ÇOCUK ÖLDÜRMEK
Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com
Rabbimiz buyuruyor:
“…Ortakları (olan şeytanlar), müşriklerden birçoğuna evlâtlarını öldürmeyi süslü (câzip) gösterdi ki, onları (bunu yapanları böylelikle) helâk etsinler ve dinlerini kendilerine karıştırsınlar!..” (el-En‘âm, 137)
Kâfirler kendi evlâtlarını bile, câzip görerek, allayıp pullayarak öldürüyorlar.*
Dün;
•Kız çocuklarını diri diri gömerek…
•Esir düşüp şereflerini kaybedeceklerine, bize de bir namus lekesi süreceklerine ölsünler daha iyi diyerek…
•Hepsi yaşarsa aç kalırız, kalanları daha iyi beslemek için, bazılarını öldürmek yapılması gereken bir fedâkârlıktır diyerek evlâtlarını katlettiler.
Bugün de;
•Kürtaj ile, yani;
•Böyle adâletsiz bir dünyaya çocuk getirmek ve ona eziyet etmek istemiyorum veya;
•Anne olmaya hazır değilim, gibi lâflarla kendi bebeklerini aldırarak çocuk öldürmeye devam ediyorlar.
Batının şeytandan beslenen karanlık zihninin köşelerinde dünya nüfusunun çok fazla olduğu, nüfusun azaltılması gerektiği düşüncesi yer alıyor. Filmlerle, senaryolarla, esprilerle bu fikir şuuraltına zerk ediliyor.
Asrımızın en büyük fâcialarından biri olan Ruanda katliâmını; durdurabilecek kişilerin seyretmekle yetinmesinin arkasında, bu hunharca düşüncenin yer aldığı dile getirilmiştir. Batılı; dünyanın kendisinden geriye kalan kısımlarındaki cehâleti, iç savaşları, açlığı ve tedaviden mahrumiyeti, nüfus azaltıcı bir mahiyette gördüğü için, içten içe sevinerek seyrediyor. Hattâ bunları destekliyor.
•Tefrikaları destekleyip, taraflara silâh satıyor.
•Yeni hastalıkların ortaya çıkmasına sebebiyet veren karanlık araştırmaları bizzat yapıyor.
•Zengin müşterisi olmayan ilâçlar ve tedaviler üzerinde çalışmıyor.
Şeytan süsü ve nefsin aldanışı iç içe… Hayvanlar âleminden bazı görüntüler var. Bazı hayvanların da zayıf yavrularını yuvadan atmak, öldürmek gibi yollara giriştiği görülüyor. Hayvanlarda nefis var, mes’ûliyet yok.
Nüfus azaltma düşüncesi, 1930’ların ârî ırk arayışındaki ırkçıları için öjeni kılığına büründü. Öjeni; insanlara, ehlî hayvanlara yapıldığı gibi, güya ıslah çalışması yapmak demek! Meselâ kalın gözlüklü bir kadın; «Başım ağrıyor.» diye gittiği hastahânede -kendisine bilgi verilmeden- kısırlaştırıldı. Böylece o üstün ırk (!), gözü bozan bir genden temizlenmiş oluyordu!..
1980’dan 2022’de imha edilmesine kadar Amerika’nın Georgia eyâletinde dikili kalan Guidestones / Rehber Taşlarda yazılı maddelerden biri şu idi:
•İnsan nüfusunu 500 milyonun altında, tabiatla değişmeyen bir dengede olacak şekilde sabit tut!..
2010’dan sonra tırmandırılan; toplumsal cinsiyet, cinsî sapıklıklara saygı ve destek cereyanlarının arkasında da nüfus tırpanlama düşüncesinin olduğu dile getiriliyor. Çünkü modern câhiliyyede insanlar; aile kuramasalar veya kurduklarını parçalasalar da, yine de fıtratlarının ve biyolojilerinin neticesi olarak az da olsa evlât dünyaya getiriyorlar. Ama kadın ve erkeği kendi cinsleriyle meşgul etmek, nüfus artışını engelleyebilir!..
Genetiğiyle oynanmış tohumların, katkılarla doldurulmuş gıdâların ve kapitalist endüstrinin ürettiği ilâçların, insanlığın ömrünü kısaltma ve neslini sürdürme hususiyetini törpülemeye yönelik art niyetlere hizmet ettiği, komplo teorileri diye göz ardı edilmeye çalışılsa da, her geçen gün daha yüksek sesle ifade edilmekte.
İsrail’in, Gazze katliâmının bir yılını doldurduğu şu günlerde niçin bu mevzulardan bahsediyorum?
Kendi evlâtları da dâhil, insanlığı yok etmeyi bu kadar normal bir şekilde düşünen, konuşan, tasarlayan ve uygulayan batının; Filistinli, Lübnanlı veya Yemenli çocukların ölümüne seyirci kalmasında şaşılacak bir şey var mı?
Hele 2000’li yıllardan itibaren, terör bahanesiyle her yeri işgal edip yakıp yıkmayı, sömürmeyi alışkanlık hâline getirmişken!..
Ölen her Filistinli bebek, onların azaltma plânlarına dâhil bir başarı!..
Buna karşılık zafer belki de bir Filistinli annenin şu sözleriyle gelecek:
“Ben 6 tane çocuk doğurmakla mükellefim:
•İkisini İsrail öldürecek, (bu yolda şehîd olacak),
•İkisi eve yemek getirecek, (Filistin’de direnişi sürdürecek),
•İkisi de okuyup bir yerlere gelecek, (istikbâle hazırlanacak)…”
Yazımıza âyet meâliyle başladık, bir âyet meâliyle hitâma erdirelim:
“…İsrailoğullarına şöyle yazmıştık:
•Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur.
•Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (el-Mâide, 32)
Demek ki;
Mesele, kendine ait, başkasına ait demeden, insanı yaşatmakla alâkalı!..
_____________________________
* Âyet-i kerîmede, bu cinâyetlerin neticesinde dinlerinin de karışık, ihtilâflı bir hâle geleceğini bildiriyor. Başka bir yazımızda İsrail zulmünde dinde aşırılığın rolünü incelemiştik. Bkz. https://www.yuzaki.com/2024/05/yahudi-hiristiyan-siyonizminin-kokundeki-bela-dinde-asirilik/