Hat Sanatında; «ÜMMETİN EN ŞEREFLİLERİ» HÂFIZLAR…

Hasan TOPBAŞ hasantopbas87@gmail.com

 

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-’dan rivâyetle Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur: 

 

أشْرَافُ اُمَّتِي حَمَلَةُ الْقُرْآنِ

 

“Ümmetimin en şereflileri Kur’ân’ı ezberleyenlerdir.” (Taberânî, Kebîr, XII, 125; Beyhakî, Şuab, II, 556; III, 170)

 

İlahî vahye muhatap olan Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, nâzil olan âyetleri yazdırmasının yanı sıra ezberlemiş ve ashâbına da ezber hususunda tavsiyelerde bulunmuştur.

 

Kur’ân-ı Kerîm’in nüzûlünden günümüze kadarki süreçte; bir harfinin bile değişmeksizin hâfızalara nakşedilmesi, onun aynı zamanda ilâhî bir mûcize olduğunun da delilidir.

 

Dolayısı ile;

 

Kur’ân’ı ezberleme gayreti müslümanların her dâim gündeminde olduğundan, bu yönde kurulan müesseseler ile sayısız hâfızın yetişmesi sağlanmıştır. Kıyâmete kadar da bu hâl üzere devam edileceğinden şüphe yoktur.

 

Elhamdülillâh memleketimizde ardı ardına hâfızlık icâzet merâsimleri gerçekleştiriliyor. 

 

Hamdolsun bizler de, Efendimiz’in asırlar önce açtığı o kutlu yolu takip eden nice genç kardeşimizin var olduğunu görecek olmanın heyecanı içerisindeyiz. Bütün gönül dostlarımızı bu mânevî ziyafetten istifadeye davet ediyoruz.

 

Elbette «Sözlerin En Güzeli»ni ezberlemek kadar, güzel yazılmasını da teşvik eden yüce Peygamber, dünyada eşi bulunmaz bir sanat dalının meydana gelmesine de öncülük etmiştir.

 

İşte, «Hüsn-i Hat» ismiyle bilinen bu sahada, yazımızın en başında zikrettiğimiz hadîs-i şerîfi konu edinmiş eserlerden ikisini sizlerle paylaşmak istiyoruz:

 

 

İKİ FARKLI YAZININ MÜKEMMEL UYUMU

 

İlk olarak, makalemizin baş kısmında yer verdiğimiz levhaya değinelim.

 

Eserin, belirli ölçülerdeki dikdörtgen kâğıda iki farklı yazı tipinin uygulanması ile elde edilen ve «kıta» diye tabir olunan bir şekilde tasarlandığını görüyoruz. 

 

Bu tarz eserlerde usûl; üst kısma sülüs hat ile başlanılıp, alt kısımda nesih hat ile üç veya beş satır yazılarak devam edilmesi şeklindedir. Dolayısı ile eserimizin «sülüs-nesih kıta» formunda olduğunu belirtelim.

 

Bu sebeple sanatkârımız; kompozisyonunun ilk satırında Efendimiz’in yazımıza konu hadîsini sülüs hat ile yazmış, alttaki üç satırlık kısımda ise nesih hat ile bir başka hadisten istifade etmiştir. 

 

İlâveten, yazı biçimlerinin birbiri ile ortalanmasını temin etmek için alt kısımda «koltuk» adı verilen iki adet alan oluşturulmuş ve buralara da iki adet buket vazosu işlenmiştir.

 

Ancak, sol taraftaki vazo üzerine hattatın; «Onu Mâcid yazdı-1370» mânâsındaki imzasını yerleştirdiği göze çarpmaktadır. Bu kayda istinâden; levhanın hicrî 1370, mîlâdî 1950 senesinde Mâcid AYRAL (1891-1961) tarafından yazıldığını anlıyoruz.

 

Ayrıca, arka plânda görülen «ebrû» tatbiki de estetiğe katkıda bulunmuştur.

 

Konumuzla alâkalı ikinci eseri inceleyecek olursak;

 

HÂFIZ BİR HATTAT!

 

Hâfızlar için büyük bir şeref kaynağı olan bu hadîs-i şerîfi latif bir şekilde yazmak, kendisi de bir hâfız olan Kemal BATANAY’a (1893-1981) nasip olmuştur.

 

«Tâlik Hattı»nın kudretli kalemi ve aynı zamanda büyük bir mûsıkîşinas olan Hâfız Kemal Bey; eseri, hicrî 1389, mîlâdî 1969 yılında tamamlamıştır. 

 

Levhada yazı ile süslemenin oluşturduğu bütünlük dikkati çekmekte olup, bu uyumda payı olan diğer sanatkârımız ise ülkemizin en mühim tezhip ustalarından birisi kabul edilen Fatma Rikkat KUNT Hanım’dır (1903-1986)

 

Rabbimiz cümlemizi «hakkıyla» hâfız eylesin!