UFUK PEYGAMBER HİLYESİ

Ali HÜSREVOĞLU

husrevoglu@yuzaki.com

Tasarım ve hat: Ali HÜSREVOĞLU

Yazı türü: Sülüs-nesih

Tezhip: Ayfer DEMİR

Özelliği: Türünde ilktir.

Tanıtım: Türünde ilk olarak tasarlanan bu hilye-i şerîfe, Canlar Cânı Sevgili Peygamberimiz’in alabildiğine geniş ve sonsuz bir ufuk olması özelliğinden hareketle tasarlanmıştır. Şu sebeple ki, O’nu bütün yönleriyle incelemeye çalışan kim olursa olsun ahlâk ve şahsiyetinin son noktasına ulaşamaz. Kişiler ve çalışma grupları O’nun bir yönünü ortaya koymak için çalışsalar, çalışmalarını bitirdik dedikleri andan itibaren henüz temas edilmemiş birçok özelliğinin bulunduğunu görürler. O’nun bu sonsuz ufuk olma özelliği zamanlar ve mekânlar devam ettiği sürece devam edecek, her zaman ve her mekân için yenilenen özellik ve güzellikleri anlatmakla bitmeyecektir.

Geçmiş dönemlerde bir müellif O’nun hayatını ve şahsiyetini özetleyen eserler veriyordu. Bundan sonraki müellifler O’nun sıradan zannedilen davranışlarından birini ele alacaklar, sonrakiler o konuyu genişletmeye çalışacaklardır. Şu mertebede ki; bugüne kadar O’nun hakkında yazılan eserler, nesiller arasında köprü vazifesini îfâ etmişlerdir. Ancak O’nun bütün yönleriyle yeni zamanlar, yeni mekânlar ve yeni olaylara göre yeniden anlatılması kaçınılmazdır.

Bu hilye-i şerîfe Enbiyâ Sûresi’nin yüz yedinci âyet-i celîlesi ekseninde tasarlanmış, âyetin “Vemâ erselnâke illâ” kısmı hilye zeminine celî sülüsle yazılmıştır.

“İllâ” lâfzının lâm-elifi hilâl şeklinde yazılmıştır. Onun içine de Efendimiz’in vücud ve ahlâk güzelliklerini anlatan hilye-i şerîfe metni nesih hattıyla yazılmıştır.

Hilyenin ana fikrini oluşturan ufuk çizgisi yerine «Muhammed» ism-i şerîfi yerleştirilmiş, bu ismin ilk harfi olan «mim» harfi güneş ve hilâl şeklinde tasarlanmıştır. Bu düşünce, “Ay dahî güneş dahî nûrundan Muhammed’in” söyleyişine atıftır. Aynı zamanda hilye-i şerîfe tasarımında asırlardan beri gelenek hâline gelmiştir.

Peygamber Efendimiz’in kâinatta güneş gibi parlayan ve öne çıkan «âlemlere rahmet» sıfatı ve özelliğini ifade eden “Rahmeten li’l-âlemîn” cümlesi, güneşi sembolize eden «mim» harfinin içine yazılmıştır. Bu; insana, «Kâinatın En Muazzam ve Sonsuz Ufku’nun en muhteşem özelliği âlemlere rahmet olmasıdır.» fikrini ilham etmekte ve bütün gönüllerin ufuklarını aydınlatmaktadır.

“Rahmeten li’l-âlemîn” sıfatının sembolü olmuş bulunan «Muhammed» isminin altına O’nun güzel isimlerinden on tanesi olan:

Ahmed (övülenlerin en önde olanı),

Muhammed (daima övülen, her hâli beğenilen),

Hâmid (hamdeden),

Mahmûd (kendisi ve yaptığı doğru karşılık gören),

Hamîd (hamdi iş ve meslek edinen),

Tâhâ, Yâsîn, Şâhid (ümmetinden gözünü ayırmayan),

Raûf (çok merhametli),

Şehîd (dünyadan şehadetle ayrılan) isimleri sülüs hattıyla yazılmıştır.

Hilye metninin tercümesi şöyledir:

(Hazret-i Ali -radıyallahu anh-, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i şöyle vasfetmiştir):

“O’nun boyu ne çok kısa, ne de çok uzundu; orta boylu idi. Saçları ne kısa kıvırcık, ne de düz uzundu; kıvırcıkla düz arasında idi. Değirmi yüzlü, duru beyaz tenli, iri ve siyah gözlü, uzun kirpikliydi. İri kemikli ve geniş omuzlu idi. Göğsü, ortasından karnına kadar kılsızdı. İki avcu ve tabanları dolgundu, düz değildi. Yürüdüğü zaman sanki yokuş aşağı iner gibi rahatlıkla ilerlerdi. Sağına veya soluna baktığında bütün vücuduyla dönerdi. İki omzu arasında nübüvvet mührü vardı. Bu, O’nun Son Peygamber oluşunun nişanesi idi.”