Kız Okulları, Erkek Okulları… NEDEN OLMASIN?

Asım UÇAROK 

 

Birçok mecrâ, seçimlerden sonra; «Artık sıra eğitime gelmeli!» dedi. Tecrübemiz ilerledikçe; halkımız, taleplerini de daha yüksek sesle dile getirebiliyor.

 

Eğitimde çok mühim unsurlardan biri ortam. O ortamı nâhoş bir atmosfere teslim eden karma eğitim ise ecnebî modellere şartlanmış birtakım zihinlerde putlaştırılmış. Hâlbuki batıda ve doğuda karma eğitim mutlaklaştırılmıyor. 

 

Daha evvel Cumhurbaşkanımız şöyle temas etmişti:

 

“Japonya’daki 800 üniversitenin 80 tanesi kadın üniversitesi. Sadece kızlardan oluşan üniversite… Kreşten alıp ilk, orta, lise ve üniversite olmak üzere farklı bir yapıyı oluşturmuş durumdalar. (…) Türkiye de benzer bir adımı atmalı. Zira, lise yıllarında ülkemizde kız ve erkek liseleri vardı. Sonra karıştırdılar. Şimdi yeniden bunları toparlama dönemine girmiş bulunuyoruz.”

 

Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf TEKİN de bu noktada adımlar atılabileceğinin sinyalini verdi. Kendisine, eğitimde güzel adımları arzu eden halkımız da sahip çıktı.* 

 

“Kişi bilmediğine düşmandır.” denir. Karma eğitimi körü körüne savunan, erkek veya kız okullarına da körü körüne karşı çıkan kişileri; önce anlamaya, dinlemeye, okumaya ve idrâk etmeye çağırmak gerek. 

 

Maarif Sivil Toplum Kuruluşları Plâtformu bu noktada Karma Eğitim Tartışmalarına Pedagojik ve Bilimsel Bakış Çalıştay Raporu yayınladı. 19 Temmuz 2023’te gerçekleştirilen ve çok sayıda akademisyen ve mütefekkirin katkıda bulunduğu bu çalıştay neticesinde neşredilen rapordan satırlar paylaşmak istiyoruz: 

 

“2000’li yıllara doğru karma eğitim dünya çapında, özellikle de batıda pedagojik açıdan temelden sorgulanmaya başlanmıştı. Konu hakkında kamuoyunda çıkan yazılarda, daha fazla fırsat eşitliği sağlayacağı beklentisiyle kutlanan karma eğitim reformunun içinin boş çıktığı vurgulanıyordu. Bu tartışmalara dayanak olan araştırmalar, reformistlerin karma eğitim fikrinin büyük bir pedagojik yanılgı olduğunu gösterdi. Bu araştırma sonuçları; karma eğitimin özellikle teknik alanlarda kız öğrencilerin başarısını olumsuz etkilediğini (Diegelmann, 1995: 22), erkeklerin de genel eğitim seviyesini düşürdüğünü (Diefenbach und Klein, 2002) ortaya koymaktaydı.”

 

“Yaratıştan gelen cinsiyet gerçeği; insana ayırt edici, bariz farklı özellikler yüklemektedir. Dünya hayatına renk, duygu, süs ve devamlılık sağlayan bu realitenin; eğitimde inkâr ve reddedilmesinin bilimsel, felsefî ve pedagojik dayanağı yoktur. Çünkü bizâtihî psikoloji, sosyoloji ve pedagoji; insan fıtratının en yalın hâli ve aşaması olan çocuğun gelişiminde cinsiyet rollerinin dikkate alınmasını önermektedir.” 

 

“Özellikle beyin temelli öğrenme kuramı ve beyin limbik sistemine bağlı olarak kız ve erkeklerde öğrenme ve hâfıza depolama şekillerinin farklı olduğu kanıtlanmıştır. Bu sonuçlar üzerine son otuz yıldır; Avrupa, Amerika, Avustralya ve Japonya gibi ülkelerde tek cinsiyetli eğitim modeli yeniden dikkat çekmeye ve rağbet görmeye başlamıştır (SDAM, 2017). Gerek bilimsel beyin araştırmaları ile ortaya çıkan gerçekler ve gerekse de ailelerin yoğun talepleri sebebiyle son yıllarda dünyanın pek çok yerinde tek cinsiyetli eğitime rağbet olağanüstü seviyede artmıştır.”

 

“Eğitim konusunda rasyonel davranan ülkelerde karma eğitim her geçen gün zorunlu olmaktan çıkmaktadır. Meselâ Japonya’da 80 kadın üniversitesi bulunmaktadır (BBC, 2019).

 

Amerika’da ise bu sayı 96 olup tek cinsiyete hitap eden lise sayısı 506’dır. 

 

İngiltere’de tek cinsiyetli eğitim veren 400 devlet okulu vardır ve bu sayılar her geçen gün artmaktadır. 

 

Danimarka, karma eğitim zorunluluğunu kaldıran ilk ülkedir. 

 

Erkek öğrenciler için liseler ve üniversitelerin adedi gittikçe artmaktadır. Dünya ülkeleri bu uygulamaya doğru yol alırken, ülkemizde tersine doğru bir gidiş söz konusu olmuştur.”

 

“Karma eğitim ortamlarında cinsî taciz ve saldırılar, karşılaşılan en rahatsız edici konuların başında gelmektedir. Son zamanlarda ise bu problem artık taciz boyutunu çok aşarak, cinsî tecavüze evrilmiştir. Özellikle ergenlik dönemindeki öğrenciler arasında, cinsî istismar ve taciz vakalarının yaşanma ihtimali oldukça yüksektir. (Rindfuss, R. R., & Cooksey, E. C., 1999) Bu araştırma; eğitim düzeyi ve sosyalizasyonun, cinsî münasebet ve çocuk doğurma davranışları üzerindeki etkisini incelemiştir. Taciz ve tecavüze uğrayan öğrencilerin yaşı, giderek aşağı doğru inmektedir. Bu konuda gazete, dergi ve kitaplardaki haber, rapor ve istatistikler sürekli artmaktadır. Konu hakkında yazanlar, cinsî tacizin her şeyden önce okulda meydana geldiğini vurgulamışlardır. 

 

Okullarda yapılan araştırmalar, cinsî tacizlerin sanıldığından çok olduğunu ve görmezden gelinemeyecek kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. 

 

Almanya’daki okullarda cinsî taciz konusunu araştıran Monika Barz şu tespitleri yapar: 

 

«Kızlarla yapılan röportajlarda, kızların % 50’si bedenî tacize uğradıklarını (vurma, cinsî taciz), kızdırılmaya maruz kaldıklarını ve kötü muamele gördüklerini söylüyorlar. Yeni istatistiklere göre durum daha da kötüdür: Amerika’da ilkokul ikiden lise sona kadar 4 bin 200 öğrenci arasında yapılan bir araştırmaya göre; her gün cinsî tacize uğradıklarını söyleyenler % 39’dur. Haftada en az bir tacize uğradıklarını söyleyenler % 29’dur. 13-19 yaş arasında doğum yapan bekâr kızlarda doğum yapma oranındaki artış bir önceki yıla göre % 16’dır. Şikâyet hâlinde idarenin şikâyeti takip oranı % 55’tir. Sözle veya hareketle tacize uğrayanlar % 89’dur. Bir üniversitede yapılan araştırmaya göre 17-27 yaşları arasındaki kızlardan % 32’si yani 3’te biri tecavüze uğramıştır. Bu oran Almanya’da 4’te birdir.»” (Oswald, s. 116; Kavaklı, s. 18) 

 

“ABD’de yapılan çeşitli araştırmalar, üniversiteye giden kadınların % 47-78’inin cinsî baskıya maruz kaldığını göstermektedir. (Plotnik, 2009) 

 

Ayrıca karma eğitimde sınıflarda kızlar, erkek hegemonyasında yaşamaya zorlanmaktadır.

 

2016 yılında Walden Üniversitesi/ABD’de yayınlanan ve 6 yıl süren bir çalışmada; karma okullarla tek cinsiyetli okullarda bulunan kız ve erkek öğrencilerin akademik başarıları karşılaştırılmış ve araştırma sonucunda hem kız öğrencilerin okuduğu hem de erkek öğrencilerin okuduğu tek cinsiyetli okullarda bulunan öğrencilerin okuma ve matematik devlet sınavı akademik ortalamalarının bölge ortalamalarından yüksek olduğu bulunmuştur. (Hooks, 2016) 

 

2002 yılında Ulusal Eğitim Araştırmaları Kurumu İngiltere’de incelediği 2954 lisede; kızlarda bütün akademik kabiliyet seviyelerinde tek cinsiyetli okul öğrencilerinin karma okullara göre daha iyi performans sergilediği, erkeklerde alt seviye akademik başarı grubunda daha iyi netice alındığı, erkekler yüksek başarı grubunda olan erkeklerde ise kayda değer bir değişiklik görülmediği tespit edilmiştir. ( http://www. singlesexschools.org/) 

 

Avustralya Eğitim Araştırmaları Konseyi tarafından 2000 yılında 270 bin öğrencinin 6 yıl boyunca 53 ayrı dersten incelendiği çalışmada; kız ve erkeklerin ayrı olarak eğitim gördüğü okullarda karma okullara göre % 15 ilâ % 22 arasında daha fazla başarı gösterdiği, bu öğrencilerin daha terbiyeli olduğu, öğrenmeden daha çok zevk aldığı tespit edilmiştir. (http://www. singlesexschools.org/) 

 

Montreal’de karma eğitimden ayrık eğitime geçen bir lisede yapılan araştırmada; okula gelmeme davranışlarının % 20’lerden % 7’lere gerilediği, önceden sınavları geçme oranı % 65 iken bu oranın % 85’lere yükseldiği görülmüştür.

 

İngiltere’de Fairhurt Lisesi’nde aynı dersi ayrı sınıflarda fakat aynı öğretmenlerden alan öğrencilerde erkeklerdeki başarının % 26, kızlarda ise % 22 yükseldiği ama yine de kızların erkeklerden daha başarılı olduğu tespit edilmiştir. (O’Reilly, 2000) 

 

İngiltere Manchester Üniversitesi’nde araştırmacılar 5 devlet okulunda karma ve ayrık sınıflara koyulan öğrencilerin, standartlaştırılmış bir dil testinde; ayrık sınıfta okuyan erkeklerin % 68’inin başarılı olduğu, karma sınıfta ise bu başarının % 33’te kaldığı; kızlarda ise ayrık sınıftakilerin % 89 başarı yakaladığı, karma sınıftakilerin ise % 48 başarıda kaldığı görülmüştür. (Henry, 2001) 

 

6-18 yaş aralığında kızların erkeklere nazaran fizikî ve zihnî yönden daha çabuk gelişmesi erkekler açısından dezavantaj teşkil etmektedir. 

 

Beynin yapısındaki özellikler kadın-erkek davranışlarında önemli farklılıklar meydana getirmektedir. (Öztaş, 1998) 

 

Yapılan diğer bir araştırmada, kızlarda dil öğrenme ve küçük kas becerilerinin erkeklere göre 6 yıl daha önce geliştiği, erkeklerin beyninin ise hedef belirleme ve boyut temelli hâfıza açısından kızlara göre 4 yıl daha önce geliştiği görülmüştür. (Labarthe, 1997) 

 

Aynı yaştaki bir kız çocuğu ile erkek çocuğu arasındaki farklar, farklı yaşlardaki kız çocukları arasındaki farklardan daha fazladır. Öğrenme stilleri arasındaki farklar, beraberinde birçok farklı öğrenme çıktısını etkilemektedir. Yapılan çeşitli araştırmalarda kız çocukların sınıfta daha yüksek standartlara sahip olmaya meyilli oldukları ve öz performanslarını daha kritik olarak değerlendirdikleri görülmüştür. (Feingold, 1994) 

 

Avrupa Komisyonu’nun 2010’da hazırladığı «Eğitim Çıktılarında Cinsiyet Farkları: Avrupa’da Alınan Tedbirler ve Mevcut Durum» araştırma raporunda, tek cinsiyetli eğitimin kızlar için daha iyi sonuç verdiği öne sürülmektedir. 

 

“Tek cinsiyet sınıfları; meselâ, kızların soruları cevaplama ve derse katılmalarında daha fazla özgür hissetmelerini, erkeklerin ise öğrenci olarak kendi imajlarıyla ilgili endişelenmeden daha fazla çalışmalarını sağlamaktadır. 

 

Bu tür sınıfların motivasyon, davranış ve başarıyı artırdığı iddia edilmektedir.” (Eurydice, 2010) 

 

Bilimsel çalışmalar; açıkça kız ve erkeklerin farklı öğrenme, farklı düşünme ve farklı davranma tarzları olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. 

 

Dolayısıyla karma eğitim, bu açıdan bakıldığında adâletten uzaktır. 

 

Konuya ideolojik değil; olması gerektiği gibi insânî, demokratik, pedagojik ve bilimsel yaklaşılmalıdır. Giderek artan tek cinsiyete dayalı haklı eğitim talepleri, bu açıdan dikkate alınmalıdır. 

 

Karma eğitim uygulaması her şeyden önce Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır. İlkokuldan üniversiteye kadar ayrı eğitim aldırmak isteyen veli ve öğrenciler, bu madde kapsamındaki eşit haklara sahip değildir. 

 

Bu uygulamanın zorunlu olması, yukarıda bahsettiğimiz haklı gerekçelerle muhalefet edenlerin cezalandırılması anlamına gelmektedir. 

 

Toplumun bu noktadaki beklentisi, devletin halkına güvenmesi ve taleplerini karşılamasıdır. Böyle bir demokratik yaklaşım ve tutum sonucunda eğitim daha ziyade halka mal olacak, toplum barışı ve birliği yolunda büyük mesafe alınacaktır.

 

Raporun tamamını www.maarifplatformu.com sitesinden okuyabilirsiniz. 

 

Eğitimin her şeyiyle millî esaslarımıza uygun inşâsı, ezanın aslına dönmesi ve Ayasofya’nın ibâdete açılması kadar büyük bir millî muvaffakiyet olacaktır. Halkımızın hassâsiyeti, talebi ve ısrarı bu muvaffakiyeti hızlandıracak en mühim âmildir. 

 

Halk olarak bizler üzerimize düşeni yapmalıyız ki, mührü elinde tutanlara cesaret, azim ve kararlılık gelsin. 

 

___________________

 

* bit.ly/43FxWG0 Bir başka destek: bit.ly/3q6lTDS