Allâh’ın Hoşnut Olduğu Bir Haslet: TEENNÎ

Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

 

BİR HADİS:

 

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ 


عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ :

 

« اَلتَّأَنّ۪ي مِنَ اللّٰهِ ، وَالْعَجَلَةُ مِنَ الشَّيْطَانِ »

 

Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-’tan nakledildiğine göre Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur: 

 

“Teennî Allah’tan, acelecilik şeytandandır.” (Tirmizî, Birr, 66)

 

BİR MESAJ: 

 

“Ey mü’min kardeşim! Acele işe şeytan karışır. Onun için teennî ile hareket et!” 

 

Erişir menzil-i maksûduna âheste giden,

Tîz-reftâr olanın pâyine dâmen dolanır. (Edirneli Hâtemî)

 

“Yavaş giden varmak istediği yere ulaşır. Aceleyle koşuşturanın ayağına eteği dolaşır.”

Abdülkaysoğulları kabîlesinden Münkız bin Hibbân, ticaret maksadıyla geldiği Medine’de Sevgili Peygamberimiz’i tanıdıktan sonra gönlüne İslâm güneşi doğmuş ve müslüman olmuştu. Rasûl-i Ekrem Efendimiz de ona bir mektup vererek kabîlesine götürmesini istedi. Münkız, bir müddet mektubu kabîlesine okumaya cesaret edemedi. Ancak kimseye fark ettirmeden, evinde namazlarını kılmaya başladı. Karısı bu hâlini, babası Eşecc’e haber verdi. Eşecc damadı ile görüşerek Hazret-i Peygamber’in gönderdiği mektubu okudu, okudukça kalbi İslâm’a ısındı ve hemen müslüman oldu.

 

Gönle îmân ateşi düşmüştü bir kere. Eşecc daha sonra büyük bir aşkla, heyecanla ve gönlündeki bu îman nûruyla mektubu kabîlesine okudu. Onlar da İslâm ile şereflenmeyi kabul ettiler ve bir heyet hazırlayarak Medine’ye göndermeye karar verdiler. Heyet yola koyulup Medine’ye ulaştığında insanlar, bir an evvel Fahr-i Kâinât Efendimiz’i görmek için Mescid-i Nebevî’ye koştular. Fakat heyetin içerisinde yer alan Eşecc onlar gibi davranmadı. Devesini bağlayıp en güzel elbiselerini çıkardı. Yıkanıp temizlendikten sonra onları giydi ve Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in huzûruna öyle geldi.

 

Eşecc’in bu davranışı Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in çok hoşuna gitti ve kendisine şöyle buyurdu: 

 

“Sende Allâh’ın sevdiği iki özellik vardır: 

 

Yumuşak huyluluk (hilim) ve 

 

•Teennî. (Müslim, Îmân, 25)

 

Evet, Allah Teâlâ’nın hoşnut olduğu güzel hasletlerden biri de teennî ahlâkıdır. Rabbimiz, teennî ile hareket edenleri seviyor. Serlevhâ hadîsimizde yer alan; “Teennî Allah’tandır.” ifadesini bu bağlamda anlayabiliriz. Yani acele etmeyip teennî ile hareket eden, Allâh’ın hoşnut olduğu bir davranışı ortaya koymuş olmaktadır. 

 

Teennî: Bir işi acele etmeden, iyice düşünerek yapmak; temkinli ve ihtiyatlı davranmak demektir. Yukarıdaki hadîs-i şerifte geçtiği üzere teennî; hilim ahlâkı ile irtibatlı olduğu gibi, vakar, sabır, yumuşak huyluluk ve sebatkârlık gibi hasletleri de içine alır.

 

Teennî ile hilim arasında bir bağ vardır. Hilim yani yumuşak huyluluğun zıddı, sertlik ve kabalıktır. Öfkelenmektir. Hilim kelimesinin mânâları arasında akıl mânâsının da olduğu ifade edilir. Demek ki hilim sahibi olan insanlar, aklını kullanmasını bilen insanlardır. Aklını kullanıp öfkesine hâkim olabilen insanlardır. İşte teennî ile hareket etmek; aklı kullanarak hareket etmek, düşünerek hareket etmektir.

 

Sevgili Peygamberimiz ashâbını acelecilikten o kadar sakındırmıştır ki; cemaatle namaz kılmaya başlanmış olsa bile camiye giderken ace­le etmemeyi, vakar ve sükûnet içerisinde hareket etmeyi tavsiye buyurmuştur. (Buhârî, Ezân, 21)

 

Teennî, hâdiseler karşısında ferâset ve basîret ile davranmaktır.

 

Teennî ile hareket etmek; akıllı, ağır başlı ve vakarlı hareket etmektir. Teennî ile hareket etmek, itidal üzere hareket edip ölçülü olmaktır. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: 

 

“Hâle uygun tutum ve davranış ve ölçülü olmak, peygamberliğin yirmi beşte biridir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 2)

 

Buna göre vakarlı, ağırbaşlı ve ölçülü olmak, bütün peygamberlerin sahip olduğu güzel hasletlerinden biridir

 

Teennî, sekînet ile hareket etmektir. Bir hadîs-i şerifte teennî yerine «sekînet» kelimesi kullanılmıştır. (Buhârî, Hac, 94)

 

Yüce Allah; 

 

“Allâh’ın has kulları onlardır ki; yeryüzünde sükûnetle ve vakarla yürürler.” (el-Furkān, 25/63) buyurarak sükûnet ve vakar içerisinde hareket edenleri övmüştür.

 

Bu bakımdan mü’min, vakarlı ve ağırbaşlı olur. Olumsuz durumlar karşısında sekînetini ve sükûnetini muhafaza eder. Acelecilik yapmaz. Hafif davranışlar sergilemez. Zira kişi, teennî ile hareket etmeyip acelecilik yaparsa; meselâ biri, gözleriyle görmediği kulaklarıyla işitmediği mühim bir haberi getirdiği zaman hemen doğruymuş gibi hareket eder o haberin arkasından giderse yanılgıya düşebilir veya Allah korusun bir iftiranın peşinden gitmiş olabilir. 

 

Nitekim Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, haberin doğruluğunu araştırmayı emreden; 

 

“Ey îmân edenler! Size; «Dînin emir ve yasaklarını açıktan açığa çiğneyebilen ve yalana aldırmayan» bir kimse önemli bir haber getirecek olursa, bunun doğru olup olmadığını iyice araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa karşı haksız bir saldırıda bulunur, sonra da yaptığınıza pişman olursunuz!” (el-Hucurât, 49/6) âyet-i kerîmesi nâzil olduğunda, hüküm vermekte acele edilmemesi ve basîretle hareket edilmesini tavsiye ederek şu serlevhâ hadîs-i şerîfimizi îrâd buyurmuştur: 

 

“Teennî Allah’tan, acelecilik şeytandandır.” 

 

Teennî ile sabır arasında da bir bağ vardır. Zira teennî ile hareket etmek, sabır ile hareket etmektir. Teennî ile hareket etmek için sabra ihtiyacımız vardır. Hakikatte sabır, hayatımızın her alanını kuşatan güzel bir haslettir. Onun için Sevgili Peygamberimiz; 

 

“Namaz ziyâdır.” buyurmuştur. (Müslim,Tahâret, 1) 

 

 

Yani herhangi bir problemle karşılaştığımızda öfkelenmeyip sabır gösterdiğimiz zaman yolumuz aydınlık olur, yola devam ederiz. Aksi durumda karanlıklarda kalırız ve yolumuzu şaşırırız, ilerleyemeyiz.

 

Yine; 

 

“Esas sabır, musîbetin ilk başa geldiği anda gösterilendir!” (Buhârî, Cenâiz, 31) 

 

Bu bakımdan mü’min musîbetle ilk karşılaşma ânında metânetini korumalı, musîbetler karşısında sabırlı olmalıdır. Teennî ile hareket etmelidir.

 

Teennî ile nice zaferler elde edilir; teennî ile nice gönüller fethedilir. Aksi durumda acele ile hareket edilip meselâ öfkelenilirse; yanlış sözler söylenip, yanlış hareketler yapılırsa bu da ikili münasebetlerde -Allah korusun- geri dönüşü olmayan hasarlara sebep olabilir.

 

Bütün bu ve bu satırlara sığmayan yönleriyle teennî, sahip olunması gereken güzel bir ahlâkî vasıf olarak mü’minin hâdiselere bakış açısına tesir eden mühim bir tavırdır. Onun içindir ki tarih boyunca peygamberler, ilim irfan sahibi insanlar, devlet adamları, Allah dostları; acele ile değil, hep teennî ile hareket etmişler, yüz yüze kaldıkları meseleler karşısında sükûnet ve sekînetlerini muhafaza etmişlerdir.

 

Serlevhâ hadîs-i şerîfe göre teennînin zıddı aceleciliktir. İnsan aceleci bir varlıktır. 

 

“Doğrusu insan, çok acelecidir.” (el-İsrâ, 17/11) âyet-i kerîmesiyle insanın aceleci olduğuna vurgu yapılmıştır. Onun için insan, bazen sonucunu hiç düşünmeden hatırına gelen her şeyi hemen söylemek veya yapmak ister.

 

Hâlbuki acele, şeytanın tuzaklarından bir tuzaktır. Şeytan; menziline doğru giden mü’minin yolunu keser, acele ettirir. Acele ettirerek yanlış yapmasına sebep olur. İmâm-ı Gazâlî Hazretleri; şeytanın kalbe nüfuz etmesinin yollarından birinin, davranışlarda acelecilik ve sebatsızlık yaptırması olduğunu belirtir.

 

Teennî ile hareket eden hedefine sağ sâlim ulaşır, acele edenin eli yüzüne bulaşır. Aceleci kimse düşünmeden konuşur, anlamadan cevap verir; düşünmeden karar verdiği için de neticede pişman olur. Büyüklerimiz; “Acele işe şeytan karışır.” demişlerdir. Onun için teennî ile hareket etmek, akıllıca bir davranıştır. 

 

Dolayısıyla mü’min; yüz yüze kaldığı problemler karşısında acele etmemeli, düşünerek adım atıp teennî ile hareket etmelidir. 

 

Bütün bunlardan sonra diyebiliriz ki; 

 

•Teennî ile halkını yöneten bir devlet başkanı devletine hâkim olur. 

 

•Teennî ile hareket eden bir kumandan zafere ulaşır. 

 

•Teennî ile hareket eden bir baba ailesini bir arada tutar. 

 

•Teennî ile hareket eden bir öğretmen sınıf otoritesini sağlar…

 

Velhâsıl teennî ile hareket etmek; insanı dünya hayatında her türlü başarıya, huzura götürdüğü gibi âhirette de cennete götürür. Teennîyi elden bırakıp acele etmek, hem dünya hem âhirette insana pişmanlık getirir.

 

Ne mutlu acele hareket etmeyip, teennî ile hareket edebilenlere…

 

Rabbimiz; cümlemizi, acele hareket etmeyip, teennî ile hareket eden sâlih kullarından eylesin.

 

Âmîn…