O SES…

Hüdâyî ÜSKÜDARLI Sultanahmet Camii’nden çıkmışlardı. Fatma Hanım saatine baktı: –Orhan evlâdım, vaktimiz müsait. İstersen Topkapı Sarayı’nı da görelim. –Tam ben de bu istekte bulunacaktım yengeciğim. –Haydi öyleyse. Birlikte yürüdüler. Hem dolaşıyor, hem sohbet ediyorlardı. Zihinlerindeki tarihî bilgiler, gördükleri ile birleşince birden hareketleniyordu. Fatih Sultan Mehmed Han’ın yaptırdığı ve Sarây-ı Cedîde-i Âmire adını verdiği bu saray, Osmanlı’nın en ihtişamlı yıllarının idare […]

Continue reading »

Kayser Önünde İzzetli Bir Esir ABDULLAH İBN-İ HUZÂFE ES-SEHMÎ -2-

Ömer OKUDAN okudan@yuzaki.com Hicretin dokuzuncu yılı, Rebîu’l-âhir ayının âhiri… Mekke Fethi’nden yedi ay sonra… Vedâ Hutbesi’yle taçlanacak olan ebedî risâletin yirmi ikinci senesi… Allah Rasûlü’nün feyizli tebliğinin bereketiyle şirkten yakasını kurtaran Cezîretü’l-Arab’a huzur ve sükûn hâkimdi. Günler bu minval üzere geçerken emniyet ve âsâyişi bozabilecek bir tehlikenin haberi Medine’ye ulaştı: «Eşkiyalık yapan Habeşli korsan gemileri Şuaybe Limanı yakınlarında görüldüler!»1 Efendimiz […]

Continue reading »

KUŞ RİSÂLESİ (RİSÂLETÜ’T-TAYR)

İmam Gazzâlî – Terc: Mahmut KAYA Rahmân Rahîm olan Allâh’ın adıyla. Yapıları değişik ve türleri farklı kuşlar toplanarak kendileri için bir kral gerektiği sonucuna vardılar. Bunun için Ankā’dan daha uygun birinin bulunmadığı hususunda ittifak ettiler. Onun batıdaki bir adada oturduğunu öğrendiler. Ona duyulan şevk ve istek, kuşları bir araya toplamıştı. Bir an önce ona kavuşup himayesine sığınmaya, çevresinden yararlanmaya ve […]

Continue reading »

MÂNÂSIZ MÂNEVİYATSIZ OLMAZ!

İrfan ÖZTÜRK Yıl 1976. Kur’ân kursumuza, normal gündüz programına işleri sebebiyle devam edemeyenler için üç aylık bir süre ile gece programı düzenledik. Gündüz normal öğrencilerle, gece de gece için kaydını yaptığımız 20 yaş üstü öğrencilerle öğretime başladık. Kur’ân-ı Kerim öğretimi yanı sıra; akāid, ibâdet, siyer ve ahlâk dersleri de veriliyordu. Akāid dersinde; «Mezhebler ve Mezheblerin Doğuş Sebepleri» konusunu işlerken, dört […]

Continue reading »

KESTANE DALINDA KİRAZ?

M. Ali EŞMELİ seyri@seyri.com seyri@yuzaki.com Kocaman bir kestane ağacı vardı. Fakat yabanî idi. O muazzam ve ihtişamlı hâline nispetle meyveleri küçücük ve cılızdı. Hemen yanı başında da bodur boylu, fakat meyveleri çok güzel bir kiraz ağacı vardı. Her yıl iri iri kirazlar verirdi. Bahçıvan bu duruma bakarak şöyle düşündü: “Şu küçük ağaçta kestane, şu büyük ağaçta da kiraz olsa ne […]

Continue reading »

İlâhî Bir İkram DUÂ

B. Cahit ÖZDEMİR bcahit@hotmail.com «İnsan nedir?» sorusu, insanoğlunun en çok sorduğu ve cevap aradığı bir meseledir. Çünkü insan; en başta kendisini tanımak, bilmek ihtiyacındadır. Çevresiyle münasebetlerindeki keyfiyet de, kendisini anlayabilmesindeki isabetle mütenâsip olarak şekillenecektir elbette. Tarih; kendisini yanlış tarif eden insanlarla, doğru anlama fazîletini kazanan bahtiyar insanların teşkil ettikleri cemiyetlerin ibretâmiz âkıbetleriyle doludur. Bir tarafta parlayan yıldızlar misali hâlâ hasretle […]

Continue reading »

YILDIZLARIN DOĞUŞU

Âdem SARAÇ ademsarac@yyu.edu.tr Peygamberler ve Gönüller Sultanı -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, insanlığın kurtuluşu için tebliğe ilk başladığı andan itibaren; erkek-hanım, genç-ihtiyar, zengin-fakir, hür-köle ayırımı yapmaksızın bütün insanları İslâm’a davet etti. Mümkün olduğunca, herkese ulaşmaya çalıştı. İlk müslümanlar dikkatli bir şekilde incelendiği zaman, içlerinde toplumun her kesiminden fertlerin bulunduğu görülecektir. Ayrıca ilk müslümanların genellikle gençlerden oluşan bir topluluk olduğu dikkatimizi çekmektedir. […]

Continue reading »

KULUN GÖKLERDE İKBÂLİ!

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com Duâ, bir davet… Bir çağrı… Kur’ân lisanı, duâ ve çağırmayı aynı fiille ifade ediyor: “Allah, (kullarını) selâmet yurduna davet eder.” (Yûnus, 25) Davete icâbet gerek… Hele bu davet, dâr-ı selâmete, yani cennete ise… Misafir, ev sahibinin kuzusudur. Davet-i cennete icâbet demek, cennetin sahibine itâat demek… İnsan; bedava konduğu cennet sofrasında, kendini bilmeyince soluğu dünyada aldı… Şimdi […]

Continue reading »

UNUTULMAYAN DUÂLAR

Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ ogmusharun@yahoo.com İnsan, yaratılışı itibarıyla mutlak güçle donatılmış bir varlık değildir. Her an aşamayacağı bir zorlukla karşı karşıya kalabilir. O, yaratıcısına mutlak ve dâimî bir ihtiyaç içerisindedir. Çünkü varlığını ve sahip olduğu her şeyi O’na borçludur. Dolayısıyla her zaman duâ etmeye ve hâlini Allâh’a arz etmeye muhtaçtır. İnsan fıtratının duâ ile olan bu bağı, duâyı ondan […]

Continue reading »

DUÂLI DİLLER

H. Kübra ERGİN hkubraergin@hotmail.com Bütün dillerde; selâm verme, hâl-hatır sorma, duâ ve temenni bildirme, tebrik veya teselli etme gayesiyle kullanılan kalıp ifadeler vardır. Bilhassa mânevî bir medeniyet olan Anadolu medeniyetimiz, bu gibi söz varlığı yönünden zengindir. Bizler her hâl ve zamana uygun çeşit çeşit duâ ve dilek sözü kullanırız. Meselâ yolculuğa çıkana, «Uğurlar olsun!» derken; yolcusunu uğurlayana, «Allah kavuştursun!» deriz. […]

Continue reading »
1 756 757 758 759 760 1.032