227. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız,

 

Necip Fazıl her şeyi hulâsa eden bir tarzda söylemekte:

 

Her şey akar; su, tarih, yıldız, insan ve fikir;

Oluklar çift; birinden nûr akar; birinden kir.

 

Bir havuz problemi gibi yaklaşabilir miyiz bu manzaraya: 

 

Dünyamızı kir mi dolduruyor? Hakikat tarafı var: Kanalizasyon gibi kanallar, zehirli örümceklerin ağları gibi her yanı sarmış ağlar, necâset boca ediyor… Zihinlere, gönüllere, dimağlara… 

 

“Kendini hak ile doldurmazsan, bâtıl gelir gözeneklerine varıncaya kadar doldurur.” 

 

Bu kirlenmeye karşı nûrun destekçileri olmamız zarûrî… 

 

Diğer taraftan, uzun ufuklu bakınca; hayır, kir bu havuzu dolduramayacak! 

 

“…Kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır.” (es-Saff, 8)

 

Âkıbet belli. Nur kazanacak. Bütün kirler süpürülüp cehenneme atılacak. Lâkin; «Nasıl olsa nur kazanacak!» diye yan gelip yatanlar da o kirlerle beraber süpürülüp; o akrepli, yılanlı, zakkumlu gayyâ vâdilerine atılabilir!.. 

 

İşte bunun îkazı:

 

“…Îmân ettik demekle kurtulacaklarını mı zannediyorlar?” (el-Ankebût, 2)

 

Demek ki;

 

Nûrun kazanacağına inanmamız kâfî değil. İnanmayı tescil edecek sâlih ameller, fedâkârlıklar lâzım. Nur sağanağında yıkanmak; akabinde bir rahmet insanı olarak, kirleri yıkamaya, kiri bertaraf etmek için bir kova olsun su dökmeye tâlip olmak gerekiyor. 

 

Mevlânâ Hazretleri’nin; attarlar sokağından geçerken, güzel kokulardan çarpılarak baygın düşen bir debbağı / dericiyi anlattığı bir hikâyesi vardır. Maalesef kir akan oluklar, öyle propagandalar yapıyorlar ki; necâsetin müptelâları nûra burun kıvırıyor, miski tenkit ediyor, anbere lâf ediyor. Öyle gaflet ehline, kapağımızdan gerçeklerin temsilî bir manzarasını vererek şöyle seslendik:

 

İşte;

 

NUR ve KİR…

 

“…İster şükredici ol, ister nankör ol!” (el-İnsân, 3)

 

İyi baktın mı a Seyrî ölenin çehresine,

Kirliden salya, temizden gülücükler akıyor…

 

diyen Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; nur tarafını, Allah’tan başkasını dinlemeyenlerin, kir tarafını ise şeytandan başkasına kulak vermeyenlerin doldurduğunu ifade etti.

 

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Hikmet ve Sırları Okuma Sanatı» makale dizisinin, üçüncü ve sonuncusunda; «Hâdisâtı ve Âhireti Tefekkür»ü kaleme aldı. Bir ömrü, kirlerden nasıl korur, nûra nasıl büründürürüz suâlinin cevabı sadedinde… 

 

«Muhabbet ve Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz 2» makalesinde ise; Efendimiz’e vefâ ve sevgi tezâhürlerinin en güzellerinden bir deste var. Lâyıkına muhabbetin, insanı baştan ayağı nûr eylediğine şâhit her biri… 

 

Yazarlarımız, devam eden Gazze dramını gündemden düşürmemek için gayrete devam ediyor. Tecellîler ve tesellîleriyle… Şerde saklı hikmetleriyle… 

 

Bir de nûra leke sürmeye çalışanlar var. Atılan çamurları sahiplerine iade etmek de, ehl-i hakkın boyun borcu…

 

Değerli Okuyucularımız, ülkemizde son yıllarda değişen iktisâdî şartlar karşısında, sizlere Yüzakı Mecmûamız’ı ve hediye kitabını en uygun fiyatla ulaştırmak için elimizden geleni yapmaya gayret etmekteyiz. Ancak kâğıt ve baskı bedellerinden, posta giderlerine kadar her noktada yaşanan fiyat artışları, dergimizin yıllık abone fiyatını 900 TL’ye getirmemizi zarûrî kıldı. Bu rakamın tamamen «mâliyetine takdim» fiyatı olduğunu ve kuruluşundan bugüne müessesemizin kâr elde etmek gibi bir gayesinin hiçbir zaman olmadığını, dertleşme kabîlinden sizlere arz etmek isteriz. 

 

Nûrun tamamlanması için zarûrî olan neşriyat hizmetine; ayda sadece 75 TL’ye yükselen bir katkıyı, siz okuyucularımızın anlayışla karşılayacağını umuyor, duâlarınızı bekliyoruz. 

 

Yüzakıyla…