NE İNCE BİR AYAR!

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

 

Cüneyt, dedesi ile camiye gelmişti. Biraz erken gelip bahçede sohbet etmeye başladılar. Dedesi ile sohbet etmeyi çok severdi. Anadolu irfânı ile dopdolu olan dedesi, Cüneyt için bir hazine kıymetinde idi. Ondan öğreneceği çok şey vardı. Dedesi sordu:

 

–Bu hafta okulda ne öğrendiniz kuzum? 

 

–Dedeciğim, bu hafta dünyanın güneşin etrafında dönerken yaptığı hareketleri işledik. 

 

Mevzu çok ilgimi çekti, dersten sonra hocamla biraz sohbet ettik ve hocam müfredatta olmayan birkaç hususu da anlattı. Bu benim hayretimi bir kat daha arttırdı. 

 

Ayrıca yüce Kitâbımızda şöyle buyurulduğunu söyledi:

 

“Rahmân’ın yaratmasında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. 

 

Haydi, çevir gözünü de bak; bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin? 

 

Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak. 

 

Göz aradığı kusuru bulamamanın ezikliği ve bitkinliği ile sana dönecektir.” (el-Mülk, 3-4)

 

Dedesi bu sözleri dinleyip torununa tebessüm etti. Sonra anlatmaya başladı:

 

–Hakikaten asırlardır insanlar gökyüzünü izliyor, yıldızları takip ediyor. Gökler direksiz fakat hiçbir başıboşluk yok, kendi düzeninde akıp gidiyor. Bir hata bulmak haddimize mi? Gördüklerimizi anlamaktan, taşıdığı sır ve hikmeti çözmekten âciz kalıyoruz. Anlayabildiklerimiz, orada cereyan eden hâdiselerin % 1’i bile değil!1 Ah! bir de acziyetimizi anlayabilsek…

 

Gelelim sizin işlediğiniz mevzulara. 

 

Evlâdım, büyük gök cisimleri arasında öyle bir hâl vardır ki, biz dünyanın içinde iken bunu pek anlayamayız. Meselâ dünyada iki cisim birbirini çekmez, sadece mıknatıs özelliğine sahip olanlar bunu yapabilir. Yani iki araba veya iki tır birbirine çekim kuvveti uygulamaz. Ama iki gök cismi arasında bir çekim kuvveti vardır. Kütle çekim kuvveti. Güneş ve dünya arasında, dünya ve ay arasında bir çekim vardır. Güneşi de çeken kuvvet Samanyolu’nun merkezindeki kara delik. Güneş var olduğundan bu zamana, takrîben 18 defa bu devâsâ yörüngede dönmüş durumdadır. 

 

Yani kütleler çok büyük olduğu zaman, belirgin hâle gelen bir çekim kuvveti var. Niye çektiğini, nasıl çektiğini tam olarak bilemiyoruz, hâlâ bulamadık ama âşikâr bir gerçek var: Kütleler birbirini çekiyor. 

 

Büyük kütlenin çevresinde dönen her cisme uydu deniyor. Ay dünyanın uydusu. Devamlı olarak belirli bir mesafede dönmekte. Bir de şu var ki dünya da ayın çevresinde dönmekte. 

 

Dünyanın hareketlerini öğrendik demiştin. 

 

Yani;

 

•Gün ve gece oluşumu için dünyanın kendi çevresinde döndüğünü, 

 

•Dünyanın güneş çevresinde bir tur atması için geçen süreye 1 yıl dediğimizi, 

 

•Bir de eksen eğikliğini öğrendiniz. Eksen eğikliğini daha belirgin hâlde anlatayım:

 

Dünyayı bir sünger top farz edelim. Üst ve alt tarafından biraz basık bir top. Bir başından diğer tarafa ince bir çubuk geçirdiğimizi düşünelim. Dünyayı bu eksende çevirdiğimiz zaman, gece-gündüz oluşmakta. 

 

Güneşin çevresinde gittiği yola ise «yörünge» deniyor. Yörünge ile eksen arasında 23,5 derecelik bir açı var. Bu sayede mevsimler oluşuyor. 6 ay kuzey yarım küreye, 6 ay güney yarım küreye daha fazla ışık ve dolayısıyla ısı gelmiş oluyor. Binlerce yıldır hassas bir şekilde devam eden bu açı, hayatta kalmamıza imkân veriyor. Dünyanın dalgalı bir denizde sabit kalabilmesi, tıpkı gemilerde olduğu gibi bir çapa ile mümkün. 

 

Ay, Dünyanın Çapası!

 

Kütle çekimi îcâbı ay, dünyanın çekim alanında belirli bir hızda dönmekte. Ancak büyük kütle dünya olmasına rağmen, ay da dünyayı kendisine çekiyor. Bu sebeple ay, dünyanın tam merkezi etrafında dönmüyor. İkisi de kütle merkezi etrafında dönüyor. Bu nokta; ağır olan dünya olduğu için, oraya yakın. Nasıl ki bir balyozun ağırlık merkezi demir kısmına yakın olur, burada da benzer bir durum var. Hattâ kütlesi birbirine yakın olan gezegenlerde, bu nokta ortaya yakın da olabiliyor. Güneş ve en ağır gezegen olan Jüpiter’in ağırlık merkezi, güneşin dışında bir noktada. Daha yakın kütleli yıldızlar olduğu takdirde, el ele tutuşup dönen çocuklar gibi birbiri etrafında bir dönüş görülüyor. Bu yıldızlara ikiz yıldızlar deniyor. Çok farklı bir yıldız hâdisesi olarak, üzerine yüzlerce çalışmalar yapılmıştır. 

 

İnce Ayar

 

Dünyanın yaptığı hareketler içerisinde, daha önce pek gündeme gelmemiş bir hareket vardır. Şöyle ki; bu zamana kadar sabit olduğunu kabul ettiğimiz 23,5 derecelik açı, aslında uzun bir takvim döneminde 22,1 ile 24,5 arasında değişmekte. Bunun sebebi güneşin yüksek çekim gücü karşısında, dünyamızın kusursuz bir küre olmaması. 

 

Sahip olduğu basıklık onu bu harekete icbâr etmekte yani mecbur bırakmakta. Ancak bu dönem o kadar uzun ki, biz ömrümüz içerisinde bu hareketin tesirini göremiyoruz. Tam 41.000 yıl süren bu sürede yaşanan farklılıklar, sadece dünyada bazen buz kaplı zamanların olması ile irtibatlandırılıyor. Bu kadar uzun bir sürede, bu kadar az bir değişim; bize terazinin ne kadar hassas olduğunu anlatmakta. Kuyumcu terazisinde olmayan bu hassaslık, dünyanın ne kadar özel bir şekilde korunduğunu göstermekte. Bununla beraber yine pek bilinmeyen bir hareket daha var:

Yalpalama

 

Çocukken topaç çevirenler bilir. Topaç; hızını kaybetmeye başladığında, hafif hafif merkez çizgi dönmeye başlar. Topacın üst kısmı bariz olarak yalpalar. Bir süre daha devam edip enerjisi bitince, yan tarafa devrilir. İşte buradan âşinâ olduğumuz yalpalama hareketini dünyamız da yapmakta. Tam dönüşü takrîben 26.000 yıl süren bu hareket neticesinde, bundan yaklaşık 13.000 yıl sonra dünyanın eksen eğikliği günümüzün tam tersi yönde olacağından; 

 

Aralık, Ocak, Şubat ayları sıcak geçen yaz ayları, 

 

Haziran, Temmuz, Ağustos ise öğrencilerin kar sebebiyle tatil etmesi muhtemel soğuk kış günleri olacak. 

Bu hareketleri hassas gözlemler neticesinde keşfettik, fakat bu hareketlerin hikmetini tam olarak çözebilmiş değiliz. Muhakkak ki bu ince ayar olmasa, dünyada hayatta kalmak mümkün olmayabilirdi. Daha bilmediğimiz birçok koruma kanadı altında hayat sürmekteyiz. Nice hassas dengeler üzerine kurulu olan dünyamız, yüce bir kudret ile bizim için yaratılmış bir mesken. 

 

Kıymetini bilip o yüce kudreti idrâk edebilmek ne büyük bir âhiret kârı…