,
Yandı gönlüm, küle döndü!

Yâ Rasûlâllah, bu Seyrî,
Merhametine müşteri,
Huzurunda başı eğri,
Yandı gönlüm, küle döndü!