ZERREDEKİ SIRLAR

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

 

 

 

Cüneyt arabaya biner binmez dedesi; 

 

“–İkinci emniyet kemerini de bağla evlâdım.” dedi. 

 

Cüneyt kemere uzanırken sordu:

 

“–Dedeciğim emniyet kemerini takayım, ama burada ikinci bir kemer yok ki! Niçin öyle söylediniz?”

 

Yine bir akıl oyunu vardı ama bakalım ne çıkacaktı bu sefer? 

 

Dedesi başladı anlatmaya:

 

Kütlesi olan her şeyin bir çekimi var. Dünya seni kendisine doğru çekiyor, bu çekim dünyanın kütlesinden geliyor. Dünyanın bütün kütlesi, vücudumuzun kütlesi üzerine toplam bir çekim yapıyor. Ağırlık dediğimiz de bunun ölçülmüş hâli. 

 

Yani hepimiz görünmeyen bir emniyet kemeri ile dünyaya bağlıyız. Öyle olmasaydı savrulur giderdik. Her an suyun altındaki dalgıçlar gibi hareket etmek zorunda olurduk. Bütün eşyalar da limana bağlanmak zorunda olan gemiler gibi bir yere sabitlenmek zorunda olurdu. Arabadaki kemeri önemsiyoruz ama «dünya kemeri» bizim için çok daha hayâtî bir kemer. 

 

Arabadan çok daha hızlı hareket eden dünyamızda Allah Teâlâ; hepimizi, bizi hiç rahatsız etmeyen bir kemer ile dünyaya bağlamış. Sen de kendi tedbirini al, kemerini bağla.

 

Cüneyt, dedesinin anlattıklarını hayret ve şaşkınlıkla dinliyordu. Biraz durup düşününce; «Aslında yaşadığımız tam da bu!» diye geçirdi içinden. 

 

Sonra başını kaldırıp güneşe baktı. 

 

Hoş bir tefekkür iklimine giren Cüneyt, bu sefer güneşi düşünüyordu. Kütle ile çekim artıyorsa, acaba onun çekimi ne kadar olurdu? Dedesi bu bakışları fark edince güneşten bahis açtı.

 

Güneş bir taraftan, kütle çekiminin oluşturduğu yoğunluk diğer taraftan, çekirdeğindeki nükleer patlamaların oluşturduğu saçılma arasında bir dengede devam ediyor vazifesine. Patlamalar dağıtmaya, kütle çekim toplamaya çalışıyor. Oradaki kütle çekim bizim dünyamızdakinden kat be kat fazla. Meselâ sen burada 75 kilosun, ama güneşte yaşayabilseydin 2030 kilo olurdun!.. 

 

Güneşin yapısı çok yoğun bir hâlde bulunur. Öyle ki güneşin merkezinde oluşan bir ışık huzmesinin, 6500 kilometre derinlikten güneşin sathına çıkabilmesi için, 30 bin yıl gerekir. O yüzden şu an bize gelen ışığı incelemek, bize güneşin merkezinde ne olup bittiği bilgisini veremez. 

 

Güneşin içyapısı ile ilgili bilgiye ulaşmak istiyorsak incelememiz gereken şey;

 

NÖTRİNOLAR 

 

Görünür ışıktan sonra kâinatta en çok bulunan parçacık nötrinolardır. Nötrino küçük nötron demektir. Yüksüz yani nötr bir parçacıktır. Kütlesi o kadar küçüktür ki elektronun kütlesinin 10 milyonda biri kadardır. 

 

Atomun yapısını bir örnek üzerinden gözümüzde canlandıracak olursak; 

 

Atomu bir stadyuma benzetelim. Atom çekirdeği orta sahadaki top kadar olur. Elektronlar ise seyircilerin bulunduğu yerde dönen tuz tanecikleri kadar olacaktır. İşte nötrino, o tuz tanelerinin 10 milyonda biri!

 

Çok küçük olmalarına rağmen, kâinatta en çok bulunan kütleli taneciklerdir. 

 

Nötrinolar o kadar küçüktür ki; güneşten ışık hızına yakın hızlarda çıkarlar ve dünyamıza ulaştıklarında onun içinden öylece geçip giderler. Yoğun bir trafikte aralardan geçen motosiklet misali, tüm maddelerin içinden onlara tesir etmeden geçerler. 

 

Hastahânelerde film çekilen odaların kurşun ile kaplandığını bilirsiniz. Yine nükleer bomba saldırısına karşı sığınaklar vardır, duvarları 20 cm. kalınlığında kurşun ile kaplıdır. Radyoaktif ışınlar buradan geçemez. 

 

Nötrinolar ulaşamasın diye bir duvar yapacak olsak, bu duvarın kalınlığı yaklaşık 9 trilyon kilometre (1 ışık yılı) olurdu ve yine nötrinoların yarısı bu duvardan geçerdi. 

 

Bir nötrinoyu yakalamak, balık ağı ile mermi yakalamak kadar zordur. 1930’lu yıllarda var olması gerektiği iddia edildiği hâlde, ispatı 20 seneden fazla sürmüştür. 

 

Hâlen yerin altında kurulan çok büyük tesislerde tespit edilmeye ve haklarında bilgi toplanmaya çalışılmaktadır.

 

Dünya güneşe dönük iken; her saniye, tırnağımız kadar alandan, 60 milyar tane nötrino geçip gider. Biz vücudumuzdan geçip giden bu taneciklerden birini bile ömrümüz boyunca hissetmeyiz. Bir saniye çok kısa diyorsan gözünüzü çevirip bir bak. 

 

KÂİNATTA BİR SANİYE

 

Bir saniye gök âleminde çok uzun bir süredir. Farkında olmasak da kâinatta her bir saniyede; 

 

 3180 yıldız doğar,

 

 900 kadar yıldız patlayıp infilâk eder (Süpernova patlaması), 

 

 30 karadelik oluşur, 

 

 Güneş, 600 milyon ton helyumu yakar ve 

 

Tüm bunların yaşandığı harman yeri yani kâinat, her yöne doğru 5 milyon kilometre genişlemeye devam eder…