SUYUN SIRLARI

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

 

Hayat sürdüğümüz şu fânî âlemde âşinâ olduğumuz ve artık çok normal kabul ettiğimiz birçok durum var. 

 

-Çevremizdeki ağaçlar ve botanik âlemi, 

 

-Teneffüs ettiğimiz hava, 

 

-Bir hücreden başlayıp yaşlılık dönemine kadar safha safha değişen vücudumuz, 

 

-Sonsuz yıldızlar âlemi ve 

 

-Bütün hâlleri ile birçok sırrı barındıran su…

 

Meselâ bir ağacın serpilip büyümesi bizim için o kadar normal ki. Ektiğimiz tohum için; «Acaba çıkmaz mı?» diye hiç düşünmüyoruz. Ancak an gelip o ağaç yine Allâh’ın izni ile Peygamber sözüne tâbî olup birden yer değiştirdiğinde hayrete düşüp; «Bu bir mûcize!» diyoruz. 

 

Aslında buradaki eksiğimiz «kudre­tullâh»ı  gerçek anlamda tanımamak. O yüce kudrete -hâşâ- bir sınır çizmek. 

 

Ağacın, mûcizevî bir şekilde küçücük bir çekirdekten çıkıp kocaman bir ağaç hâline gelmesine alışan gözlerimiz, farklı bir tecellîyi görünce, büyük bir hayrete düşmekte.

 

Oysa Hak fermanı ile olan her şey aslında bir mûcize. Hepsinde ayrı bir hârikulâdelik, mûcizevî bir güzellik, mûcizevî bir sağlamlık ve daha birçok mûcizevî hâller mevcut.

 

Bu hikmet dolu sırlardan biri de hayat kaynağımız;

 

Su!

 

Uzman bir editör olan Philipp Ball şöyle demekte:

 

“Şunu üzülerek ifade ediyorum ki; dünyamızın üçte ikisini kaplayan su, bizim için hâlâ bir sır. Daha kötüsü; araştırmaların çoğalması, problemleri azaltacağı yerde artırmakta. Suyun molekül yapısını incelememize imkân veren yeni teknikler, bulmaca hâline gelmiş durumu, daha da karmaşık bir hâle sokmakta.”

 

Bu sahada cevaplar yeni soruların doğmasına sebep olmakta. 

 

19’uncu asırda ortaya atılan ve 2007 yılında tam olarak keşfedilen bir gerçek, uzmanların suya bakışını tamamen değiştirdi. 

 

Hayretle seyredilen tablo şu idi:

 

Defalarca saflaştırılan bir miktar su, silindirik iki ayrı kaba konmakta. Sonra kaplar zıt yönlere hareket edebilen bir zemine yerleştirilmekte. 

 

Her iki kaba uçlarına elekt­rik bağlantısı yapılmış plâtin çubuklar batırılarak, yüksek gerilim (yaklaşık 15kW) verilmekte. 

 

Bu enerji; 15 adet büyük kapasiteli çamaşır makinesini, çalıştırmaya yetecek bir güce sahip.

 

Kapta bulunan sular birbirlerine yakın olan noktadan yavaşça yükselip birleşmekte ve kaplar arasında iki taraflı bir akış başlamakta. 

 

Biliyoruz ki saf su elektriği iletmez. Tuzlu su iletir, burada elektriği ileten suyun içindeki tuz ve diğer minerallerdir. 

 

Yani kalın bir ip gibi görünen bu köprü üzerinde, iki taraflı akış meydana gelmekte. 

 

Kaplar birbirinden uzaklaştırıldığında ise bu köprü 25 milimetreye kadar uzadığı hâlde kopmayıp akış yine devam etmekte.*

 

 Vukû bulan durum karşısında; 

 

“Bu bizim bildiğimiz su mu?” demekten kendimizi alamıyoruz. 

 

Bir hakikat ile karşılaşıyoruz: “Su hâlâ keşfedemediğimiz bir ilâhî mûcizedir…”

 

Araştırmacılar bu esnada suda farklı bir yoğunluk ve yapı oluştuğunu söylüyorlar.

 

Suyun nasıl böyle bir davranış sergilediği ise henüz açıklanabilmiş değil. Sıvı fazda olan su, elektrik yüklenince nasıl bir değişim geçirip yoğunlaşıyor ve uzayabiliyor? 

 

Su hakikaten büyük sırlar saklıyor. 

 

Bir başka husus, suyun hâlleri üzerine yapılan bir çalışma ile ilgili.

SUYUN İÇ YAPISI

 

Daha derinlemesine yapılan incelemeler, suyun bir iç yapıya sahip olduğunu göstermekte.

 

Su ile ilgili uzun zamandır çalışma yapan Prof. Dr. Gerald Pollack, suyun katı, sıvı ve gaz hâli dışında; sıvı ile katı arasında bir hâli daha olduğunu keşfetti. Buna; «Yapılanmış Su» deniyor.

 

Yapılanmış su, bal peteği benzeri altıgen tabakalardan oluşuyor. Yapı olarak buza çok benziyor. En önemli özelliği, protein olan satıhlara tutunup yabancı olan her şeyi dışlaması. Sanki bir buz gibi, parçacıkları dışlayıp içine almıyor; protein üzerinde bir alan, bir tabaka oluşturuyor, buna dışlanma bölgesi (Exclusion Zone-kısaca EZ) deniyor. Bundan dolayı bu suya yabancı kaynaklarda «EZ water» denilmekte. 

 

Bu hâldeki su; vücudumuzda fazlaca mevcut, özellikle % 99’u sudan oluşan kaslarımızın içerisinde. Bununla beraber her hücre olayı, bu sıvı ortamda meydana gelmekte. Yine hücre bölünmesinde ve sinir hücreleri arasındaki iletişiminde de bu sıvı vazife almakta. 

 

Baktığımız zaman; hücrelerimizdeki su, bardaktaki su gibi değildir. Basit bir sıvı çözelti olarak görülmemelidir, bu sıvı kristal ve jel arası özel bir sıvıdır. Ne kadar ince ayarlar üzerine bina edilmiş bir vücudumuz var… Bilmediğimiz daha ne hakikatler var… 

 

Malûm olanlar bir damla, meçhuller ise bir okyanus. 

 

Bunca hârikulâdelik içerisinde, gözlerimiz hâlâ bir mûcize beklemekte. Hâlbuki ferâset ehli için, her yanımız ayrı ayrı mûcizelerle dolu. Yeter ki acziyetimizi bilelim ve ona göre tefekkür edelim. 

 

__________________

 

*https://www.gercekbilim.com/su-koprusu-elektrik-yuku-olusum/ 

 

*htpps://www.structuredwaterunit.com/articles/structuredwater/dr-gerald-pollack-and-structured-water-science