GÖNÜL KOKUSU

Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com.tr

 

 

 

Kokuların en güzeli gönül kokusudur; çünkü
o koku, Rabbin kokusudur. O koku; kırık gönüllerde, mağlûp ruhlarda bulunur. 
(Hazret-i Mevlânâ)

 

İlmî bir çalışma yapmak üzere; yaklaşık üç ay sürecek bir vazife ile, Trakya’da Edirne’nin şirin bir kasabası olan Uzunköprü’ye gelmiştik.

 

Mesai bitiminde doktor arkadaşımla birlikte, hem sohbet ediyor hem de yürüyerek şehir merkezine gidiyorduk.

 

Bu yürüyüşler sırasında; her gün, yol güzergâhımızda bulunan Muradiye Camii’nin önünden geçiyorduk. 

 

Bir gün caminin önünden geçerken; kapısının önünde, koku satan, beyaz sakallı, nur yüzlü bir ihtiyar dikkatimi çekti.

 

Burnunun ucuna düşürdüğü gözlüklerden bakarak; önündeki tezgâhın üzerine koyduğu, ahşap, cam çerçeveli kutunun içindeki kâh alüminyum, kâh cam küçük küçük şişeleri düzeltmeye çalışıyordu. 

 

Yanından geçerken, gözlüklerin üzerinden gülümseyerek bize seslendi:

 

“–Koku verelim, güzel kokularım var!” 

 

Arkadaşa baktım; 

 

“–Çok ağır kokuyor onlar…” diyerek burun kıvırdı.

 

Ben;

 

“–Gel bakalım; almak zorunda değiliz, biraz hasbihâl edelim amca ile.” dedim.

 

İhtiyar amcanın yanına yaklaştık, selâm verdik. O, sanki bizi duymuş gibi;

 

“–Bu kokular size ağır gelebilir, ama size uygun kokularım da var.” deyip kutunun içindeki kokuları karıştırmaya başladı.

 

Bir taraftan bizi süzüyor; bir taraftan esans şişelerinin birini bırakıp, birini alıyordu.

 

En sonunda bir tane şişe seçti ve kapağını açıp; 

 

“–Bu koku tam sana göre!” deyip arkadaşıma koklattı.

 

Koku çok hoşumuza gitmişti; özellikle arkadaşım nanemolla biri olmasına rağmen, kokudan satın almak istedi.

 

Bunun üzerine esansçı amca; elindeki koku enjektörü ile şişenin içindeki esansı çekip, minik bir cam şişenin içine boca ederek arkadaşıma verdi, ödemeyi yaparak ayrıldık.

 

Arkadaşım ertesi gün, ailevî sebeplerden dolayı izin alıp memleketine gitti. 

 

Bir hafta on gün sonra izinden dönünce, muhabbet etme fırsatı bulduk;

 

“–Hiç sorma başıma neler geldi!” dedi.

 

“–Ne oldu?” dedim.

 

“–Yahu onlar mı beni buluyor, ben mi onları bilmiyorum, ama nerede bir fakir fukarâ, garip gurebâ, derdine çare arayan biri varsa karşıma çıkıyor, onlara yardım etmeye çalışıyorum, ama bundan hiç şikâyetçi değilim, çünkü kendimi çok mutlu ve huzurlu hissediyorum.” dedi.

 

Arkadaşımın söylediğine göre; ne zaman ihtiyaç sahibi birisi ile karşılaşsa, o kokuyu almaya başlıyor ve o kişiye yardım etme ihtiyacı hissediyormuş.

 

O günden sonra, nanemolla arkadaşımın davranışlarında bazı değişiklikler olmaya başladı.

 

O tepeden bakan, kendini beğenmiş hâlleri, insanları küçük gören tavırları gitmiş; yardımsever, yumuşak başlı bir insan oluvermişti.

 

Günlerden bir gün arkadaşım; 

 

“–Koku bitti, o amcayı nasıl bulabiliriz acaba?” dedi.

 

Fakat hemen hemen her gün caminin önünden geçmemize rağmen, o amcayı bir türlü yakalayamıyorduk. «Acaba farklı saatlerde mi geliyor?» diye öğle tatillerinde de caminin önüne gidip baktık, ama göremedik. Caminin önünde misket oynayan çocuklara sorduk, onlar da görmemişti.

 

Bir gün bir ikindi vakti hastahâne çıkışında yine caminin önünden geçerken, arkadaşım heyecanla bağırdı:

 

“–Bak bak, esansçı amca camiye giriyor!” 

 

Hemen abdest alıp camiye girdik, farza yetişmiştik.

 

Namaz bitiminde gözlerimiz esansçı amcayı aradı; ama caminin içinde bir türlü onu bulamadık, yer yarılmış içine girmişti sanki. «Acaba gözlerimiz mi yanıldı?» dedik, ama caminin içinde, bize verdiği o kokuyu duyuyor, hissediyorduk.

 

İmam efendinin yanına gidip ona da sorduk ve olanı biteni anlattık, bizi dikkatle dinledi ve;

 

“–Söylediğiniz kişiyi tanımıyorum. Lâkin siz herkesin kolay kolay karşılaşamayacağı bir zât ile buluşmuşsunuz. Mübârek olsun. Allâh’ın nice gayb erenleri vardır. Size gösterdiği yolun kıymetini bilin. Şimdilik bu kadarı size yeter!” dedi. 

 

O günden sonra da o camide namaz kılmaya başladık. Sanki namaz kılarken; o kokuyu duyuyor, hissediyorduk.

 

Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in rûhâniyet ve şefaati, erenlerin himmet ve muhabbet nazarları üzerinize olsun.

 

Kalın sağlıcakla.