Şiir Meşki

Bekir Sıtkı ERDOĞAN


Şu gerçeği sık sık söylüyorum: Sadece doğaçlama yapmakla sanatçı olunmaz. Doğaçlama yapmak belki bir kâbiliyet meselesidir. Fakat sanat sırf kâbiliyetten ibaret değildir. Kâbiliyetlerin sanat hâline gelebilmesi için bir eğitimden geçmesi lâzım… Sanatçı olmanın yolu ustaların önünde diz çöküp meşk etmekten geçer. Bu her sanatta olduğu gibi şiirde de böyledir. Evvelâ öğreneceksin, inceliklerin, yakalanmış seviyelerin farkına varacaksın, ondan sonra yeteneğine göre edebî eserler, şiirler ortaya koymaya başlayacaksın. Zamanla kendine has üslûbun oluşacak…

Bütün dîvân şairlerimize bakın, her birisinin tadı başka… Sebebi, aynı ustaların inceliklerini bir araya getirerek kullanmaları… Asırlar içerisinde oluşturulmuş yirminin üzerinde «söz sanatları» var meselâ… O, söz sanatlarının hepsi; tarih boyunca ustaların ortaya koydukları, yakaladıkları incelikler. Bir de ibdâ’ denen bir hâdise var. Bedîiyattan, hiçbir sanata benzemeyen, kendisine has bir güzellik, bir sanat ortaya koyma… Bunu ortaya koyabilecek bir zevk-i selîm sahibi olmak için diğer var olan sanatları çok iyi bir şekilde bilip maharetle kul lanabi imek gerekiyor tabiî ki…

Şiirlerimde bir güzellik buluyorsanız bunun en büyük sebebi, ustalarımı çok iyi seçmiş olmamdır. Bu ustalardan bizim zamanımızda yaşayan ve yaşarken kendilerinden istifade etme imkânım olanlar Yahyâ Kemâl BEYATLI ve Faruk Nafiz ÇAMLIBEL’dir. Bu ustalardan çok faydalandım. Bunlardan başka, dîvân edebiyatı ve halk edebiyatı ile de özellikle ilgilendim ve bu iki sahadaki şairlerden de çok ama çok istifade ettim. Her birisinden ayrı bir sanat, ayrı bir incelik ve ayrı bir söyleyiş zevki kaptım. Şimdi şiirlerimde halk edebiyatı ile dîvân edebiyatının birbirine meze olunduğunu, yani birbiriyle çok sıkı bir şekilde kaynaştığını görebilirsiniz.

Meselâ musammat gazeller… Dikkat edin: Musammat gazeller aynı zamanda aruzla söylenmiş birer koşmadır. Meselâ ilk koşma yazmaya başladığım zamanlarda aklımda bir dîvân meydana getirme fikri yoktu. Ama koşmaları mı aruzla yazıyordum. Şimdi dîvânı hazırlarken o koşmaları dîvâna musammat gazel olarak yerleştirebiliyorum. Çünkü arada hiçbir fark yok… Sadece birini beyit beyit yazıyorsunuz, diğerini ise beyitleri ortadan bölerek dörtlük hâlinde… Bu sebepten musammat gazel zaten ilk defa Türklerin kullandığı bir şiir tarzı… Araplar da Türklerden alarak kullanmış bunu. Yani böyle bir kültürel etkileşim olmuş arada… Mesela “İhlas Kasîdesi” diye isimlendirdiğim şu şiire bakalım:

Gariplik tuttu boynumdan, büker Mevlâ’ ya Mevlâ’ ya,
Gözüm taştıkça göynümden, döker Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

Dolaştım beldeler boylar, uyanmış yaylalar köyler,
Pınarlar, çeşmeler, çaylar akar Mevlâ’ya Mevlâ’ ya…

Bu şiiri şu şekilde de dizmem iz mümkündür:

Gariplik tuttu boynumdan,
Büker Mevlâ’ ya Mevlâ’ya.
Gözüm taştıkça göynümden,
Döker Mevlâ’ya Mevlâ’ ya…

Dolaştım beldeler boylar,
Uyanmış yaylalar köyler,
Pınarlar, çeşmeler, çaylar
Akar Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

Görüldüğü üzere birinci şekliyle şiir bir musammat gazel olurken, ikinci şekli ile de bir koşma hâline gelivermektedir.

Şiirin devamını dile getirmeye gerek yok. Zaten Yüzakı Dergimiz’in 5’inci sayısında son hâliyle yayımlandı. Fakat dilerseniz o son hâliyle zihinlerde pekişmesi için şiiri tamamlayalım:

Ezelden kıble bir, Hak bir, gönül bir, aşk-ı mutlak bir,
Dilim doksan dokuz tekbir çeker Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

İlahî zincirim sözdür, dilim şaşmaz; özüm özdür,
Benim hür pencerem gözdür; bakar Mevlâ’ya Mevlâ’ya …

Tutun gönlüm; hazır dal var; petek yap sen yeter, bal var,
Bu fırsat kaçmadan yalvar-yakar Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

Ecel bir şaşmayan gerçek, musallâ pek yakındır pek!
Ömür bir an süren şimşek; çakar Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

Henüz darlaşmadan bollar, NİHÂÎ koş, Hüdâ kollar,
Odur tek yön; bütün yollar çıkar Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

Bu şiir, şekil itibariyle hem musammat gazel hem de koşma oluşundan başka bir özelliğe daha sahiptir: Redifte tekrarlanan kelimeler, Karacaoğlan’ın ikilemelerini ihsas ettirmektedir. Fakat onun söyleyişleri nin aynısı değildir. İşte bu durum, ustaların önünde meşk edile edile kazanılmış ayrı bir söyleyiş özelliği ve zevkine işaret etmektedir.