SİLÂHIMIZ NE?

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

Filistinli kardeşlerimizden her gün acı haberler ve onların bu imtihan karşısında göstermiş olduğu fazîlet tabloları gelmekte. Hiçbir şekilde yılmadan mücadele etmeye devam ediyorlar. Çetin şartlar karşısında Allâh’ın ipine sımsıkı sarılıp bizim için güzel bir nümûne oluyorlar. Bütün dünya bu sarsılmaz îmâna bakıp, hayret içerisinde onlardaki bu mânevî kuvvetin kaynağını merak ediyor ve İslâm’ı araştırıyor. 

 

Peki Filistin’deki sivil halkın silâhı ne? Bir tek silâhları var, o da eğitim. Mücâhidlerin hepsinin hâfız olduğunu duyuyoruz. En başta bu gelmekte; yani Kur’ânî eğitim, sonrasında diğer ilimlere dört elle sarılıyorlar. Hikmeti azık edip gönüllerini doyurmaktalar. Yegâne çare ve çıkış yolu, bu gayret. Onunla ayakta kalıyorlar. 

 

Biz de o hikmet pınarından içmeliyiz, hayret vadilerinde dolaşıp ilâhî kudreti seyretmeliyiz. 

 

Dünya ve içindeki çileler fânî, fakat dünyada gördüğümüz sanatı icrâ eden kudret bâkî. Dahası o ilâhî sanat bâkî. O yüzden yaratılmış olan her zerrede, o bambaşka olan hususiyeti görmemiz gerekir. Yûnus Emre bu inceliği ve ondaki hikmeti herkesin göremeyeceğini ifade sadedinde şöyle der:

 

Bir serçenin kanadın, kırk kağnıya yüklettim. 

Kırk çift dahî çekmedi, şöyle kaldı yazılı…

 

Demek ki bir serçe kanadındaki hikmetleri ve incelikleri, gaflet gözlüğü ile bakan kırk kişi göremez, hissedemez. 

 

Âyet-i kerîmede buyurulur:

 

“Muhakkak ki Allah, bir sivrisineği hattâ daha üstününü misal getirmekten çekinmez…” (el-Bakara, 26)

 

Allah Teâlâ sinek gibi küçük varlıkları dahî büyük bir sanatla yaratmıştır. Fakat asr-ı saâdette; müşrikler, münafıklar veya yahudiler misal verilen âyetleri kullanarak Kur’ân-ı Kerîm’in doğruluğu konusunda muhataplarının zihninde bir şüphe uyandırmak istemişlerdir. Aslında âyet-i kerîmelerde verilen misallerin taşıdığı hikmetler, gün geçtikçe daha parlak bir şekilde ufkumuzu aydınlatmaktadır. 

 

Prensip olarak bir cismin uçması için üç şey gerekiyor:

 

•Uçakta görüldüğü üzere, yeteri kadar kaldırma kuvveti üretebilecek kanatlar, 

 

•Uçuş için gereken gücü üretecek bir motor, 

 

•Kontrolü sağlayacak bir kumanda merkezi. 

 

Uçaklarda kumanda malûm olduğu üzere pilotlardadır. Fakat sivrisineğin beyninin bir tuz zerresi büyüklüğünde olduğunu düşünürsek, uçuş gibi karmaşık bir işlemi nasıl yaptığını anlamak çok zordur.

 

TAKLİT EDİLEMEYEN
BİR TEKNİK 

 

Uçaklar için yaptığımız hesaplamaları kullanarak baktığımızda, uçan böceklerin kanatlarının küçük olduğunu görürüz. Meselâ uçakları gözünüzün önüne getirin, geniş bir kısmı kanatlardan oluşur. Fakat sivrisinekler böyle değildir, onlar farklı bir teknik kullanırlar. 

 

Araştırmacılar bunu nasıl yaptıklarını keşfedebilmek için, dev yağ havuzları inşâ edip robot kanatlar ile denemeler yapmışlar. Araştırmacı Michael Dickinson ulaştıkları neticeyi şöyle anlatıyor:

 

Böcekler kanatlarını öylesine akıllıca ve yüksek bir hamle açısında çırpıyordu ki, kanadın önünde rüzgârdan bir yapı oluşuyordu. «Kanat Önü Girdabı» denilen bu küçük hortum benzeri yapı sayesinde kanatlar, sivrisineği havada tutmaya yetecek kuvveti oluşturuyordu. Burada asıl büyüleyici olan, kanadın güzel dış görünüşü değil. Sineğin onu çırpış biçimi. Bu da sonuçta sinir sistemi ile kumanda ediliyor ve sineklerin dikkat çekici uçuş manevraları yapmalarını sağlıyor.

 

Arılar ve sinekler, kanatlarını saniyede 200’den fazla çırparlar. Bu hareketi yaparak kilometrelerce yol kateden bu hârika canlılardaki sanat, ne kadar muazzamdır!.. 

 

PEKİ YA MOTOR?

 

Sineğin uçuş motorları diyebileceğimiz kas grupları tam anlamıyla muhteşemdir. İki çeşit uçuş kası vardır. Güç kası; germe ve gevşeme hareketi yapar, sinir sisteminin kontrolüne gerek olmadan çalışmasına devam edebilir. Uçuş için gereken muazzam gücü üretmek için yaratılmıştır ve sineğin orta bölümünü oluşturur. 

 

Ayrıca kanadın tabanına yerleştirilmiş küçük, minicik denetim kasları vardır ve bunlar hiç de güçlü olmamakla beraber çok hızlıdır. Kanat eklemini şekillendirebilir ve sineğin uçuş güzergâhını değiştirmeye sebep olur. Bir sistem ise bütün bunlara kumanda etmektedir:

 

SİNİR SİSTEMİ

 

Sineklerin taşıdıkları sensörler çok özeldir. 

 

Kokuları ve rüzgârı algılayan antenleri vardır. Gözleri öylesine gelişmiştir ki, dünyadaki en hızlı görüş sistemidir denilebilir. 

 

Kafalarının üstünde bir başka göz grubu daha vardır, ama şu an bunu ne için kullandıklarını çözebilmiş değiliz. 

 

Kanatlarında algılayıcılar vardır, hattâ tüm kanat bunlarla kaplıdır. Bu sayede kanatta bir zedelenme olursa hemen anlayabilirler. 

 

Çok enteresan bir tat alma sistemleri vardır; kanatlarıyla tat almaktadırlar!.. 

 

Uçan böceklerin sahip olduğu en gelişmiş cihazlardan biri «halteres» denilen yapıdır. Bu küçücük cihaz, uçaklarda ve helikopterlerde kullanılan jiroskop vazifesini görür. 

 

Jiroskop; uçan bir cismin, istikametini kaybetmeden ilerlemesini sağlayan bir cihazdır. Bu cihaz olmasaydı; dışarıdan gelen rüzgâr vs. tesirler sebebiyle, uçak yolundan sapar ve doğru bir çizgi üzerinde gidemezdi.

 

SİNEK ISIRMASI

 

Sivrisinekler binde bir olan bir ısı değişimini hissedebilirler. Bu hususiyetleri onlara; bulundukları yer karanlık bile olsa, tek seferde deri altındaki kan damarını bulabilme hassâsiyeti verir. 

 

Hissettirmeden konmayı başaran sivrisinek; konduğu canlıya önce ağrı kesici verir, böylece ilk hamlenin acısı hissedilmez. İğneleri bir kılıf içinde bulunur, kılıfından çıkardığı iğnesi ile kirli kanın bulunduğu damarı tam isabet olacak şekilde bulur ve tam çekmeye başlamadan başka bir operasyon yapar. 

 

Kan, damar dışına çıktığı an pıhtılaşır ve donar. Eğer sivrisinekler kanı emmeden önce pıhtılaşma önleyici bir enzim salgılamasaydı, kanı çekemeden kan iğne içinde donar ve sinekler beslenemezdi. Neticede bu işlemi de kusursuzca halleden sinek; iğnesini tekrar kılıfa sarıp, deposu dolu olarak oradan ayrılır.

 

İki kanatlı böceklerin biyokütle olarak yarısı, sineklerden oluşmaktadır. Yani onlar da bir başka canlı için zengin bir besin olmaktadır. 

 

Sıtma ve sarıhumma gibi hastalıkların taşıyıcısı olan sivrisinekler, her yıl binlerce kişinin vefat sebebi olmaktadır. Bir küçük sinek; ilâhî bir emirle, en güçlü orduların yapamadığı kadar büyük kayıplara sebep olmaktadır. Bize bu dünyada hükmü geçen asıl güç sahibinin, kudretini temâşâ ettirmektedir. 

 

Doğrudan hastalık ile muhatap olmayan, fakat ibret nazarı ile bakabilen, tüm insanlar için de bu ayrıca bir derstir. 

 

Küçük görülerek önemsenmeyen ve alınması gereken tedbirler hususunda gevşeklik gösterilen bir mevzunun, ne kadar acı neticeleri olacağı açık bir şekilde gösterilmektedir. 

 

Ordulara mâlik bir kral olan Nemrut’u dahî yenen, bir topal sivrisinek değil miydi?