ZÂLİME KESİLEN HARAÇ!

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

 

Dünya Filistin’de büyük bir soykırıma şâhit olurken, insanlar üç kısma ayrıldı: 

 

Haksızlığa itiraz edenler, 

 

Sessiz kalanlar ve         

 

Zulme destek olanlar. 

 

Gerçek müslümanlar; zulme itiraz ediyor, fiilen ve kalben elinden geleni yapıyor, mazlum kardeşlerimize duâ ediyor. Fakat diğer taraftan; «Bizim meselemiz değil, Filistinliler de toprak sattı.» diyenler çıkıyor. En ufak bir boykot bile yapmayanlar, kātil İsrail’e maddî destek veren şirketlerden alışveriş yapmaya devam edenler bu suça ortak olmaktadır. Biz de çevremizi îkaz etmek ve ailemizde bu mevzuyu gündemde tutmak sûretiyle gayret etmeliyiz. 

 

Boykota muhakkak dâhil olması gereken alanlardan biri de yerli altyapıyı kullanmayan kredi kartları… 

 

Zamanımızda yaptırımlar, sadece askerî olarak yapılmıyor. Devletler bile askerî yaptırımlar yanında ekonomik yaptırımlar da yapıyor. Bu durumun ne kadar geçerli olduğunu son olarak Rusya-Ukrayna harbinde gördük. 

 

«Swift» denilen; bir ülkeden diğerine döviz aktarımını sağlayan sistemin durdurulması, Rusya’nın dış ticaretine balta vurdu. Yine milletlerarası geçerliliği olan kredi ve banka kartı sistemlerinin kapatılması, Rus vatandaşlarının ödeme işlemlerini zorlaştırdı. 

 

Biz de İsrail’e desteğini gizlemeyen firmaların ürünlerini asla kullanmayalım. Ancak nakit para yerine kullanılmaya başlanan kredi kartları da yahudi şirketlere para kazandırmakta. 

 

Bunun yerine yerli bir altyapı ödeme sistemi olan «Troy kart» kullanmak daha uygun görülmekte. Yüzde 51 hissesi Merkez Bankasına ait olan bu altyapıya, birçok devlet ve özel banka da ortak.1 

 

Kart kullanımını en asgarîye seviyeye indirmek, harcama kontrolünü elde tutmak açısından en uygun olanı. Hele ki gıdâ alışverişlerinde, Troy kart dahî olsa banka kartı kullanmak uygun görülmemekte. 

 

Malın malla mübâdele edilmesiyle başlayan ticaret, zaman içinde; 

 

Altın ve gümüşün mal ile takası, 

 

Kâğıt paranın (banknot) mal ile takası, 

 

Banka parasının (çek) mal ile takası ve kredi kartıyla mal alımı şekline dönüştü. 

 

Bugün gelişmiş dünyada alım satımların önemli bir bölümü, kredi kartlarıyla yapılmakta. Kredi kartı ile yaptığımız tüm alışverişlerden; hem kartın sahibi olan banka, hem de kartın bağlı olduğu Visa ve Mastercard gibi ödeme sistemleri komisyon alıyor. Yani bu kartlar ile yaptığımız her alışverişten, Siyonistlerin hizmetindeki küresel sermaye en az yüzde 1-2 oranında para kazanmakta. 

 

Şu an kredi kartı piyasasında da sistem olarak iki şirket ön plâna çıktığı için; Pazar, bir duopol piyasa dönüşmüş durumda. 

 

MONOPOL ve DUOPOL PİYASALAR 

 

Ticaret, alıcı ve satıcı arasında vukû bulur. Bunların yapısına göre farklı piyasa şekilleri oluşur. Misal olarak araba piyasasını ele alalım. Eğer bir ülkenin sokaklarında tek bir marka araba dolaşıyorsa, o ülkedeki araba piyasasına «monopol» piyasa deniyor. Eğer iki marka araç varsa, bu piyasaya da «duopol» piyasa denmekte. 

 

Visa, 1958’de dünyanın en büyük yahudi bankası Bank of America tarafından çıkarılmış. Diğer firma olan Mastercard da 1966’da Amerika’da birkaç bankanın birlikte çıkardığı yine bir yahudi sermayesi ürün. Her ikisinin de yıllık kazançları, on milyarlarca doları bulmakta.

 

Bizim dünya ekonomisine dair en büyük itirazımız; toplumların seçerek başa getirdiği devletler yerine, çok az sayıda şirketin neredeyse devletleri yönetir duruma geldiği bir yapının oluşması. Bu az sayıdaki şirket; önce kendi ülkelerinde ve coğrafyalarında, daha sonra da uzak ülkelerde bir sömürü sistemi kurmakta. İnsanların zaaf noktalarını kullanarak, onları kendine bağımlı hâle getirmekte. 

 

Kredi kartı; insanları zayıf yönlerinden yakalayıp, borç ve fâiz bataklığına çeken bir düzen. Alışverişi taksitlendirerek, insanların mâlî disiplinini bozmakta ve onları daha çok alışveriş yapmaya teşvik etmekte. Reklâmların da körüklemesi ile hiç bitmeyen bir borç başlamakta.

 

Dünyada kullanılan kredi kartı sayısı 2,8 milyar, Türkiye’de ise 112,7 milyon kart mevcut. Ülkemizde neredeyse herkesin kredi kartı ile alışveriş yaptığını düşünürsek; bu, dehşet bir sayıya tekâbül ediyor. Zaten nakit para hayatımızdan çıktı sayılır. Maksat yavaş yavaş hâsıl olmakta. 

 

Milletlerarası ödeme sistemlerinin esas gelir kaynağı; «işlem ücreti» adı altında aldığı rakamlardır. Ancak kartla her ne işlem yaparsanız yapın, bundan bir pay muhakkak bu şirketlere yansıtılır:

 

Üyelik ücretleri, 

 

Kart ücretleri, 

 

Döviz dönüşüm ücretleri, 

 

Gecikme fâizleri ve 

 

Veri hizmetlerinden elde edilen gelirler. 

 

Bu veriler, hangi ürünlerin daha çok satıldığı ve satışların ne tarafa yönlendiği gibi stratejik bilgiler içermekte. Bilginin paradan daha kıymetli olduğu bu zamanda; «İnsanları nasıl daha verimli bir köle hâline getirebiliriz?» diye hesap yapanlar, aradıkları ipuçlarını burada bulmakta. 

 

Hepsinden öte, kart sistemi; topladığı paraları kısa vâdeli yatırımlarda değerlendirir ve bu yatırımlardan ciddî gelirler elde eder. Sizin kart ile yaptığınız alışveriş; pos cihazından geçtikten sonra, iş yerine ya bir ay sonra düşük bir kesinti ile yahut bir gün sonra yüksek bir kesinti ile geçer. Kesintiyi kabul etmeyen iş yeri, parasını bankaya kullandırmış olur.

 

“Peki, madem yerli sistem vardı; niçin bu zamana kadar müşterilere tercih hakkı sunmadı?” sorusu gündeme gelmekte. 

 

Tahminimiz o ki; şu an bankalar yaptıkları anlaşmalardaki rakamları yakalamak için, müşterilerine yabancı menşeli kartlardan başka bir seçenek sunmak istemiyor. Boykot çağrıları neticesinde; şahıslar, bazı belediyeler ve müesseseler kendileri talep ederek yerli sistemlere geçiş yapıyor.2

 

Bir diğer husus da yurt dışı kullanım mevzuu. Troy kartın yurt dışında kullanılamaması; şu an bir eksiklik olsa da devam eden çalışmalar neticesinde, birkaç sene içerisinde diğer ülkelerde de geçerli hâle gelecek şekilde çalışmalar yapılmakta.

 

Bankacılık sektörünü; fâizden tamamen ayırmak, temizlemek mümkün görünmüyor. En güzeli; tedbirli ve temkinli davranarak, sahte bir konforu tercih etmek yerine, hep beraber paranın bereketini göreceğimiz şekli tercih etmek.

 

Meşrû olmayan bir şarta imza atarak alınan kredi kartlarını kullanmak; son ödeme tarihinde borcu ödeme iradesi gösterip fâize girmeme niyeti taşınsa bile, doğru bir davranış olarak görülmemekte. Çünkü fâize girmemeye dikkat etseniz bile fâiz şartını baştan kabul etmiş oluyorsunuz. 

 

Medine’ye hicretten sonra ilk yaptığı işlerden biri Medine çarşısını tanzim etmek olan Efendimiz’e ittibâ ederek, iktisâdî hayatımızı Rabbimiz’in rızâsına uygun hâle getirme gayretlerine hız vermemiz lâzımdır. 

 

Rabbim muvaffak buyursun.  

 

_______________

 

1 TCMB % 51,01; Halkbank % 9,28; Ziraat Bank % 8,81; Garanti Bank % 4,98; İşbank % 4,89; Akbank % 4,89; Yapı Kredi % 4,89; Vakıfbank % 4,75; Finansbank % 4,52; ING Bank % 1,07; TEB % 0,91.

 

Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Yüksel OKŞAK ile yapılan röportaj.