Evlâtlarımıza Dair Problemlere FİRÂSETLİ ÇÖZÜMLER

H. Kübra ERGİN hkubraergin571@gmail.com

 

Son zamanlarda müslümanlar evlât hususunda çeşitli imtihanlardan geçiyor. Hiç ummadığımız kişilerin, evlâdı ile ilgili acı hâdiseler yaşadığını duyuyoruz. 

 

Zamanımızda çocuk yetiştirmek, eski zamanlardan çok daha zor bir hâl aldı. Çünkü anne-babalar olarak belli bir yaşa kadar onları korusak da, belli bir yaştan sonra çocuklarımızın çevresini kontrol edemiyoruz. Bilhassa dijital dünyadaki tehlikelerden korumak çok zorlaştı. 

 

Ne acıdır ki bazen büyük şehirlerin kenar mahallelerinde; saf Anadolu insanımızın çocukları, hiç akıllarına bile gelmeyecek felâketlere uğrayabiliyorlar. Kimisi kötü arkadaş çevresi tarafından uyuşturucuya alıştırılıyor. Bazen gençlik çağının maceraperestliğinden faydalanan suç çeteleri veya terör örgütleri tarafından kandırılıyorlar. Bilhassa kız çocuklarımızın akıllarının çelinmesi, ailelerine karşı kışkırtılmaları ayrı bir bahis konusu. Bunlar bizim çocuğumuzun başına gelmez zannedilmemeli, başına böyle hâller gelmiş ailelerin durumundan ibret alınmalı.

 

Kendisi îmân ehlini kurtarmak için koskoca bir gemi inşâ edecek kadar gayretli bir peygamber olduğu hâlde Nuh -aleyhisselâm- da kendi evlâdını kurtaramadı. Bu gibi hâdiseler herkesin başına gelebilir. 

 

Herkesin başına gelebilir; diye özellikle vurgulamamın sebebi, bunu hiç aklımıza getirmediğimiz için panikleyip, birçok hatalar yapabiliyor oluşumuzdan. 

 

Bu yazıyı yazarken niyetim; inşâallah ihtiyaç olmaz ama, sizin veya bir yakınınızın ihtiyacı olursa, şu hususları aklımızda bulunduralım: 

 

Eğer böyle bir imtihan ile karşı karşıya kalırsak; asla yapmamamız gereken şey; «Bu niye başımıza geldi?» diye alelâcele bir suçlu aramaya girişip bunu aile için felâkete dönüştürmektir. 

 

Aksine; yapmamız gereken aile içinde dayanışmayı, iş birliğini daha da artırmaktır. Eğer doğru kararları alıp, iş birliği yaparak, tutarlı ve kararlı davranırsak; ailecek bu imtihandan da çıkabiliriz. 

 

İkinci husus da, bu gibi hâdiseler ilk kez bizim başımıza gelmiyor. Ne yazık ki, uzun zamandan beridir bu dertlerle boğuşan çok sayıda aile var. Bu sahada biriktirilen tecrübeler var, yetişmiş uzmanlar var. Bu sebeple çocuklarımızla yaşadığımız imtihanı; itibarımıza sürülen bir leke olarak görüp utanç duyarak, yardım istemekten uzak kalmayalım. Unutmayalım ki evlâtlarımız bize emânettir. İnsanların kınamasından korkarak, o emânetleri zâyî edemeyiz. 

 

Elbette öncelikle bu hâdiselerin başa gelmemesi için öncesinde alınacak tedbirler var. Onları gönderdiğimiz eğitim müesseselerini, yetiştirdiğimiz muhiti ve bilhassa annesi-babası olacak eşimizi tercih ederken çok dikkat etmemiz gerekiyor. Özellikle zamanımızda; tercihlerimize dikkat etmemenin, nefsânî arzu veya dünyevî endişelere mağlûp olmanın telâfîsi olmayabilir. Bununla beraber; anne-baba aynı hassâsiyetlere sahip, muhit düzgün olduğu hâlde yine de bir imtihan yaşanabilir. 

 

Bilhassa yaratılıştan gelen mizaç veya nörolojik, psikiyatrik birtakım farklılıklar sebebiyle, bazı çocuklar bu konuda aileleri için zorlu bir imtihan konusu olabilir. Bu ayıp değil. Belki de bu çocuklar, Allah katında mâzur bile olabilirler. Böyle bir evlâda merhamet duymak, her türlü mücadeleyi vermek, aileleri için de bir sevap vesilesi olabilir. Bu dünya zaten bir imtihan meydanı. 

 

Başa böyle bir imtihan gelmişse, bu konuda geç kalmadan durumu fark etmek önemli. Meselâ bu gibi tehlikeleri önceden sezmenin yolları var. Evvelâ; çocuğumuzda eve geç gelme, okula devamsızlık, derslerinde gerilik, aile veya okulda büyüklerine karşı gelme gibi bazı işaretler var mı? Böyle işaretler görülüyorsa, çocuğun nerede ve kimlerle zaman geçirdiği çok iyi takip edilmeli. Kısacası anne-babalar firâsetli olmalı. 

 

Firâset; Türkçede sezgili, ince fikirli, ileri görüşlü olmak mânâlarında kullanılır. Bir kimsenin veya bir şeyin dış görünüşüne aldanmayıp, gerçek yüzünü sezmek mânâsına geliyor. 

 

Firâset, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi vesellem’in hadîs-i şerîfinde, mü’minin vasfı olarak zikredilmiştir:

 

“Mü’minin firâsetinden korkun, çünkü o Allah Teâlâ’nın nûruyla bakar.” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 16) 

 

Bizler Allah dostları gibi insanların içyüzlerini görmesek bile, en azından bazı işaretleri belirmeye başlayan tehlikeleri sezebiliriz. Bilhassa zamanımızda, bu şekilde tedbirli ve uyanık olmaya çok ihtiyacımız var. Bilhassa aile efrâdımızı ve evlâtlarımızı tehlikelerden korumak için. 

 

Bilindiği gibi Rabbimiz; 

 

“Ey îmân edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (et-Tahrîm, 6) buyurarak mü’min anne-babalara bir görev yüklüyor. O görevi yerine getirmek için, çocuklarımızı bekleyen tehlikeler hakkında şuurlu olmamız gerekiyor.

 

Firâset, bilhassa aile reislerine çok gerekli bir vasıftır. Çünkü onlar firâsetli olurlarsa; ailesini tehlikeler karşısında uyarır, gerektiği gibi uyanık ve aktif tutar, gereken tedbirlerin alınmasını sağlarlar. Aile reisleri firâsetsiz olursa, aile ve toplum fesâda maruz kalır. Düşmanları ona akbaba gibi üşüşse, ciğerpâresi olan evlâtlarını koparıp alsa ve ifsâd etse, istikbâli hakkında her türlü hileyi tezgâhlasa da hiçbir şey yapamaz.

 

Aile reisleri; sadece banka cüzdanı gibi kendilerinden istenen her masrafı ödeyip, başka şeylerden habersiz olmamalı. Psikolojiden, pedagojiden, ergenlik çağının tehlikelerinden haberdar olmalı. Hattâ kabiliyeti varsa, teknik becerilere sahip olmalı. Meselâ; çocuklarının eline pahalı cep telefonları, tabletler verip, kaderine terk etmemeli. O cihazların içine yüklenebilen, aileler için hazırlanmış uygulamaları öğrenmeli. Kendisi bilmiyorsa, yardım istemeli. Böylece kimlerle görüşüyor, nelere ilgi duyuyor vs. takip etmeli. 

 

Firâset; aile reisi olan babalara olduğu kadar, çocuklarının mürebbîsi olan annelere de gerekli bir özellik. 

 

Günümüzde her annenin, zamanın tehlikeleri konusunda şuurlu olması gerekmektedir. Çünkü çevre şartları; mâneviyâtımızı zehirleyen envâ-i çeşit haşereyle, yılanla, çıyanla doludur. Bilhassa sosyal medya gibi ortamlar, yılandan daha zehirli olabilmektedir. Bunları göz önüne alarak, dikkatli ve tedbirli olmak lâzımdır. 

 

Ailede anneler, genellikle çocuğunu daha yakından takip edebilme imkânına sahiptir. Onun hâlindeki değişiklikleri daha erken fark edebilir. Böyle bir durumda, asla aile reisinden bir şey gizlememeli. Aile reisi de böyle bir durumda; öfke gösterip, suçlayıp, yüzüstü bırakmamalı. 

 

Mü’minler için evlenip aile kurmanın mânâsı, bu dünyadaki bütün vazifelerde ve imtihanlarda yardımlaşmaktır. Çocukları yetiştirmek ise, iş birliği yapılacak vazifelerin başında gelir. 

 

Günümüz şartlarında çocuk yetiştirirken; dengeli bir ruh hâli vermeye, özel bir özen göstermek gerekiyor. Meselâ çocuğumuz; başkalarına karşı güzel geçimli, nâzik, haktanır olmalıdır. Ama onu kötü iş ve alışkanlıklara çağıran bozuk bir çevreye karşı; «Hayır!» demesini bilen, şahsiyetli, ciddî, kendini savunma becerisine de sahip biri olmalıdır. Bunun için de çocuğumuzun kendisini ifade etmesine fırsat verip, kişiliğini geliştirmesini sağlamalıyız.

 

Önemli bir husus da, çocuklarımızın kendisini ailede çok değerli hissetmesidir. Çocuğumuz ailede bulamadığı değeri, başka yerde aramamalıdır. Aile reisleri; «Çocuğumu şımartmayayım.» derken onu ezik, pasif, başkaları tarafından yönlendirilen bir zavallı hâline getirmemelidir. 

 

Çocuk, aile içinde daima kendini ifade edebilmelidir. Velev ki çocukluk ve gençlik çağının tabiî hâli olan basit düşünceler ifade etsin yine de hoşgörü ile karşılanmalıdır. Doğrusu öğretilmelidir. Güzel şeyler düşünüp yaptığı zaman ise, daha fazla teşvik ve iltifat görmelidir.

 

Çocuklarımızın fıtrî ihtiyaçlarını uygun bir şekilde karşılamak da önemlidir. Çocuğunun ihtiyaçlarına duyarsız kalan bir aile, onu hırsızlığa ve benzer suçlara yönlendirebilir. Bilhassa ergenlik çağında çocuklar; kaliteli yiyecekler yemeye, iyi giyinmeye ihtiyaç duyabilir. Aile; çocuğunun ihtiyaçlarını, helâl dairesi içinde karşılamaya çalışmalıdır. Bununla beraber; ihtiyaçtan fazla harçlık, bazen belâya davetiye çıkarır. Bu sebeple; her şeyin ölçülü, dengeli olması çok mühimdir. 

 

Dikkat edilmesi gereken bir başka husus da çocuğu ikiyüzlü hâle getirmemeye dikkat etmektir. Çocuğumuz bize karşı samimî olmalıdır. Bunun için de ondan, yaşından beklenmeyecek bir takvâ ve olgunluk talep edilmemelidir. Çocuğumuz bize karşı bir maske takınırken, gerçek yüzünü başka insanlara ifade eder hâle gelmemelidir. Bunun için de terbiyeyi, yaşa uygun şekilde ve alıştırarak vermelidir. 

 

Çocuklarımızın aileleriyle irtibatları çok güçlü ve her türlü duruma karşı dayanıklı olmalıdır. Öyle ki çocuğumuz bir hata yapsa da gelip ailesine söyleyebilmeli, kendisini tehdit edenler varsa, ihbar edip yardım isteyebilmelidir.

 

Rabbim, hepimizi evlâtlarımız hakkında ağır ve çözümsüz imtihanlardan muhafaza eylesin.