Güzeli Görebilmek

Prof. Dr. Ahmet SEVGİ

Şeyh Sadi bir kıt’ asında mealen şöyle der: “Yusuf’un yüzüne inkar gözüyle bakan, onu çirkin görür. Eğer sevgi gözüyle bakılsa, şeytan (bile) melek görünür.”Demek ki göz gördüğünü değil, görmek istediğini görüyor. O Yusuf ki doğu edebiyatında güzellik sembolüdür. Rivayete göre; Züleyha’nın davetinde elma soyan kadınlar, birden karşılarında Yusuf’u görünce o emsalsiz güzellik karşısında kendilerinden geçerek ellerini doğramaya başlarlar… Maalesef, böyle bir güzelliği bile göremeyen gözler olabiliyor:

Kusûr arayan göz hüner görmez
Rızâ gözü kördür kusur görmez

diyen şaire katılmamak mümkün mü?

Bu noktada Gülşehrî’nin «Mantıku’t-Tayr» da geçen
bir hikâyesini de sanırım hatırlamamız gerekecek:

Evleri Dicle’nin iki yakasında olan sevgililerden erkek, hiç yüzme bilmediği hâlde her gün nehirden karşıya geçerek kadınla buluşur, sohbet ederler ve akşam evine geri döner. Bu gidip gelme tam 10 yıl sürer. Derken bir gün erkek bakar ki, kadının gözünde bir ben var:

“-Gözünde bir ben var, dün yoktu.” deyince, kadın
şu cevabı verir:

“-On yıldır gözümde bu ben vardı, ama görmüyordun. Çünkü aşkın galipti. Yüzme bilmediğin hâlde seni nehirden karşıya geçiren de bu aşktı. Gözümdeki beneği fark ettiğine göre, aşkın sona erdi demektir. Bundan sonra sakın nehre girme, boğulursun!”